TCDD'den Gürel'e sert cevap!
Abone olMilliyet yazarı Nail Güreli'nin TCDD hakkındaki yazısı, yazar ile TCDD'nin Basın Müşaviri Mehmet Aycı'yı karşı karşıya getirdi. Aycı, Güreli'ye çok sert cevap verdi..
İnternet Haber, bu tür polemikleri, "herkesin herşeyi bilmeye ve
okumaya hakkı var" ilkesi doğrultusunda hep yayınladı. Ancak
ilkelerimiz gereği bu tür haberlerde kendi yorumumuzu hiç
eklemedik. Bu haberde de aynısını yapıyor ve Aycı'nın Gürel'e
gönderdiği cevap metnini aynen yayınlıyoruz: Üst üste gelen iki
elim tren kazası sonrasında, TCDD’nin kurumsal kimliğini
aşındırmaya yönelik haberlerde gözle görülür bir artış olmuştur.
TCDD’nin, kasıtlı olarak “kaderci bir anlayışla yönetilen”,
“rastlantıların akışına bırakılmış” bir kuruluş olarak kamuoyuna
tanıtılması, üzüntünün de ötesinde dehşet verici boyutlara
ulaşmaktadır. Hiçbir araştırmaya gerek duyulmadan, farklı
niyetlerle ve önyargılarla dolu haber ve köşe yazıları, ülkemizde
“gerçeğin” ne denli dönüştürülebilir olduğunu da açık bir şekilde
göstermektedir. 18.08.2004 tarihli Milliyet Gazetesindeki “Kader
Kısmet” başlıklı yazınız da maalesef bu çerçevede
“değerlendirilmeye” aday bir yazıdır. Bütün “iz”lerin birbirine
karıştığı bir ortamda, Türk basınının deneyimli kalemi “Nail
Güreli”nin; tahrif edilmiş, sulandırılmış, karikatürize edilmiş,
“haber”leri yazısına tek dayanak yapması anlaşılır gibi değildir.
Sevinerek ifade edeyim ki yazınızda yer alan iddiaların hiçbirisi
doğru değildir. Ciddiye alınması gereken iddialardır ancak,
ciddiyetten alabildiğine yoksun iddialardır. Kuruluşumuzun son iki
yılda yaptığı çalışmaların “Ben yaptım oldu” mantığıyla alelacele
yapıldığı iddiaları son derece yakışıksız iddialardır. TCDD’ye olan
güveni zedeleyici bu iddialar hakkında her türlü yasal hakkımız
saklıdır. Ancak bilinmelidir ki, TCDD’de yapılan çalışmaların
tamamı belli kurallar çerçevesinde yapılmaktadır. Sayın GÜRELİ,
TCDD, 163 üyesi bulunan Dünya Demiryolları Birliği (UIC)’nin aktif
üyelerinden biridir. Bununla birlikte 34 ayrı uluslar arası
demiryolu örgütünde farklı düzeylerde yer almaktadır. TCDD’nin bir
şekilde “ilişki” içerisinde bulunmadığı “demiryolu örgütü” yok
gibidir. Kaza sonrasında bazı ülkelerden uzman bilirkişi yardımında
bulunulmuş, bazı ülke demiryolları ise kendiliğinden böyle bir
teklifte bulunmuşlardır. Yazınızda yer alan “… TCDD ile iş yapan
ülkelerden bilirkişi heyetleri alelacele getirildi. Böyle bilirkişi
mi olur. Adamlarla hem ticari ilişki kur, hem kendine bilirkişi
yap.”ifadeleri, maddi gerçeğin ortaya çıkması amacıyla yardım elini
uzatan yabancı bilirkişi heyetlerini ve mensup oldukları ülkeleri
de zan altında bırakmaktadır. Yabancı ülkelerden gelen bilirkişi
heyetleri arasında o ülkelerin bağımsız üniversitelerine mensup,
alanında saygın ve otorite kabul edilen Demiryolu Profesörleri de
bulunmaktadır. Uzman bilirkişi heyeti gönderen veya uzman bilirkişi
heyeti istenen ülkeler demiryolu sektörünün gelişmiş olduğu
ülkelerdir. TCDD, mensubu olduğunuz gazetenin sahibi olan holdingin
bazı şirketleriyle de zaman zaman ticari ilişki içerisinde
olmuştur. Ancak, unutmayın ki, bu ilişkilerin seyrinin gazetenizin
kaza sonrasındaki yayın politikasıyla ilişkilendirilmesi TCDD
tarafından gündeme bile getirilmemiştir. Sayın GÜRELİ, 148 yıllık
saygın bir kuruluş olan TCDD’nin son yarım asırda kendi kaderine
terk edildiği, yerinde tabirle “çivi çakılmadığı” doğrudur. Ancak,
Demiryolları hiçbir zaman, kaderci bir anlayışla yönetilmemiştir.
Kaderci bir anlayışla işletmecilik yapmamıştır. Pamukova kazasının
olduğu akşam, Genel Müdür Yardımcısı Ali Kemal ERGÜLEÇ, bir yandan
Tren Takip Bürosunda kaza hakkında bilgi almaya çalışırken, bir
yandan da aldığı bilgileri basın mensuplarına aktarmıştır. Ertesi
gün, bir gazetede, ERGÜLEÇ’ten alınan bilgiler, konuşmanın akışıyla
oynanarak, “TCDD Genel Müdür Vekili: Her şey Allah’tan!” başlığıyla
verilmiştir. Ne hazindir ki, demiryolları hakkında yorum yapan
onlarca köşe yazarı, yorumlarını tahrif edilmiş bir konuşma üzerine
bina etme talihsizliğini göstermiştir. Aradan yaklaşık bir ay
geçmesine rağmen basımızda aynı yanlış algının sürdürülmesi üzüntü
vericidir. Ne kadar çarpıtılmış olursa olsun, “Her şey Allah’tan”lı
haberlerden, normal bir idrak ve algı düzeyine sahip olan hiç
kimsenin “Demiryollarının kazayı Allah’a havale ettiği” anlamını
çıkarması mümkün değildir. 22 Temmuz 2004’te bu güne kadar
gazeteler tarandığında “ takdiri-i ilahi” sözünün mucidinin kim
olduğu da anlaşılacaktır. Yazınıza temel dayanak yaptığınız “Her
şey Allah’tan” ve “takdiri-i ilahi” mantığı TCDD kaynaklı olmadığı
gibi, Kuruluşumuzun böyle bir anlayışı sahiplenmesi de mümkün
değildir. Sayın GÜRELİ, “Şimdi ihmale bakın! Bakan’ından Genel
Müdürü’ne kadar söyledikleri söz şu: “Demiryollarına 50 yıldır çivi
çakılmamış.” Günaydın! Madem öyle, önce senin çivi çakman gerekmez
mi? Çiviyi çakmadan o trenleri niye işletiyorsun? Üstelik de
cahilce bir caka tutkusuyla, bütün bilimsel ve teknik uyarılara
aldırmadan hızlı tren çalıştırıyorsun.” cümleleri demiryolları
konusunda tam bir bilgisizlik örneğidir. Bir defa Türkiye’de hızlı
tren bulunmamaktadır. Yazınızda bahsetmeye çalıştığınız tren,
konvansiyonel tren diye tabir edilen normal trenlerdir. Bu
trenlerin Ankara-İstanbul hat kesiminde çalıştırılması için
yapılanları anlatmak bu yazının sınırlarını aşar. Beş ay süreyle
yol, gündüzleri trafiğe kapatılarak, kilometre kilometre elden
geçirilmiş, bütün makaslar değiştirilmiş, ray değişmesi gerekiyorsa
ray, travers değişmesi gerekiyorsa travers, balast değişmesi
gerekiyorsa balast değiştirilmiş; bütün bunlardan sonra, MPV 7
otomatik yol ölçüm aracıyla kontrol edilmiş; defalarca deneme
seferi yapıldıktan sonra söz konusu trenler hizmete verilmiştir.
Çalışma süresince, 7 grup halinde toplam 680 demiryolcu görev
yapmıştır. Bu personel, hangi kilometrede ne yapıldığını rapora
bağlamıştır. Bütün bilimsel ve teknik uyarılar elbette dikkate
alınmıştır. Bütün bunları “alandışı” bir gazeteci olarak bilmemeniz
doğaldır. Ancak, demiryolları konusunda bilgisizliğiniz üzerine
bina ettiğiniz yazıyla demiryollarını ve demiryolcuları töhmet
altında bırakmanız doğal olmadığı gibi ahlaki de değildir. Sayın
GÜRELİ, Olayda delillerin karartıldığı iddiasını, Cumhuriyet
Savcılığının, bilirkişilerin, bilim adamlarının değil de,
demiryolundan ancak “kaza” olunca haberdar olan bir takım
gazetecilerin gündeme getirmesi ne kadar anlamlıdır? Delillerin
karartıldığı iddiasında bulunanlar, bu kazanın hangi delilleri
olduğunu bile bilmemektedir. Olayın hemen akabinde, 25 dakika gibi
kısa bir zamanda Cumhuriyet Savcılığı olaya el koymuş, kaza bölgesi
jandarma birliği tarafından güvenlik çemberine alınmıştır.
Lütfettiğiniz takdirde, bütün aksamlarıyla kaza yapan lokomotif ve
vagonlar; kaza yerindeki ray, travers, balast, bağlantı
malzemeleri, teknik olarak hiçbir şekilde yeniden çizilmesi ve
değiştirilmesi mümkün olmayan hız bandı… özetle, kaza anında orada
bulunan her türlü altyapı ve üstyapı malzemesi şahsınız tarafından
incelenebilir. Hele, yazınızda yer alan “Suçunu bildiğin için,
savcı gelmeden olay yerinden delilleri toplayıp götürüyorsun.”
İfadeleri ise en hafif tabirle tam bir talihsizlik örneğidir. “Köşe
yazarı” Nail Güreli, ne zamandan beri savcılık, yargıçlık ve
bilirkişilik yapmaktadır? Kazadan sonra Cumhuriyet Savcısı olay
yerine 25 dakika gibi kısa bir sürede gelmiştir. Görevli ve yetkili
Cumhuriyet Savcısı, delillerin karartılmadığını bir basın
açıklamasıyla kamuoyuna duyurmuştur. Hangi delilleri TCDD’nin Savcı
beyden kaçırdığını lütfedip yazarsanız, Milliyet Gazetesi
okuyucularıyla birlikte, Savcılığı ve demiryolcuları da aydınlatmış
olursunuz!.. Sayın GÜRELİ, Demiryollarına, 2004 yılında ayrılan
yatırım ödeneği, 713 Trilyon TL.dir. Bu rakamın ülkenin toplam
yatırım ödeneğiyle kıyaslandığında ne kadar ciddi bir ödenek olduğu
görülecektir. Elbette demiryollarına yapılan yatırım önümüzdeki
yıllarda etkisini gösterecektir. Ancak siz niye çivi çakmıyorsunuz
eleştirisi kabul edilebilir bir eleştiri olmaktan uzaktır.
Demiryollarına “çivi çakmanın” akşamdan sabaha yalan yanlış
“bilgi”ler üzerine kurulu köşe yazısı yazmak kadar kolay olmadığı
demiryolu üzerine kafa yoran herkesin bilgisi dahilindedir. Sayın
GÜRELİ, Diyorsunuz ki, “Üstüne üstlük, trenlere 20 bin dolarlık ATS
denen otomatik fren sistemini takmıyorsun. Bunun için de mi 50 yıl
gerekli? Sonra da bunca ihmaline Allah’ı ortak etmeye kalkıp
“takdir-i ilahi” diyorsun. Çarpılmaktan mı korkuyorsun?” TCDD’nin
çeken araçlar parkında değişik model ve özelliklerde toplam 738
adet araç bulunmaktadır. Bunlardan 524 adedi ana hat lokomotifi
geri kalanı ise diğer araçlardır.524 ana hat lokomotifinden 208
adedine ATS araç üstü ekipmanı takılmıştır. TCDD şebekesinin 2200
kilometrelik kısmında iki ayrı sinyal sistemi bulunmaktadır. Her
iki sistemin yol ve araç üstü ATS donanımı birbirinden farklıdır.
Söz konusu hatlar 1988- 1994 yılları arasında ATS’li hale
getirilmesine rağmen, lokomotiflerin araç üstü ATS donanımının
hatlarla uyumu konusunda bir çalışma yapılmamıştır.
Lokomotiflerimizin tamamının her iki ATS sistemine uyumlu hale
getirilmesi için 2003 yılında başlatılan çalışmalar tamamlanmış
olup, bağlı ortaklığımız TÜLOMSAŞ’ta testleri devam etmektedir.
Dolayısıyla mesele bir “kader kısmet” meselesinden öte bir plan
proje meselesidir. Henüz “haber kaynağı sağlam” Türk Gazetecileri
ATS konusunu gündeme getirmeden önce çalışma başlatılmış ve
tamamlanma aşamasına gelmiştir. Ne var ki, demiryollarına çivi
çakmak duvara çivi çakmaya benzememektedir. Sayın GÜRELİ,
Demiryolları hakkında yazdığınız bu yazı için size teşekkür
edemediğim için üzgünüm. Kütüphanemdeki Nail GÜRELİ imzalı
kitapları yeniden gözden geçirmeyi düşünüyorum. Zira, bu kadar
gündemde olan bir konuda bu kadar taraflı ve bilgisiz oluşunuz,
yazdığınız her satıra şüpheyle bakmamı gerektirecektir.
Saygılarımla. Mehmet AYCI TCDD Genel Müdürlüğü Basın-Yayın ve
Halkla İlişkiler Müşaviri