Talat Rumlara kızdı
Abone olKKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, sorunun çözümü için Rum tarafını suçladı
KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, 20 Temmuz Barış
Harekatı'nın askeri hedeflerine kısa zamanda ulaşıldığını,
üzerinden 32 yıl geçmiş olmasına rağmen hala stratejik hedefine ise
ulaşılamadığını belirterek, içinde bulunulan ortamda bunun
sorumlusunun Türk tarafı olmadığını söyledi.
Kendi iç politik yapılarında devrim nitelikli değişiklikleri, örnek
barışçı ve demokratik yollarla gerçekleştirdiklerini ve dünyanın
beklediğini, kendi çıkarlarıyla örtüştürerek yaptıklarını ifade
eden Talat, ''Ancak gelin görün ki, mevcut dünya düzeni ve
uluslararası hukuk bizim kadar hızlı olamadı. Yeni siyasi
gerçeklere uyum sağlamakta henüz başarı elde edemedi'' dedi.
Talat, 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı kutlamaları çerçevesinde
Lefkoşa Dr. Fazıl Küçük Bulvarı'nda düzenlenen törende yaptığı
konuşmada, bugünün, Kıbrıs Türkünün kaderinin dönüm noktalarından
birisi olan 20 Temmuz Barış Harekatı'nın 32. yıldönümü olduğuna
işaret ederek, şöyle konuştu: ''Uzun yıllar boyunca ENOSİS'e karşı
direnen Kıbrıslı Türklerin tarihte karşılaştıkları en ciddi tehlike
15 Temmuz 1974 tarihindeki faşist darbe olmuştur.
Yunan cuntasının yönlendirdiği ve bizzat katıldığı darbenin amacı
doğrudan ENOSİS'ti. Nitekim faşist darbenin hemen arkasından Kıbrıs
Elen cumhuriyeti ilan ediliyor ve cumhurbaşkanlığına ünlü EOKA'cı
Nikos Sampson getiriliyordu. Aslında darbenin yapıldığı o gün için
var olan devlet de gayri yasaldı ve günün Kıbrıs Rum yönetimi
başkanı Makarios da Kıbrıs Cumhuriyeti cumhurbaşkanı olarak gayri
meşruydu.
Hiçbir Kıbrıslı Türk'ün oyunu, onayını ve kabulünü almadığı halde
kendisini tüm Kıbrıs'ın cumhurbaşkanı olarak takdim ediyordu, fakat
işin kötüsü dünya da öyle kabul ediyordu. Tıpkı bugünkü gibi.
Makarios darbenin kendisine karşı Yunan cuntası tarafından
yapıldığını ilan ediyor ve uluslararası toplumdan yardım istiyordu.
İşte 20 Temmuz Barış Harekatı böylesi koşullarda yer alıyor ve
ENOSİS'i kesin ve nihai olarak durduruyordu. Üstüne üstlük
Yunanistan'ın iç dinamiklerini de harekete geçiriyor ve Yunan
cuntasını da bitiriyordu.''
''20 Temmuz Barış Harekatı'nın askeri hedeflerine, hem de kısa
zamanda ulaşıldığını, üzerinden 32 yıl geçmiş olmasına rağmen hala
stratejik hedefine ulaşılamadığını'' kaydeden Talat, içinde
bulunulan ortamda bunun sorumlusunun Türk tarafı olmadığını
vurguladı.
''DÜNYANIN BEKLEDİĞİNİ YAPTIK''
Kıbrıs Türk tarafı ve Türkiye olarak, ellerinden geleni
yaptıklarını anlatan Talat, şöyle devam etti: ''Hem de kendi iç
politik yapımızda devrim nitelikli değişiklikleri, örnek barışçı ve
demokratik yollarla gerçekleştirerek ulaştığımız yeni yapılanmayla
bunu başardık. AB'nin yıllar boyunca adanın birleşmesi için yanıp
tutuştuğu, BM'nin de bu amaçla çok sayıda inisiyatif başlatıp
kararlar aldığı, planlar yaptığı dikkate alınacak olursa; biz işte
tam da dünyanın beklediğini, bizim de çıkarlarımızla örtüştürerek
yaptık. Ancak gelin görün ki, mevcut dünya düzeni ve uluslararası
hukuk bizim kadar hızlı olamadı. Yeni siyasi gerçeklere uyum
sağlamakta henüz başarı elde edemedi.''
''DÜNYA DİLİ''
Çözüm için çalışırken, aynı zamanda KKTC'nin kendi ayakları
üzerinde durmasını da sağlamaları gerektiğini dile getiren
Cumhurbaşkanı Talat, şunları kaydetti: ''Bugün Türkiye ile birlikte
yürüttüğümüz politika, Kıbrıs sorunu bağlamında dünyanın dilini
konuşuyor. Bu politikayı istikrarlı biçimde götürmek ve herhangi
bir kuşkuya mahal vermemek gerekiyor. Rum tarafının yıllardır
propagandasını yaptığı, Kıbrıslı Türklerin ayrılık peşinde koştuğu
iddiaları artık çürüdü ama yeni dönemde yürüttüğümüz ince ayarlı
siyaseti geliştirmemiz, çözüm için çalışırken aynı zamanda KKTC'nin
kendi ayakları üzerinde durmasını da sağlamamız gerekiyor.''
''RUM LİDER HEP KAÇTI''
24 Nisan 2004 referandumundan bu yana Rum tarafına uzattığı barış
elinin bugüne kadar tutulmadığını, Rum yönetimi lideri Tasos
Papadopulos'un görüşmekten, sosyal bir etkinlik bile olsa bir araya
gelmekten hep kaçındığını anlatan Talat, şunları söyledi:
''Kaçınmakla kalmadı Kıbrıs sorununun parametrelerini değiştirmek
için büyük çaba ortaya koydu. Türkiye'nin AB sürecini kullanarak
avantajlar elde etmeyi, hatta Türkiye'nin mevcut 'Kıbrıs
Cumhuriyeti'ni tanımasını isteyecek kadar ileri gitti.''
AB'nin, ''bunun Kıbrıs'la ilişkileri normalleştirmekle
başlayabileceğini'' söylediğine işaret eden Talat, ''Halbuki
Türkiye'nin Kıbrıs'la ilişkilerini normalleştirmesini istemek
yerine, makul olan, Kıbrıs'ın normalleştirilmesini istemekti. Yani
çözümü zorlamaktı'' dedi. Sonuçta, kahve içmek için bile Türk
tarafıyla buluşmayı reddeden Papadopulos'un inadının kırıldığını ve
BM girişimiyle buluşmaya artık ''hayır'' diyemediğini kaydeden
Talat, Papadopulos ile üzerinde anlaştığı ilkeler ve vardıkları
kararların Kıbrıs'ta olduğu gibi tüm dünyada da büyük umut
yarattığını söyledi. Talat, şöyle devam etti: ''Bana konu ile
ilgili beklentilerimi soranlara şu yanıtı veriyorum: Eğer Sayın
Papadopulos ozmosis fikrinden vazgeçmiş ve Kıbrıslı Türklerle
siyasal eşitlik temelinde yeni bir ortaklık kurmayı kabul edecekse
biz iyi niyetle çalışmaya hazırız. Annan Planı temelinde görüşme
yapmaya ve iki kesimli, iki toplumlu bir anlaşmaya varız. Kıbrıslı
Türklerin haklarını güvenceye alacak ve AB çatısı altında
işleyebilir bir ortaklıkla ülkemize ve bölgemize huzur ve istikrar
getirmek stratejik hedefimiz olmaya devam ediyor. Ancak
bilinmelidir ki, halkımızın güvenliği, refahı ve kendi kendini
yönetme hakkı bizim için kutsaldır ve geri adım atmamız asla
beklenmemelidir.''