Türkiye 300 den büyüktür

Nasıl bir kursaktır, nasıl hazmederler o küçük çocuğun hayallerini

Abdullah YILMAZ krmistanbul@gmail.com

Anadolu da bir bakkal dayım, bakkalın kendi bile düşkün, bakkalın tahta raflarının altında yersizlikten zemine serilen şekerler ve ambalajı olmadan soluk renkli yere uzanmış gofretler, adam bükülmüş beliyle nasırlı elinin içinde küçük bir bedeni sokuyor dükkanın içine, belikli 3 yaşlarında adamın kızı. kızın saçları kıvır kıvır belli ki onun saç cinsi değil de, banyo hasretinden olduğu çok açık. çocukta bir tebessüm var, gülmekle ağlamak arasında, gözleri yerde serili küçük dünyasında. Baba çocuğa seçenek sunmadan doğrudan gofrete uzanıp sadece 1 tane alıp çocuğuna veriyor,

çocuk çok mutlu. babası hiç elini içinden çıkarmadığı cebinden çıkarıyor, sımsıkı sarıldığı madeni birkaç lirayı avucunun ortasına kaydırıyor, parmağıyla 3 tane bir lira içinden elli kuruşu bulmaya çalışıyor. bulamayınca kızın elini bırakıp diğer cebine hamle yapıyor yıpranmış cebin ağzında yara gibi yırtık var belikli oda çok çekmiş. midesi boş insan gibi astarıyla birlikte kusuyor cep dışarı, maalesef orada da metelik yok. Adam belki üstündeki tüm serveti olan 3 liradan bir lirasını bozmak zorunda.

Çocuk çok mutlu, çoktan içinde şekeri az olan gofreti arının bal özü araması gibi tatlı tarafını emmeye başlıyor.

Kısacası ben o babanın yerinde olmayı hiç istemezdim, zaman zaman kendi babamın bu hallerine şahit olsam da.

içim acıdı. sene 2013 ve ayakkabının yarısı yok, topuk görevini yırtık çorap altından görünen minik topuklar yapıyor. bu yavru benim, senin kızın olabilirdi, o çaresiz adam da biz

Durum ana doluda bu..

Hatta İstanbul un göbeğinde yaşanan binlerce hayat var, dört duvar arasında çaresizlik içinde sessiz çığlıklar.

Sosyal medyada bir hoca ve iki gazetecinin gevrek sohbetinde buluyorum kendimi,

 hoca dersini iyi çalışmış 1994 yılından 2011 yılı arasında toplam gayri milli hasılanın 55 milyar dolar olduğunu,( bu hasıladan kasıt tabi bir yılda Türkiye’nin vatandaşından yani senden benden çeşitli bahanelerle toplayabildiği verginin toplamı)

Anlayacağınız Sene 94,vergi olarak 55 milyar dolar para toparlayabiliyor devlet

Bu vergiyi vermek için vatandaşın nelerden vaz geçtiğini, hangi birincil ihtiyacını erteleyip çoluğunun çocuğunun boğazından kestiğini hepimiz bilmekteyiz.

Şimdi toplanan verginin serüvenine bakın

Bu 55 milyar doların beş milyarını devlet kendine, memuruna, devlet işlerini görmek için zar zor el atıyor,

Geri kalan?

İşte burası trajik, içler acısı

Geri kalan 50 milyarı olduğu gibi iç borçlanmaya, imf ye kısacası borçlarını ödüyor. Öyle ödenen ana parada değil hani kredi kartı borcunuz var ya, siz onun asgarisini ödersiniz borcunuz hiç bitmez, işte o hesap

Hoca konuşmasında bu 50 milyar doların faiz ödemesinin 2001 yılına kadar 75 milyonluk Türkiye’de sadece 1,5 milyon kişiye ödeniyor diyor.

Tabi hoca bunların kayıtlarının merkez bankası verilerinde mevcut olduğunu ekleyip bir buçuk milyon faiz zenginlerinden sadece bir milyon dört yüz doksan bin yedi yüzünün(1,490,700 ) 50 milyar doların 5 milyar doların aldığını söyleyince içime bir ferahlık çöküyor.

Geriye kaldı mı 45 milyar dolar, aslan payı duruyor….

İşte bu kalan parayı aslanlar gibi, faiz olarak sadece 300 kişi alıyor. sen ben yedi düelimiz çalışıyor, beyzadelerin faizine para yetiştiremiyoruz

Peki, kim bunlar,45 milyar doları faiz olarak hanesine yazanlar

 75 milyonluk halk ve devlet 5 milyar dolarla idare edecek, 45 milyar dolar 300 şanslı TC vatandaşı yiyecek.

Nasıl bir kursak tır, nasıl hazmederler o küçük çocuğun hayallerini

Madem insanlık dünyanın ortak paydasıysa, neden adil paylaşamıyoruz,

Dünya böyleyse bırakın yansın, hatta yerin dibine batsın demiş şair…

Onlarınki hayatsa sen neyi yaşıyorsun,

Kısacası sevgili arkadaşlar rahmetlik başbakan Adnan mendereste geçmişte bu faiz sarmalından ülkeyi kurtardı, bunun bedelini canıyla ödedi.

Bu günde 2002 yılından beri ballı kaymak çeşmenin kurnasına, biri tıkaç çaktı,

Çeşme başındaki mutasyona uğramış bu topraklarda senle yaşayıp seni fark etmeyen hortumculara sillesini çarpıp, hortumu ellerine verdi.

Seversin ya da sevmezsin ama sırf yukarıdaki acı gerçekler için, birbirimizi anlamak, ön yargılardan uzak, fırsatçı leş kargalarının karşısında uyanık olmak zorundayız.

Milliyeti belli olmayan bu azınlığın, piyonu, oyuncağı olma, diriliş ve Ertuğrul’a dil uzatan şarlatanlarla aynı safta durma.

Durma çünkü o safta yerin yok, safta günahlar senin, sevapları onların olur.