Trump ABD’yi kurtarabilecek mi?

ABD sadece Beyaz Saray’dan yönetilen bir ülke değil.

İsmail GÜZEL iguzel@nestech.net

ABD nereye koşuyor!

Sovyetler Birliği'nin çöküşü uluslararası komünizmin iflas ettiğini ortaya çıkardı..

Zamanla, Soğuk Savaş düşmanının yokluğu da Washington’un küresel hırslarının iflasına neden oldu.

Büyük rakiplerden kurtulan ABD, uluslararası siyaseti kendi isteklerine göre şekillendirme konusunda eşi görülmemiş bir şansa sahipti.

Silahlı kuvvetlerini geri çekerek ve onları sadece hayati amaçlarla konuşlandırıp dünyayla uyum içinde yaşamayı seçebilirdi.

Bir barış dünyası inşa etmeye yardımcı olabilirdi, savaşı sınırlayan ve diğer birçok devletin hoş karşılayacağı yasaları ve kurumları güçlendirebilirdi.

Bunun yerine Washington tam tersini yaptı.

Askeri tehditlere ve yöntemlere başvurup büyük bir strateji benimsedi.

Birkaçının kendi çıkarlarına hizmet eden ancak birçoğunun uzun vadeli çıkarlarını engelleyen bir tür küresel entegrasyon oluşturdu.

Bunlar yanlış önceliklerdi.

En kötüsü, ABD'yi dünyada yıkıcı bir aktöre dönüştürdüler.

Washington, barışı uygulamak yerine silahlı tahakküm peşinde koştu. 2001'de Afganistan'da, 2003'te Irak'ta ve 2011'de Libya'da boş savaşlar başlattı.

Bu eylemler yenildiklerinden daha fazla düşman yarattı.

Yüz binlerce sivil öldü.

Dünyayı ve ABD'yi dengeleyen yasalara ve kurumlara zarar verdiler.

Amerikan halkını daha az güvenli hale getirdiler.

Amerika Birleşik Devletleri askeri tehditleri şişirip daha sonra bunlarla mücadele etmek için kaynaklar döksede, küresel ortak yararı da sağlayamadı.

Washington’un Soğuk Savaş sonrası stratejisi başarısız oldu.

Amerika Birleşik Devletleri gezegeni korumak ve daha fazla insan için daha fazla fırsat yaratmak adına silahlı öncelik arayışından vazgeçmelidir.

Birçokları için büyük bir stratejiye ihtiyacı var.

Trump.

Her zaman derim. Trump kapitalist düzenin yetiştirdiği en kapitalist insandır diye. Trump deli dolu ve egosu inanılmaz yüksek biri. Güçlü kişiliklere, karakterlere bayılıyor. Ezik insanları da rahatça ezebiliyor.

Lakin Trump ülkesini seven bir başkan. Ülkesinin zenginliğinin ve gücünün farkında. Son 20 seneye yakındır Amerika’nın girdiği çıkmazın farkında.

Trump ve para ayrı düşünülmeyecek kadar iç içe geçmiş bir ikili.

Para varsa Trump var, Trump varsa da para vardır.

Her ne kadar ticari hayatında bir kaç defa iflas etmiş olsada, her zaman toparlanmasını bilip ticari ve para krallığını tekrar kurmuş bir kişilik.

Trump’ın Kasım 2016 seçimlerin de başarılı olmasının en büyük nedenlerinden biri de ekonomik vaatleriydi. Ne demiş, ne vaat etmişti Trump?

11 Eylül 2001 tarihiyle başlayan olaylar silsilesi ABD’yi Ortadoğu’da çıkmaza sokup, ABD’nin dünya üzerinde ki etki ve ciddiyetini yavaş yavaş azaltmaya başladı..

İkiz binalara saldırı sonrası ABD, bu olayın faturasını Irak ve Afganistan’a kesti. Daha sonra ABD bölgeye çıkartma yaptı.

Sonuç ise tam bir hayal kırıklığıydı. Coğrafya o günden sonra bir daha gün yüzü görmedi.

Milyonlarca insan hayatını kaybetmiş, milyonlarca insan evlerinden şehirlerinden ayrılmak zorunda kalmıştı.

Biraz açalım.

11 Eylül olaylarından sonra ABD’nin Afganistan ve Irak’a girmesi ve sonu gelmeyen olaylar silsilesi ABD’yi derin bir krize sürükledi.

8 Trilyon dolar bu uğurda harcandı. Hesabı verilemeyen 8 Trilyon Dolar.

Trump’ın Kasım 2016 seçimlerine girerken verdiği söz.

Trump’ın Amerika’yı tekrar büyük yapacam sözü.

İşte tüm bunlar Trump’ın seçimlere girmeden ve kazandıktan sonra da söylediği anahtar kelimelerdi.

Trump’a göre; Amerika tüm ticareti içeri çekecek. Amerikan menşeli tüm şirketleri içeri çağıracak. Tüm Amerikan Küresel şirketlerinin içerde üretmesi için baskı yapacaktı.

Ortadoğuda akan kandan rahatsız olan 45. ABD başkanı Trump, kendisinden önce gelen başkanlara nazaran, Ortadoğu’dan çıkmak istiyor. Trump savaş istemiyor. Kan akıtmak istemiyor. Obama’nın tam tersi Trump, insanların yaşaması ve ticaret yapmasından yana.

Trump içerde ki tüm statükoyu yıkmaya çalışıyor.

Onun içindir ki neredeyse her gün küresel sermayenin sahibi olduğu medyanın yalancı, iftiracı olduğunu söylüyor.

Başkan Nixon döneminde yaşanan Water-gate skandalının Obama-gate skandalının yanında küçük bir patates olduğunu söylüyor.

Herşeyin farkında bir Amerikan başkanı var. Kendi ülkesini öldürmeden de zengin edebileceğini savunan bir başkan. İstediği tek şey ticaret, para ve güç.

Bir kaç aileyi ve çok uluslu şirketleri zengin etmek isteyen başkanların aksine Trump, kendi halkını zengin etmenin peşinde.

Demokratların radikal sol etkisi altında olduğunu söyleyen Trump, demokratların bu ülkeye hiç bir zaman faydasının olmadığını, hiç bir şey yapmadıklarını aksine bu ülkeye en büyük zararı demokratların verdiğini her gün tweet hesabından açıklıyor.

Devam edelim.

Aylardır Amerika’da yaşanan gelişmeleri ulusal tv kanallarında anlatmaya devam ediyoruz..

Burda Amerika’da gündem bitmiyor.

Her geçen gün yeni bir olaya şahitlik ediyoruz.

Tarihi anlar yaşıyoruz.

Kovid-19 ile mücadele derken olaylar George Floyd’un polis tarafından öldürülmesi ile tavan yaptı.

Gergin olan sinirler iyice gerildi.

Olaylar ikinci haftasını geride bırakırken çarşı iyice karıştı.

Başkan Trump, şehir merkezlerini işgal eden protestoculara anarşist ve terörist yakıştırması yaptı.

Başkan Trump, şehirlerini koruyamayan eyalet valilerine ve belediye başkanlarına sürekli yükleniyor.

Olaylar süreci yavaş yavaş seçim mecrasına doğru iteliyor. Hem Trump, hem de Biden bu olayları birbirlerine karşı seçim için kullanmaya başladı.

Bu olaylar sürecinde Trump, radikal sol ve liberal demokratların bom boş olduğunu geçmişte ve gelecekte de bu ülkeye hiç bir faydaları olmadığı görüşünde.

Biden, Kovid-19 ile mücadelede geç kalınmışlığın tek nedeni Trump’ın tavrından kaynaklandığı görüşünde. Ayrıca 40 milyondan fazla insanın işssiz kalmış olması ve ekonominin kötüye gitmiş olmasının Trump’ın iş bilmezliğine bağladı.

Korkarım 3 Kasım 2020’de ki seçimlere kadar ülke bir tür yangın yeri olmaya devam edecektir. Kavgalar ve sürtüşmeler her mecrada kendine yer bulacaktır.

Son bir not.

ABD sadece Beyaz Saray’dan yönetilen bir ülke değil. Ülke içinde ki tüm kurumlar birer devlet gibi. Pentagon, CİA, NSA gibi bir çok kurum insiyatifler alabiliyor. Örneğin, Trump PKK’nın Suriye kolu olan YPG terör örgütüne silah verilmemesi konusunda ısrar etmiş olsada, Pentagon buna karşı çıkmış silah sevkiyatına devam etmiştir.