Esad, 13 yıldır devam eden bir iç savaşın sonunda kaçtı ve
Rusya’ya sığındı. Böylece 61 yıllık Baas rejimi ve 53 yıllık Esad
iktidarı, tarihin çöplüğündeki yerini aldı.
Oğul Esat, ricat ederken geride yaklaşık 1 milyon ölü, 12 milyon
sığınmacı bıraktı ve kendisi de mülteci durumuna düştü. İnsan,
yaşattığını yaşamadan ölmezmiş.
Rejimin ortadan kaldırılması, haliyle akıllara “Suriye’de bir
otorite boşluğu olur mu?” sorusunu getiriyor. Suriye 13 yıllık iç
savaşta, terör fuarına ve ABD, Rusya, İran ve İsrail’in tatbikat
alanına dönüştü ve bir otoriteden bahsetmek mümkün değil. Rejimin
kapladığı bir alan olmadığı için bir boşluktan bahsetmek de reel
değil.
Suriye içinden ve dışından insanların akın akın yaşadıkları
yerlere dönmeye çalışmaları, Esad zulmünü göstermesi bakımından
önemli. Mültecilerin mevcut belirsizlik durumunu satın almaları ve
güvenli bulmaları ise incelenmeye değer.
Bazı yazarçizer şürekası, bunun bir devrim olduğundan dem
vuruyor. Kanaatimce devrimden söz edebilmek için henüz çok
erken. Devrim olabilmesi için organizasyonun tamamlanması,
otoritenin tesis edilmesi ve uygulamaların tekemmül etmesi icap
eder ki; bu da zaman alacaktır.
Cumhurbaşkanı R.Tayyip Erdoğan’ın son kabine toplantısında dile
getirdiği, “Suriye’de aydınlık dönem başlamıştır.” ifadesi,
hükümetin Suriye politikasına dair projeksiyonu göstermesi
açısından kıymetli.
Evet, Suriye’de aydınlık bir dönem için umutlu olmak için
nedenlerimiz var; fakat, bu hiç de kolay olmayacaktır.
Yeni Suriye’nin doğuşu, içinde çok fazla belirsizlik ve risk
barındırıyor. En önemli sorun, yeni Suriye’de nasıl bir yönetim
şeklinin ortaya çıkacağı yönünde...
Yeni yönetim şekillenirken muhalifler bölünecek mi, mevcut
haliyle mi devam edecek?
Taliban tarzı bir yönetim mi yoksa demokratik bir yönetim mi
gelecek?
Irak tarzı federatif bir yapı mı oluşacak yoksa tek parça bir
ülke mi doğacak? Türkiye, burada ağırlığını ne kadar
koyabilecek?
Muhalif koalisyon parçalı bir yapıya sahip ve içinde radikal
unsurları da içeriyor. Bu radikaller nasıl ayıklanacak, örgütlerin
elindeki silahlar nasıl toplanacak?
Demografik yapı, iç savaş öncesine dönebilecek mi?
Tapu kayıtları doğru ve düzgün mü?
Ülkenin imar ve iskanında hangi ülkeler görev alacak?
Bölge, Ypg terör örgütünden temizlenebilecek mi? Muhalifler,
Ypg’ye yabancı güçlerle bağını koparması çağrısı yapmıştı. Bu
çağrı, Ypg terör örgütü ile hem uzlaşı hem de çatışma ihtimalinin
ipucunu veriyor.
Bir diğer can sıkıcı gelişme, İsrail’in fırsattan istifade
ederek Suriye’de adım adım ilerlemesi ve HTŞ çatısı altındaki
muhaliflerle savaşma durumu. İsrail, provokasyonlarına hız kesmeden
devam edecektir. Kritik noktaları ve silah depolarını bombalayarak
Ypg’nin elini rahatlatmaya çalışıyor. İsrail’in geri dönüşlerden ve
Şam’ın düşmesinden rahatsız olduğu anlaşılıyor. Trump’ın seçim
döneminde “Israil, harita küçük görünüyor ve ben her zaman
buranın nasıl genişletilebileceğini düşündüm.” sözü, İsrail’in
yaptıklarını ve yapacaklarını onaylayacağı anlamıma
gelmektedir.
Elbette, tüm bu soruların cevaplarını yakın zamanda almaya
başlayacağız. Yukarıda sıraladığımız konular, Suriye ve Türkiye’nin
karşılaşabileceği riskler. Risk varsa, fırsat da vardır.
Konjektör, Türkiye’nin lehine gözüküyor. Bölgeden Rusya’nın
çekilmesi, İran’ın kovulması Türkiye’nin terörle mücadelede önünü
açmıştır. SMO, Tel Rifat ve Münbiç’ten sonra Ayn el-Arap ve
Kamışlı’yı Ypg teröristlerinden temizlemelidir. 30 km’lik güvenlik
kuşağı tüm terör bölgesini kapsayacak şekilde genişletilmelidir.
Suriye’nin yeniden inşasında Türkiye başat rol oynayacak ve
müteahhitlerimiz için yeni fırsat kapıları açılacaktır. Aynı
zamanda Türkiye, büyük bir göç yükünden kurtulacak; iş gücü
ihtiyacı ve ücretleri artacaktır. İşsizlik rakamları aşağı
inecektir. Konut fiyatları ve kiralarında da gerilemeler
olacaktır.
İran’ın güvenilmez bir ülke olduğu Gazze, Suriye ve Lübnan’da
ortaya çıkmıştır. İkili ilişkilerimizde bu dikkate alınmalı ve
İran’a hak ettiği şekilde muamele edilmelidir. Takke düşmüş, kel
görünmüştür.
Suriye’de, HTŞ’nin baskın olduğu ve BAE ile Suudi Arabistan’ın
hoşnut olmayacağı bir hükümet kurulması ihtimali yüksek görünüyor.
Ülkede oluşacak yeni yönetimin rehberi ve rol modeli Türkiye
olmalıdır. Suriye’deki sorunlardan en çok biz etkileniyor ve zarar
görüyorsak, en fazla ağırlığı olan ülke de biz olmalıyız.