Bazı şeyler vardır; iğreti durur, sakil durur, absürt
durur...
Zihninizde bir yere oturtamazsınız, anlam vermezsiniz...
Kalbinizde bir yere koyamazsınız, şaşırırsınız...
Ruhunuzda infiale yol açar, isyan edersiniz...
Bir süre kendinize gelemez, şaşkın şakın etrafa
bakınırsınız.
Zihniniz, kalbiniz, ruhunuz gözlerinizin gördüklerine inanmak
istemez,
Hele kabul etmek hiç istemez.
Sarsılırsınız,
“Yok artık” dersiniz,
“Bu kadarda olmaz” dersiniz...
Dün bana bu duyguların hepsini, hatta daha fazlasını yaşatan bir
video seyrettim.
Video, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal
Atatürk için hazırlanmış.
Vefat yıldönümü olan 10 Kasım’da yayınlanmak için
hazırlanmış.
Küçük bir kız çocuğunun Atatürk’ün heykeline çiçek
koyma sahnesiyle başlayan video yetişkin insanların saygı duruşuyla
devam ediyor.
Videoda Mustafa Kemal Atatürk’e yönelik özlemi ve
saygıyı dile getiren bir de metin kullanılmış.
Aslında buraya kadar her şey normal.
Normal olmayan videodaki metin içerisinde kullanılan absürt
söylem ve bir çocuğun heykelin önüne geldiği anda ki seslendirilme
anı.
Hangi niyetle bakarsanız bakın bir algı çalışması.
Allaha atfen söylenilmesi, zikredilmesi gereken sözlerin bir
heykelin önünde Atatürk’e atfen söylenmesi.
Herhangi bir absürtlük, iğretilik veya sakillik söz konusu
değil. Zira kendini kaybetmiş Atatürkçülerde buna benzer vakıalar
ile karşılaşma durumu ziyadesiyle mevcut.
Benzer videolardan çok seyrettim ve hiçbirinde şaşırmadım,
sarsılmadım...
“Yok artık” demedim, “Bu kadar da olmaz”
demedim.
Beni asıl şaşırtan videoyu hazırlayanların kimliği...
Video AK parti Muğla İl Gençlik Kolları tarafından
hazırlanmış.
Yani daha düne gelinceye kadar videoda söylemlerin tam tersini
söyleyen insanlar tarafından...
Daha düne gelinceye kadar Atatürk’ün adını dahi
anmaktan uzak duran insanlar tarafından...
Atatürk’ü yaptıklarından dolayı eleştiren ve daha
fazlasını söyleyen insanlar tarafından...
İşte beni şaşırtan şey bu oldu...
Sakil bulduğum, absürt bulduğum, iğreti bulduğum şey bu...
Yıllarca Ak Parti içerisinde zuhur eden gençlik
üzerindeki bu savrulmayı kaleme aldım. Kendimce uyarılar veya
nasihatlerde bulundum.
Çünkü gördüm gelen tehlikeyi...
Siyasete gençliğin payanda olması tehlikeli diye bas bas
bağırdım.
Beni isyan ettiren olay yapılan
omurgasızlık,
Dün kara dediğine bugün ak deme dönekliği,
Dün hakaret ettiğine bugün övgüler dizme acziyeti,
Düne kadar “doğrularım” dediklerine bugün “yanlışlarım”
deme cehaleti...
Yahu bir insan veya kurum bu kadar mı dönek olur!
Bu kadar mı omurgasız olur!
Bu kadar mı davasına ihanet içinde olur!
Üç-beş tane oy uğruna değer mi?
Bir yerlere şirin gözükme uğruna değer mi?
Üç-beş oyun peşinde koşarken milyonlarca kişiyi hayal
kırıklığına uğrattığınızın farkında değil misiniz?
Yola çıkarken savunduğunuz değerleri paramparça ettiğinizin
farkında değil misiniz?
Bir de rakipleriniz için “dini siyasete alet ediyorlar”
demiyor musunuz?
Sizin yaptığınızın bundan ne farkı var?
Siz de inanmadığınız bir şeyi kendi çıkarlarınıza alet
ediyorsunuz.
Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu...
Olmuyor işte olmuyor...
İnanmadığınız bir kesime yaranmak için yaptığınız her
şey size faydadan çok zarar veriyor.
Deve kuşu misali oldunuz.
Kuş musunuz,
Deve mi?
Atatürk’ün yanında mısınız,
Karşısında mı?
Yeri gediğinde Atatürk’ü eleştirip,
Yeri geldiğinde övgüler dizerseniz eğer,
Bu soruyu sormak da bizim en doğal hakkımız olur.
Tebrikler AKP!
Beni şaşırtmaya devam ediyorsunuz.
Ama bu gidiş öyle gösteriyor ki günü geldiğinde öyle bir
şaşırılacak ki,
Kendine gelemeyecek derecede!
Bir kez daha gördük ve anladık!
Gençlik için siyasete payanda olmak "şahsiyetten",
"değerlerden" ve "inançlardan" uzaklaşarak omurga eksikliğine yol
açıyor!
facebook.com/msbeser
twitter.com/msbeser
instagram.com/msbeser