Türk-Ermeni gerilimi azaltılmalı
Abone olHristiyan Birlik Partilerinin Türkiye raportörü Ruprecht Polenz, Deutsche Welle'ye verdiği röportajda Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde gerilimin azaltılmasını istedi.
Almanya'da ana muhalefetteki Hristiyan Birlik partileri, Ermeni
soykırımı iddialarının 90'ncı yıldönümünde konunun Berlin'de de
gündeme gelmesini sağladı. Muhalefet, "Türkiye'nin tarihiyle
yüzleşmesinin sağlanması için Berlin'in gereken adımları atmasını"
talep eden bir önerge verdi. Hristiyan Birlik Partilerinin Türkiye
raportörü Ruprecht Polenz, DW Türkçe Servisi Şefi Baha Güngör'ün
sorularını yanıtladı: Her yıl 24 Nisan, bazı Ermeniler tarafından
"soykırım günü" olarak anılır. Ermeni soykırımı iddiaları her ne
kadar üzerinde tarihçiler tarafından uzlaşma sağlanamamış da olsa
tartışılmaya devam ediyor. Osmanlı Devleti'nde yaklaşık 1,5 milyon
Ermeninin, sistematik bir şekilde katledildiği iddiaları bu yıl
90'ncı yılına girdiğinden bu yöndeki faaliyetler giderek artıyor.
İddialar Almanya'da da gündemde. Alman hristiyan birlik partileri,
"Alman hükümetinin, Türkiye'yi Ermeni sorunu konusunda düşünce
özgürlüğünü sağlamaya ve Ermenistan'la ilişkilerini
normalleştirmeye zorlamasını" talep eden bir önerge sundu. -
Hristiyan birlik partileri CDU/CSU'nun Türkiye rapörtörüsünüz ve bu
görevinizle Türkiye´yi yakından tanıma şansına da eriştiniz. Şimdi
sizin grubunuz, sizin imzanızla da Alman hükümetine bir önerge
sundu. Bu önergede hükümete, Türkiye´yle Ermeni sorununda daha
yakın temasta bulunması arzunuzu dile getiriyorsunuz ve hükümetten
Türkiye´ye tarihiyle yüzleşmesi gerektiğini söylemesini
istiyorsunuz.. Neden bu önergeyi şimdi verdiniz? POLENZ: Gerekçeli
sebepler var. Ilk önce Almanya da bu konuya eğilmesi gerekiyor.
Bunu şimdi yapmamız elbette ki geleceğe yönelik. Çünkü Türkiye ile
Ermenistan arasındaki bir komşuluk çatışması, bölgedeki stabilite
için bir tehlike oluşturuyor. Ve Avrupa Birliği´ne üyelik
müzakerelerinde, üye ülkelerin komşu ülkeleriyle olan gerginliğini
en aza indirimesi şart. - Türkiye´nin bu konudaki karşı tutumu yeni
değil. Önergede, eğer Türkiye Avrupa yolunda adım atmak istiyorsa,
barışma fikriyle uzlaşması gerektiği yazılı. Türkiye Avrupa
Birliği´yle yıllardır yakın bir ilişki içerisinde. Ve şimdi
Türkiye´nin önüne yeni kriterler konuluyor. POLENZ: Biz bu konunun
üyelik müzakerlerinde ya da tüm bu süreçte bir kriter olduğunu
söylemedik. Biz sadece Avrupa´da, Avrupa Birliği´ne üye ülkelerde
insan hakları ve hatırlama kültüründe belirli bir anlayışın
olduğuna dikkat çekmek istedik. Yani Avrupa devletlerinin de insan
hakları konusunda yaptığı hatalar oldu. Ben ilk önce kendi ülkemde
yani Almanya´da 1933 ile 1945 yılları arasında yaşadığımız olayları
düşünüyorum. Özellikle bu dönemde yahudilerin katledilmesi
politikasi buna bir örnek. Ayrıca birçok Avrupa ülkesinin
sömürgecilik geçmişini düşünüyorum. Avrupa ülkeleri, acı bir durum
ve kendi tarihlerinde bir kara sayfa dahi olsa bile, bu
tarihçesinin hesabını veriyor. Severek yapmıyor Avrupa ülkeleri
bunu. Ve bu konuda Türkiye'nin de tarihteki kara sayfasını kabul
etmesi gerektiği düşüncesindeyiz. Çünkü şimdiki zamanda sadece
gerçeklerle ve samimiyetle, yapılan hatalar ancak böyle telif
edilebilir. - Önergede neden soykırım kelimesini kullanmadınız?
POLENZ: Biz bunu bilerek yazmadık. Biz biraz önce de saydığım
gerçekleri sıraladık. Bu gerçekler örneğin Sir Arnold Tormby
tarafından tesbit edilmiş. Soykırım kelimesini, toplam bir
değerlendirme oluşturduğu için kullanmadık. Soykırım kelimesini
kullanmaktan duyguların yükselmesine ve antipati oluşmasına neden
olabileceği kuşkusuyla vazgeçtik. Bu nedenle biz gerçekleri
sıraladık ve bu gerçeklerin tartışılmasını istiyoruz? - Soykırım
kelimesini kullanmadığınız halde, Türkiye´den şiddetli tepkiler
geldi. Türkiye'nin Almanya Büyükelçisi Mehmet Ali Irtemçelik de,
Türkiye´nin geçmişine iftira atıldığını, bu önergenin Almanya´da
yaşayan Türk toplumuna bir hakaret olduğunu ve önergeyle Türkiye ve
Almanya arasındaki iyi ilişkilerin zarara uğrayabileceğini
söylüyor. POLENZ: Bu böyle değil. Şunu söylemekte umarim bir mahsur
yoktur. Önergeyi verenlere ve belki de tarihçilere küfür etmekle
savunma pozisyonuna girmektense, Türk büyükelçisinin önergede
yazılı olan gerçekleri red edip etmediğini bilmek isterdim ve buna
karşı hangi agümanlarla karşı çıktığını öğrenmek isterdim. Maalesef
şu an da Türkiye´de bilimsel, yani tartışarak bu sorularda bir
sonuca varma imkani yok, çünkü daha kısa zaman önce bu konuyla
ilgili konuşmak bile cezalandırılıyordu. Şimdi de bu konuyu yabancı
kaynak desteğiyle yani örneğin yabancı vakıfların bu konuya el
atması bile cezalandırılıyor. Biz bu önergeyle, Türkiye´nin bu
konudaki sorunları tartışabilmek için düşünce özgürlüğü garantisi
vermesini istiyoruz. Ve böylece eminim ki şüpheler ve örneğin Türk
hükümeti tarafından öne sürülen karşı argümanlar değerlendirilir ve
taktir de edilir. - Büyükelçi ayrıca, bu konunun neden şimdi
gündeme geldiğini ve konuyu neden hristiyan birlik partilerinin
iktidarda oldugu dönemde konu edilemediğini soruyor. Siz
hükümetteyken de bunu yapabilirdiniz diyor. Ayrıca bu olayın 80.
inci yılıda vardı. O zamanlarda sizin partiniz hükümet partisiydi.
O zaman yapmadığınızı neden bugün yapıyorsunuz? POLENZ: Kanımca
geçmiste konu ihmal edilmiş. Bu nedenle haklı bir kritik, önceden
de yapılabilirdi. Fakat büyükelçi bunu öne sürüyorsa, o zaman ben
de en azından 10 yıl sonra olmaktansa şimdi olması daha iyi oldu
diyebilirim. - Sayın Polenz, siz neden bu önergeyi imzaladınız?
POLENZ: Biliyorum, Türk arkadaşlarım için bu çok hassas bir konu.
Ben bilinçli bir şekilde bu önergeyi imzaladım. Çünkü Türkiye´nin
Avrupa Birliği sürecine açık olan ve üyeliğe karşı çıkmayan bizim
gibi insanlar partimizde azınlıkta ve bu kişilerin Türkiye´den
tarihini açık bir şekilde tartışması gerektiğini beklediklerini
göstermek istedim. Baha Güngör Kaynak : Deutsche Welle