Soğuk savaş

Özünde, yirminci yüzyıl boyunca devam eden kapitalizm ve sosyalizm arasında ideolojik bir yarış vardı...

İsmail GÜZEL iguzel@nestech.net

Zirvede, Soğuk Savaş, Birleşik Devletler ve Sovyetler Birliği'nde merkezlenmiş küresel bir dünya sistemiydi. Uluslararası ilişkiler dünyasında devam eden her şeyi belirlemedi, ancak çoğu şeyi etkiledi. Özünde, yirminci yüzyıl boyunca devam eden kapitalizm ve sosyalizm arasında ideolojik bir yarış vardı...

Her iki taraf da ateşli bir şekilde ekonomi ve yönetişim sistemine adanmıştı. Bu, ana kahramanların hiçbirinin diğeriyle kalıcı bir uzlaşmayı öngöremeyeceği bir toplam zafer ya da toplam yenilgi sistemiydi. Soğuk Savaş yoğun, kategorik ve son derece tehlikeliydi... Stratejik nükleer silah sistemleri, süper güç rekabetinde birbirlerini yok etme ya da tahrip etmeyi amaçlıyordu.

Bugünün uluslararası meseleleri büyük ölçüde karışık ve zorlu, ama Soğuk Savaş mutlaklarından çok uzaklar. Yirmi birinci yüzyıla ait büyük iktidar gerginliği çağrısı, yeni bir Soğuk Savaşın ortaya çıkmasını daha fazla engeller. Soğuk Savaş'ın birçok yankı ve kalıntıları hala hissedilsede, uluslararası ilişkilerin belirleyicileri ve davranışları değişti.

Amerika’nın kendisiyle ilk savaşacağı ideoloji nedir?

Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi, Amerika, ideolojiler düğümüne sahiptir...

Bu kabuğundan dünyaya çıkınca yakın tarihinde apaçık şekilde görülüp anlaşıldı... Komünizm ideolojisiyle şiddetle savaştı...

Biraz açalım...

Amerika, kendisi, dünyaya yaymak istediği bir ideolojiye sahipti. Nitekim Kapitalizm ideolojisini Avrupa’dan aldı, büyük bir oranda onu geliştirdi ve onda yenilikler yaptı.

Bu ideoloji onun elinde “ Amerikan hayat tarzı” diye adlandırıldı...

Birleşik Devletler, planlayıcıları vasıtasıyla şunu idrak ediyor; “kendi ideolojisi yenilebilir.” Özellikle kapitalist ideolojisini yıkma unsurlarına sahip olan ideoloji vasıtasıyla yıkılır...

Bundan dolayı, Amerika, ideolojilerden nefret ediyor... Komünizm ideolojisi, komünizmin kendisinde varolan sebeplerden dolayı kosa bir zamanda yıkıldı...

Böylece Amerika’nın karşısında bir ideolojiye veya hayat hakkında ayrı bir akışa sahip olup dünyaya bunu taşıyacak bir devlet kalmadı...

Bütün idareciler bu yeni dünya düzenine ya isteyerek, ya da korkarak, ya da halklarının isteklerine aykırı olarak uymaktadırlar...

Peki Amerika nasıl düşünüyor?

1968’de Amerikan başkanlığının adayı Robert Kenedy seçim kampanyasında şöyle demişti; “bugünkü yarışın konusu sadece ülke liderliği değildir. Bu yarış aynı zamanda dünya liderliği yarışıdır.”

Bush’da seçim hamlesinde şöyle demişti, “gelecek yüzyıl da Amerikan yüzyılı olacaktır. Size söz veriyorum.”

Brezinski “ iki asır arasında” isimli kitabında şunu söylüyordu, “ Amerika diskosu dünyaya hakim olacaktır.”

Büyün bunlardan anlaşılıyor ki “ yeni dünya düzeni” düşüncesi bu saatlerde ve ya bugünlerde doğmuş değil... Ancak, bu uzun zamandan beri sabırla ve sakin kafayla düşünülmüş, çizilmiş bir Amerikan planıdır...

Bu planı uygularken çok az hatalar işleyerek tam başarılı oldular... Yine bunun için askeri ve ekonomik kuvvetler hazırladılar ki tarihte en güçlü ve en zengin devlet oldular... Bundan dolayı önümüzdeki dönemlerde devletler arası ilişkiler kuvvete ve dünya kapitalist ekonomisinin baskısına bağlı olacaktır...

Ta ki, bunun karşısında duracak başka yeni bir dünya düzeni çıkıncaya kadar devam edecektir...