YÖK ü Tarım Bakanlığına bağlasak

Tarlada yetiştirdiğin ürün fazlaysa ihraç edersin de, kardeşim her yıl binlerce mezun veren sosyoloji, felsefe, psikoloji, mezunlarını ne yapacaksın, hangi kıta da, hangi ülkeye ihraç edeceksin.

Abdullah YILMAZ krmistanbul@gmail.com

Master programları dünyanın her yanında, her alanında yapılıyor, ancak öğrenci kabullerinde oran lisans bölümünün kendisini bitirenlerden yanadır.

Türkiye gerçeğinde, kim olursan ol gel…

Mimarı YÖK

Üniversitelerin kurulmasında, bölümlerin oluşturulmasında herhangi bir stratejik planı olmayan YÖK, maalesef tarım bakanlığının bile gerisinde dir.

Çiftçiler için hangi bölgede hangi ürünün, hangi koşularda ne kadar üretileceği ve muhtemel o seneki satış fiyatları bellidir.

 Türkiye’nin aydını, mantık ve akıl deposu sıra sıra profesörler YÖK ün koridorlarını şenlendirirken, hangi üniversitede hangi meslek elemanın yetişeceği, o yıl ülkeye kaç mezun verilip, kaçının iş bulacağını belirsizdir.

Sadece işsiz sayısını daha kültürlü yapmaktan başka faydası olmayan YÖK politikalarıyla, ülkenin enerjisi, geleceği, torbanın içine tıka basa doldurulduğunu gördükçe kahroluyorum.

Tarlada yetiştirdiğin ürün fazlaysa ihraç edersin de, kardeşim her yıl binlerce mezun veren sosyoloji, felsefe, psikoloji, mezunlarını ne yapacaksın, hangi kıtada hangi ülkeye ihraç edeceksin.

Artık kangren olmuş bu anlayışın bitmesi gerekmiyor mu?

Üniversitelere Plansız öğrenci yerleştirmeler, okul bitiminde istihdam sorununa karşı mantıksız çözümler getiriyor.

Bir vakıf üniversitesi Dil konuşma terapistliği için yüksek lisans programı açmak istiyor.

Bölüme kabulde, yabancı dil mezunlarıyla birlikte ebeler de kabul edilebiliyor. Yelpazenin genişliğine bakar mısınız?

Aslında akademisyenlerin bölümleri değerleme konusunda şaşkın olduklarını düşünüyorum. Rehberlik ve psikolojik danışmanlık bölümü ile, turizmde tur rehberliği arasında ne kadar yakınlık varsa, yüksek lisansa kabul edilen bölümlerin de o kadar mantığı vardır.

Hukuk alanında hukukçular, sağlık alanında sağlıkçılar kendi alanlarında yüksek lisansa kabul edilirken, Eğitim konusunda bu kadar cömertliği anlamıyorum.

Örneğin: özel eğitimde mastır programı açılıyor, sosyoloji, felsefe bölüm mezunları davet ediliyor, mezun olduklarında milli eğitim bakanlığında özel eğitim uzmanı olarak atanma hakkı veriliyor

Bölümler aynı fakülte de bile değiller, biri eğitim fakültesi öbürü fen edebiyat.

Mazeret hazır: ilkokul öğretmenlerine sertifika verip özel eğitimci yapılıyor, alana yerleştiriliyor, bu daha iyi değil mi? diyen hocalar var.

Özrün kabahatinden büyük derler…

O bu işte.

Amaç sadece piyasaya ucuz iş gücü sağlamak olan bu uygulama, 4 yıl zor koşullarda eğitim alan meslek sahiplerinin emeklerine, onurlarına saldırıdır.

Arkadaşlar yapılan çalışmalarda, bilimsellik kaygısı değil, ticaret fırsatçılığı gizlidir.

Mesleklerin kendi alanlarında ilerleyip uzmanlıklarının oluşturması gerekirken, YÖK aşure yapmayı seviyor,

Yaptığı yemek yenmiyor herkesi aç bırakıyor.

Bırakın meslekleri, sahipleri yapsın. Uzman olacaksa yine lisansını okuyanlar olsun. Psikoloji mezununa işletme mastırı yaptırsan ne olacak, Maliyeye müfettiş mi yapacaksın.

Meslek kavramını dünyada lisans düzeyinde eğitim ile gerçekleştirilirken, yüksek lisans yaparak meslek atlamalarına müsaade edilmemelidir.

YÖK ve uygulamaları konusunda muhakkak bir açıklaması ya da bir dayanağı vardır. Olmayan yetkilerini kullandıklarını düşünmüyor, kanunların onlara verdiği yetkilerle hareket ettiklerine şüphem yok.

Ancak ne var ki tüm uygulama ve çalışmalar hayatın gerçekleri ve hakkaniyet ölçüsünde olmalıdır. Dün öyleyse yarınlarımız böyle geçmek zorunda değildir.

Yüksek lisans programları bu kadar ayağa düşürülmemeli.

Olay pasta paylaşımına tepki değil, herkesin kendi işini adam gibi yapmasının davasıdır.

Kurumlarımızda, kaliteyi, uzmanlıklarda başarıyı değersizleştirmemek için ses verin.