Oğlum daha çocukken minderleri yere dizer, sonra da
karşısına geçip elinde bir mikrofon tutuyormuş gibi konuşurdu.
Odaya girip de "ne yapıyorsun oğlum?" dediğimde,
"anne ben televizyondayım şimdi, insanlara haber
anlatıyorum" derdi.
Çocukluğu böyle televizyonculuk oyunları oynayarak geçti. Büyüyüp
de üniversiteye başlayacağı zaman babası ona "madem bu
kadar meraklısın, radyo-televizyon-sinema oku" dedi. En
büyük isteği Hama'daki acıları anlatan bir belgesel yapmaktı. Ve
2011'de bir belgesel yaptı. Belgeseli yaparken bana ne dedi biliyor
musunuz? "Anne, biz Hama'nın acılarını anlatacaktık, oysa
şimdi tüm Suriye'nin acılarını anlatıyoruz"
Hama'da yaşanan katliamı tüm dünyaya bir kez daha
hatırlatmak isterken, birgün Suriye'yi bütünüyle saracak bir
katliamı anlatacağını hiç düşünmemişti belki de...
Bunları anlatırken gözyaşlarını tutamayan anne şöyle devam etti;
"Belgesel gösterime girdiğinde, sadece bir yerinde kolu
parçalanmış bir kızın görüntüsü vardı. O görüntü için tepki
gösterdiler. Sadece bu görüntüye bile tahammül edemediler. Oysa
insanlar Suriye'de bu acılarla yaşıyor, onlar ne yapsın?"
Bu soru sözün bittiği yerdi...
"Babaları, çocukları, anneleri, kardeşleri gözlerinin
önünde paramparça olan bu insanlar ne yapsın?"
Acının tarifi olsa, tarif defteri Suriyeli bu kadının içinde
saklı derdim.
KADEM Basın Komisyonu, Suriye'de
bulunan bazı mülteci kamplarını ziyaret etti. İşte bu ziyaret
boyunca bize tercümanlık eden de bu Suriyeli kadın, yani
İman Bedir'di.
İman abla, ülkesinde yaşanan her bir acıyı tek tek bütün
insanlara duyurmak için adeta çırpınıyor.
Bugün Esad zulmünden kaçan Suriyeli mültecilerin neler yaşadığını
belki de en iyi o anlıyor. Çünkü o da Suriyeli bir mülteci.
1982 Hama Katliamı'nın mağdurlarından biri.
Kısa bir süre önce Tülay Gökçimen'in Suriyeli
çocukları anlattığı "Savaşın Çocukları"
belgeselinde kendisine yardımcı olmuş. Bundan önce de Suriyeli
kadınların gözünden Suriye'deki zulmün anlatıldığı
Haykırış belgeseli için Tülay Gökçimen'le yollara
düşmüş, Suriyeli kadınları konuşmaları için tek tek ikna etmiş.
Bize de kampları ve yetim evlerini gezerken fazlasıyla yardımcı
oldu.
İHH ve KADEM'in organizasyonuyla gerçekleşen bu
ziyaretin detaylarını yarın anlatacağım. Ama öncesinde
beni çok etkileyen bir olayı daha paylaşmak istiyorum sizlerle.
Kilis'e giderken yanımızda Suriyeli mülteciler için bazı yardım
paketleri de götürdük. Bunun dışında elimizde bir miktar para da
vardı. Onunla nasıl bir yardım yapsak diye düşünerken, sınırı geçip
kamplara gideceğimiz günün sabahında, İman abla rüyasını anlattı
bizlere.
Rüyasında yüzü Kabe'ye dönmüş bir koyun görüyor.
Onu hayretle izlerken koyun secdeye varıyor. Biz daha
"hayırdır inşallah" derken İHH'nın Kilis
sorumlularından Hikmet, "o yardım paralarına ne
yapacağımızı buldum. Kurban kestirip, kamplarda yemek olarak
dağıtalım" diye çıkıp geldi. Nerden çıktı demeye kalmadan
"bugün rüyamda kurbanlık koyunlar gördüm, ordan aklıma
geldi" dedi.
Şaşırmıştık ama yardım parasıyla ne yapacağımızı biliyorduk
artık...