Yetiş ey bacak kılı!
Abone olHerkes Baykal'ı eleştirdi ama onun kadar öldürücü darbeyi vuran olmadı. Bardakçı bugünkü yazısında noktayı koydu...
İNTERNETHABER.COM - CHP eski Lideri Deniz
Baykal'ın Nesrin Baytok'la iddia edilen görüntülerin ardından
yayınlanan kriminal raporunu ciddiye almayan Habertürk yazarı Murat
Bardakçı son sözünü baştan söyledi:
Adını açıkça koyalım: Bu işe "zina" denir! DENİZ Bey yok
kaderine küskünmüş de, yok Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP Genel
Başkanlığı'na adaylığını koyması konusunda "kaçırarak ve beni yok
sayarak yaptılar" demişmiş de, yok kendisinin fikri alınmadığı için
kırgınmış da, vesaire, vesaire (...) Türkçe'de, bu işin tek bir adı
vardır: Zina! Evli erkekle evli hanım arasında gayrımeşru bir
ilişki sözkonusu ise, buna "zina" denir. Zina, gerçi bundan birkaç
sene öncesine kadar her ne akla hizmet edilerek suç olmaktan
çıkartılmış ise de toplumun bazı değerlere bağlılığını hâlâ
muhafaza eden çoğunluğunun nazarında büyük bir ayıptır ve semavî
dinlerde de en büyük günahlar arasında sayılır.
YETİŞ EY BACAK KILI!
Dün yayınlanan kriminal raporundaki detaylarla dalga geçen Bardakçı
yazısını şöyle sürdürdü:
Üstelik avukatlar da yetmemiş olacak ki, "kriminal
bilirkişi" olduğu söylenen bir zat bulunmuş, o zat da dün bir
açıklama yapmış, Deniz Bey'in bacağındaki ve baldırındaki kılların
dağılımını incelediğini söylemiş ve "kılların görünümü
doğrultusunda", gizli çekimlerdeki kişinin Deniz Baykal olmadığını
buyurmuş! İşte, Türk siyasetinin CHP sayesinde getirildiği son
nokta: Memleketin koskoca anamuhalefet partisinin kurultayı
öncesinde, sabık liderin bacak ve baldır kılları tartışılıyor;
kıllardan, tüylerden, isilikten, sivilcelerden medet umuluyor!
Artık çok gecikmiş olan bir işi yapmak, yani Baykal'a ait olduğu
iddia edilen gizli çekim konusunda meselenin adını tam olarak
koymak ve bu işin ne demek olduğunu açıkça konuşmak zamanı
gelmiştir.
BIRAKMAZSAN BIRAKTIRIRLAR?
"Bu şekilde bir ilişkisi olduğu ortaya çıkan politikacı
ise, dünyanın hangi memleketinde olursa olsun görevini bırakmak
zorundadır, bırakmasa da zaten bizde olduğu gibi
bıraktırırlar!" şeklinde acımasız tespit yapan
Bardakçı bir de geçmişte yaşanan hadiseye gönderme yaptı:
Bizde bütün bunlara sebep olan bir politikacının hâlâ hayaller
kurmaktan ve "Ben buradayım" demekten vazgeçmesi için galiba Recep
Zühtü'nün yaptığına benzer bir işe kalkışması gerekiyor...
Recep Zühtü'nün kim olduğunu ve ne yaptığını mı merak ettiniz?
Yazmaya pek elim varmıyor, dolayısı ile bir zahmet siz
araştırıverin!
RECEP ZÜHTÜ VAKASI NEDİR?
Bardakçı'nın 'bir zahmet siz araştırıverin' dediği olay şöyle...
Mustafa Kemal Atatürk'ün yakın korumalarından olan Recep Zühtü
(Soyak)'nün ilginç bir hikayesi var... Recep Zühtü bey,
1925 yılında bir düğünde tanıştığı, istanbul sosyetesinin genç ve
güzel hanımlarından biri olan Medeniye Hanım ile yıllarca süren bir
ilişki yaşadı. Beklediği evlenme teklifini alamadığı için sonunda
Recep Zühtü Bey’den ayrılmaya karar veren Medeniye Hanım, yahudi
bir gençle birlikte olmaya başladı. Bu ilişkiyi, Atatürk’ün
kendisine soyak soyadını verdiği 8 şubat 1935 tarihinden iki gün
sonra öğrenen Recep Zühtü Bey, öfkeyle Arnavutköy’den bir kayığa
binerek Medeniye Hanım’ın Çengelköy’deki evine gitti. Recep Zühtü
Soyak’ın tabancasından çıkan üç kurşunla yaralanarak Pasteur
Hastanesi’ne kaldırılan Medeniye Hanım, 12 şubat 1935 günü hayata
gözlerini yumdu....