Türkiye suyuna sahip çık!
Abone olMuslukları kapatmayı alışkanlık haline getirelim! Bu konuda hepimiz sorumluluk sahibi olmalıyız!
Dünya genelinde su kaynaklarının nüfusa oranı oldukça düşük. Su
açısından pek çok ülkeye göre zengin olan Türkiye, bu şansını
yeterince değerlendiremiyor. Ülkede her bölgenin su kaynağının eşit
olmadığının altını çizen İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi
ve Su Vakfı Genel Başkanı Prof. Dr. Zekai Şen, "Karadeniz ve
Toroslar gibi su kaynakları bakımından zengin bölgelerde sular
dağlardan denizlere akıyor. Bu kaynaklar yurt içine çevrilerek yer
altı su kaynakları zenginleştirilmeli. Birçok yer için yer altı
suları daha ekonomik su kaynağı olacaktır" dedi.
Su Vakfı Genel Başkanı Prof. Dr. Şen, Türkiye'nin su bilgisi
bakımından gerekli donanıma sahip olduğunu, ancak suyla ilgili
birimler ve kurumlar arasında koordinasyon eksikliği bulunduğunu
söyledi. BM İklim Değişikliği Paneli üyesi de olan Prof. Şen,
Cumhuriyet'in ilk yıllarında suyla ilgili birimlerin
oluşturulduğunu belirterek, "O zaman çok iyi kararlar alınmış ancak
uygulamaya gelince yapılamamış. Bunun çeşitli sebepleri var. Fakat
netice olarak her gecikme aleyhimize" şeklinde konuştu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "susuz köy bırakılmayacağı"
konusundaki talimatını çok yerinde bulduğunu dile getiren Prof.
Şen, "Türkiye'de her bölgenin su kaynağı eşit değil. Karadeniz ve
Toroslar gibi su kaynakları bakımından zengin bölgelerde sular
dağlardan denizlere akıyor. Bu kaynaklar yurt içine çevrilerek yer
altı su kaynakları zenginleştirilmeli. Birçok yer için yer altı
suları daha ekonomik su kaynağı olacaktır" dedi. Her ferdin suyu
israf etmeden kullanması gerektiğini vurgulayan Şen, "Muslukları
kapatmayı alışkanlık haline getirelim. Bu konuda hepimiz sorumluluk
sahibi olmalıyız" uyarısında bulundu. Prof. Şen, su kaynaklarının
korunması konusunda şunları kaydetti:
"Bu konuda her şeyi devletten beklememeliyiz. Her fert suyu israf
etmeden kullanmalı. Yapılan anketlere göre, nüfusun büyük bir kısmı
tıraş olurken musluğu kapatmıyor. Tarımsal sulamada genellikle
salma sulama kullanılıyor ve bu en büyük su kaybına sebep oluyor.
İsrail ve diğer birçok ülkede bu konuda çok daha dikkatli
davranılıyor ve yağmurlama veya damlama sulama metotları
kullanılıyor. Bunlar aslında bilinen konular ancak uygulamada halen
eksiklikler var."
"EN GÜVENLİ SU YER ALTINDA"
Edirne'deki su baskınları ve sınır aşan sular konusuna da değinen
Prof. Zekai Şen, Türkiye'nin birçok akarsuya sahip olduğunu,
bunlardan bazılarının sınırlarımızın dışına aktığını, bazılarının
ise dışarıdan yurdumuza geldiğini hatırlattı. Doğal afete yol
açacak nehirlerin milletlerarası ilişkiler çerçevesinde birlikte
işletilmesi gerektiğinin altını çizen Prof. Şen, "Edirne'deki su
baskını biraz da yapay olmuştur" yorumunda bulundu. Prof. Şen, eski
başbakanlardan Andan Menderes döneminde yapılan bölgedeki seddin
ise zamana göre yenilenmesi gerektiğini kaydederek, "Ülkemizdeki
yer altı sularının seviyesi giderek düşmektedir. Bunların
desteklenmesi gerekir. Çünkü her bakımdan en güvenli sular yer altı
sularıdır. Deprem ve benzeri afet durumunda su şebekesi
çökeceğinden, kuyuların hazır ve bakımlı tutulması gerekir"
dedi.
Yer altı sularının azalmasının zaman zaman zemin çökmelerine sebep
olabileceğini ifade eden Prof. Şen, "Kuyular açısından yurdumuzda
engelleyici, caydırıcı bir kanuni durum yok. Bu böyle olmamalı.
Halbuki yer altı sularının beslenmesi ve ihya edilmesi gerekebilir"
uyarısında bulundu. Meriç Nehri'nin bu yer altı sularını
destekleyebileceğini ifade eden Prof. Şen, Bulgaristan'ın pirinç
tarlaları için gerektiğinde suyu parayla satarken, su bol olduğunda
da suyu serbest bırakmasının doğru olmadığını savundu. Dünyanın
bazı bölgelerinde yağışlar azalırken bazı bölgelerinde arttığını
ifade eden Prof. Şen, Türkiye'nin ise 50 yıllık periyot dikkate
alındığında yağışlarının azalmakta olduğunu kaydetti. Şen, "BM
İklim Değişikliği Paneli'nin tespitlerine göre, bu süreçte
Türkiye'nin su kaynakları yüzde 10 kadar azalabilecek. Bu durum
Türkiye'nin hidroelektrik enerji durumunu da olumsuz etkileyecek.
Dolayısıyla sadece hidroelektrik enerjiye bel bağlamamalıyız. Başka
enerji kaynaklarına da önem vermeliyiz" uyarısını yaptı.
"BİZİM BİLGİMİZ YETERLİ"
Türkiye'nin su kaynaklarının tam olarak bilinemediğini belirten
Prof. Dr. Zekai Şen, "Kişi başına hesaplanan bin 700 metreküp su,
ortalama bir değerdir. Türkiye stratejik açıdan bulunduğu yer
bakımdan bazılarını rahatsız edebilir. Osmanlı Devleti
parçalanırken su değil de petrol dikkate alındığından bugünkü
harita çizildi. Eğer o zaman su kriteri dikkate alınsaydı başka bir
harita olurdu" dedi. Türkiye'de su kaynakları konusunda bir kargaşa
yaşandığını ve resmi makamlar arasında bu konuda bir eşgüdüm
olmadığını ifade eden Prof. Şen, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Üniversitelerde de bu konuyla ilgilenen öğretim üyeleri var. Ancak
bu çalışmalar belli bir rapor haline getirilmeli. Su konusunda tek
bir otorite olmalı. Birçok ülkede Su Bilimleri Enstitüleri var. Bu
kurumlar uluslararası sularla ilgili senaryolar üretmektedir.
Türkiye'nin su bilgisi bakımından yabancı kaynaklara ihtiyacı yok.
Yabancı uzmanların bizim kadar bilgileri yok. Fakat maalesef kredi
kurumlarının etkisiyle onlar danışmanlık yapmaktadır."
Su Vakfı olarak eğitime ve suyla ilgili kitap yayınlamaya önem
verdiklerini dile getiren Prof. Dr. Şen, yaptıkları çalışmalarla
ilgili olarak şunları söyledi:
"Türkiye, aslında bir su laboratuarı. Yeterli bilgi birikimi de
var. Biz vakıf olarak önce yurt içinden katılımcıların iştirak
ettiği kurslar düzenledik. 4 yıldır verdiğimiz bu kurslar, 3 yıldır
milletlerarası boyutlarda yapılıyor ve çok verimli oluyor. Bu
kursların Avrupa'da verilen kurslardan daha faydalı olduğunu tespit
ettik. Bize en son olarak 'barajların emniyeti' konusu intikal etti
ve bu konuda bir program hazırlayarak BM'ye sunduk. Harfiyen kabul
edilen program dahilinde çeşitli ülkelerden 25 mühendise eğitim
verdik. Suriye, İran ve Irak'tan önemli kademelerde görev yapan
mühendislere verilen bu eğitim büyük takdir gördü."
Tarihte hiçbir zaman su savaşı olmadığına dikkat çeken Prof. Şen,
"Ama savaş durumunda her zaman önce su kaynaklarına saldırılmıştır.
Yahudiler, Sultan Abdulhamid'den Filistin'de yer istedikleri zaman
Kudüs'ten değil, nehir kenarından bir yer istemişlerdi. Çünkü su
kaynağı gerekiyordu. Bugün Filistinliler'in su kaynağı hiç yok.
Buna yeraltı suyu da dahil. Böyle bir adaletsizlik olamaz" şeklinde
konuştu.
Su savaşı çıkacağına kesinlikle ihtimal vermediğini ifade eden
Prof. Şen, kurs gören Suriyeli uzmanlarla da çok iyi anlaşıldığını
söyledi. Askeriye bünyesinde de suyla ilgili bir birimin olması
gerektiğine vurgu yapan Prof. Şen, bunun stratejik olarak gerekli
olduğunu belirtti. Su idarelerinin ortak hareket etmesi
gerektiğinin altını çizen Prof. Şen, "Barajlar arasındaki bu
koordinasyon bilgisayar ortamında sağlanmalı. Bunun için gerekli
yazılım oluşturulmalı" önerisinde bulundu. Prof. Dr. Zekai Şen, bu
çalışmanın özellikle GAP bünyesinde derhal oluşturulmasının önemine
işaret etti.
YAĞMUR BOMBASI BALONU
1993 yılında İstanbul'da büyük su sıkıntısının yaşandığını
hatırlatan Prof. Dr. Şen, "O zaman yağmur bombası çalışması için
milyonlarca dolar harcama yapıldı. Halbuki dünyanın hiçbir yerinde
bulutlar sağılarak yağmur elde edilememiştir. O kadar masraf
yapılmıştır ama bir damla bile yağmur düşmemiştir. Halbuki bunun
hemen akabinde Istranca Dereleri barajlara akıtılarak su meselesi
giderilmiştir. Eğer akıllı bir yönetimle su kaynakları korunursa
İstanbul 30 yıl susuzluk çekmez. Melen Projesi de hayata
geçirildiğinde İstanbul susuzluk çekmez" diye konuştu.
Yağmur bombalama fikrinin ABD'de 1950'li yıllarda 10 yıl süreyle
araştırıldığını, ancak başarılı sonuçlar alınamadığını belirten
Prof. Şen, "Daha sonra bu projeler bazı ülkelere pazarlandı" dedi.
22 Mart'ın Dünya Su Günü olarak kutlandığını hatırlatan Prof. Dr.
Zekai Şen, suyla ilgili olarak dünyanın bütün bilim adamlarının
makalelerini derlediklerini belirterek, "Bunun sonunda
oluşturulacak rapor hükümetlere verilecek. Bu çerçevede çeşitli
bakımlardan ele alınan sonuçlar, 2100 yılına kadar olan
beklentiler, senaryolar halinde hazırlanacak" şeklinde konuştu.
Manavgat Suyu'nun İsrail'e satılması sürecinin halen
neticelenmediğini ifade eden Prof. Dr. Zekai Şen, KKTC'de yaşanan
su meselesine de değinerek, "Türkiye'den KKTC'ye er ya da geç su
götürülecektir" dedi.
Zemzem su kaynağını da değerlendiren Prof. Şen, şunları
söyledi:
"Zemzem kuyusu Hicaz'da 4 bin yıl önce, Hz. İbrahim zamanında
oluşmuştur. Bu kuyu diğer kuyulardan farklıdır. Altında
kilometrelerce uzunlukta çatlaklar var. Mekke, deniz seviyesinden
250 metre yüksekliktedir. Ancak hemen yakınındaki Taif, deniz
seviyesinden 2 bin metre yüksekliktedir. Dolayısıyla denizden gelen
buharlar bu aradaki yamaçlara çarparak Zemzemi besleyen yer altı
suyunu oluşturmaktadır. Çok güzel bir şekilde koruma altına
alınmıştır. Birçok çatlaktan gelen çeşitli kıvamlardaki su, çıkış
noktasında karışarak Zemzem'i oluşturuyor."
Arap Yarımadası'nın yer altı suyu bakımından zengin olduğunu
belirten Prof. Dr. Şen, Araplar'ın bu sularla denizden arıtılan
suları karıştırarak tükettiklerini kaydetti.