“Ya yenilirsin, ya da yenilenirsin” diyen İbrahim Arıkan, ne demek istemiş?!

Hem değerli, hem önemli insansan korkma!..

Göktan AY goktanay57@gmail.com

2 Şubat’ta MEF Okulları Kampüsü’nde, Öğretmen İbrahim Arıkan’ın aramızdan ayrılışının 3.yılında yapılan anma törenine katıldık.

Okulların kuruluş aşamasında Mütevelli Heyeti’nde sanat insanı olarak yer almış, çalışmalara destek vermiştim.

Arıkan’ın en büyük başarısı; eğitimde çalışkan ve iddialı isimleri kadrosuna almasıydı. Mustafa Kemal Atatürk’ün hedeflerinden şaşmadı; eğitime, insana, bilime, sanata önem verdi. İnsani yanı ağır basıyordu ve eğitime ömrünü adamıştı. Kendisine “neden  üniversite  kuruyorsun?” diyenlere, “26 şirketim var, bir şirket daha kurarım. Ama, üniversite bu şirketlerimin desteği ile, farklı olacak ve Türk eğitim sistemine yarar getirecektir.” derdi.

Anma törenine; Büyükelçiler, Rektörler, Genel Müdürler, Akademisyenler, mezunlar ve öğrenciler gelmişti. Eski İTÜ Rektörümüz, MEF Ün. Rektörü Prof.Dr.Muhammed Şahin, eski İTÜ Rektör Yard. MEF Ün. Rektör Yard. Prof.Dr.Fevzi Ünal, MEF Ün. Eğitim Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Mustafa Özcan, MEF Okulları Genel Müdürü Prof.Dr.Erdoğan Bozdemir  ve Arel Ün. Rektör Danışmanı Prof.Dr.İsa Eşme ile (Kuruluşta birlikte çalışmıştık) yararlı, müzik dolu  sohbet ettik. Misafirlere İ.Arkan’ın “Ya yenilirsin, ya da yenilenirsin” isimli derleme  kitabı dağıtıldı. 

Eğitimci, eski MEB Genel Müdürü Ömer Balıbey dedi ki; “Üç türlü insan vardır; önemli insan, değerli insan, hem değerli hem önemli insan. İbrahim Bey; hem önemli hem değerliydi.” Zaten, 3. yılda bile salon dolu ise, İbrahim Arıkan Öğretmen’in; “saygın ve önemli olduğunun” bir göstergesiydi.

Bu söz yazımın konusu oldu.

1/ “Önemli insan”

Bir görevde olan, makama gelen kişinin, çevresi tarafından kabul edildiği bir insan tipi, günümüzde çok bol!.. Böyle bir insanın, eğer yeterli birikimi ve donanımı yoksa; kolay tuzağa düşmesi, yanlışlar yapması kaçınılmaz. Bunu, üniversitelerde, siyasette görüyoruz. Ancak, nedense özel kurumlarda bu tarzı az görüyoruz. Çünkü, özel kurumlarda, makamlara gelecek kişiler özenle seçiliyor. Kurumu ileri götürmeyen kişi saklanmıyor. İlişkileri zayıf, proje geliştirmeyen kişi tutunamıyor. Ama, devlette öyle mi? Arkanı bir kişiye daya, onu taltif et, yıllarca makamın keyfini sür!..Ve, işler yürümüyor.

Makamların geçici, kurumların kalıcı olduğunu herkes biliyor, ama, sadece makama gelenler unutuyor. Görev bitince arkadaşlarının arasına döneceğini göz ardı ediyor.

Hz.Peygamber’e sormuşlar: “Vehn nedir ey Allah’ın Rasulü?” “Dünya sevgisi ve ölüm korkusudur!” demiş. Ölümü hatırlamak elbette can sıkıcı…Zincirlikuyu Mezarlığı girişinde yazmaktadır: “Her canlı, bir gün ölümü tadacaktır.” Yani, korkunun da ecele faydası yok.

Hz.Peygamber: “Ağzınızın tadını kaçıran ölümü sıkça anınız” dermiş. Gerçekte ölüm; dünya aleminin sona ermesi, gerçek aleme kavuşma günüdür. O zaman, geriye; yaptıklarınız/bıraktıklarınız/eserleriniz kalıyor ki, çok önemli.

Unutmayalım ki; bu dünyada yaptıklarımız ve yapmadıklarımızın hesabının sorulacağı bir dün var. Bunlarla; ya kendi cennetimize sırtımızda tuğla taşıyacağız, ya da kendi cehennemimize sırtımızda odun taşıyacağız. Başka seçenek yok!.. Makamlar da, sınanma yerleridir!..

Hz.Mevlana demiş ki; “Nefsin ejderhadır. Öldü sanma, uykuya dalar o. Dertten eline fırsat düşmediği için uyur. Derdin bitince çıkar hemen. Hüner; dertsizken de nefsi uykuda tutmadadır.” Ve; “Akıl bir kuzu, nefis bir kurt, iman ise çobandır. İman kuvvetli olmazsa, nefis aklı yer.”

2/ “Değerli insan”

Alanında önemli çalışmalar yapmış, patentler almış, ama kimsenin önemsemediği insan tipi, kitapsız Prof.ların çoğaldığı günümüzde az sayıda var. Bilim/sanata kendini adamış, alanın ileri seviyede olması, yeni çalışmaların önünün açılması için uğraş verirler. Tanınmak, meşhur olmak onların derdi değildir. Yaptıkları önemli işler için öne çıkabilir, isim sahibi olabilirler, ama hiçbir zaman değişmez, şımarmaz, ne oldum delisi olmazlar. Değerli insan, danışılan insandır.

Hz.Mevlana demiş ki; “Şarap küpü nereye konursa konsun şaraptır. Gül mezbelelikte bitmekle kötü olmaz, şarap altın tasa konmakla helal olmaz.”

3/ “Hem değerli, hem önemli insan.”

İşte bunu başarmak çok zor olsa gerek. Hem alanda değerli olacak, “saygı göreceksiniz”, hem de “önemli, vazgeçilmez” olacaksınız.

Günümüzde, “ahde vefa”nın kaybolması ile, değerli olsanız da; size bir şey sorulmaz, kurullara alınmaz, üstelik mobbing bile uygulanırsınız. “Değerli ve önemli” olunca, mutlaka o alanda işler yapılırken; görüş alınacak, paylaşılacak, bilgilenilecek insan demektir.

İş insanı Sadettin Saran, TGRT TV konuşmasında, “6 şirketiniz ve 4000 çalışanınız var, başarınızın sebebi nedir?” sorusuna; “Ben insan odaklı çalışıyorum. Yönetime benden akıllı insanları alıyorum. Onları çok seviyorum” dedi.

Hz.Mevlana demiş ki; “Kimle gezdiğinize, kimle arkadaşlık ettiğinize dikkat edin. Çünkü bülbül güle, karga çöplüğe götürür.”

Peki, bu anlayış devlet kurumlarında neden gerçekleşmiyor?

Hayatım boyunca, alanımda böyle bir insan olmayı hedefledim. İnşallah başarmışımdır.

Hz.Mevlana demiş ki;

“Haydi, şu benlikten geç, herkesle karış, kaynaş. Kendinde kaldıkça bir habbesin, bir zerresin ancak; fakat herkesle birleştin, kaynaştın mı ummansın, mâdensin.”

"Biri gelir seni sen eder, biri gelir seni senden eder" demiş Hz.Mevlana. Buna karşılık, Şems-i Tebrizi demiş ki: "Anladım ki insanlar susanı korkak, görmezden geleni aptal, affetmeyi bileni çantada keklik sanıyorlar. Oysa ki onlar biz istediğimiz kadar hayatımızdalar, göz yumduğumuz kadar dürüstler ve sustuğumuz kadar insanlar.”