Savaş Ay'dan Tatlıses yorumu
Abone olSavaş Ay: "Özünü, sözünü, sesini, sohbetini, neşeni, öfkeni, bazen kuzu bazen çocuk bazen cabbar, kızgın, dargın, küskün hallerini tekmil özledim. Özledim seni zeytin ağacı gardaşım."
Zeytin ağacının bir adı da Vivax Oliva yani ’ölmez
ağaç’tır.
Binlerce yıl yaşar, dallarını kendi budar, kırar döker yerine yeni
sürgünler, yapraklar gelir ve gençleşip hayata devam eder zeytin
ağacı. Tüm dinlerin ortak ’kutsal ağacı’ oluşu
biraz da bundandır zeytin ağacının. Çoğunlukla Akdeniz’e komşu
bütün topraklarda yaşar, hem meyvesi hem yağıyla insanlara; gıda,
ışık ve sağlık vermeye devam eder. Birkaç efsane vardır zeytin
ağacı üzerine. Bir kaçını cımbızlarsam Nuh’un gemisinden
başlamalıyım mesela.
Derler ki; "Evrenin tüm canlılara ’tufan bitti’ muştusunu
vermek isteyen güvercin ağzında zeytin dalı taşırdı. Bu nedenle
ağzında zeytin dalı olan güvercin barışın ve umudun, zeytin ağacı
ise ölümsüzlüğün simgesi olmuştur."
HOMEROS
Bir başka söylenceye savuralım düşümüzü. Bir bakarız ki Homeros’tan
bir alıntı yaparlar. Onlar da der ki; "İzmirli Homeros bir gün Ege
kıyılarını gezerken yorulup bir zeytin ağacının gölgesine oturmuş.
Zeytin ağacı hemen tanımış Homeros’u ve kulağına şöyle fısıldamış:
’Herkese aidim ve kimseye ait değilim; sen gelmeden önce buradaydım
ve sen gittikten sonra da burada olacağım çünkü ben halkların
kardeşiyim". Yüzlerce yıl yaşayıp kanını sunar gibi yağını armağan
eden, meyvesini bonkörce dağıtan, güzelim ağaç kendini en çok da
yoksul insanlara adamış bir varlıktır. Zeytin barışın simgesi ne
kadar sayılsa da yoksul halkın da geçim kaynağıdır o. Sanki her bir
dalı umut taşır.
NASIL OLUR
İbrahim Tatlıses’i özleyip düşününce onun sanat dünyasında bir
zeytin ağacı olduğunu hissettim. Bunca asabi, hırı gürü bol bir
adamın barış simgesi bir ağaca benzetmemi yadırgamayın. Çınarların,
kavakların, gürgenler, meşeler, çamlar, kayınların arasında ayakta
kalabilmek, saydıklarım mevsimden mevsime halden durumdan düşüp,
pörsüyüp, çürürken onun binlerle yıl ayakta kalabilmesi için ’sert
ve mücadeleci’ olması mukadderdir.
NADAS DİYELİM
Dahası bu adam; kanını yağ yapıp sunan zeytin ağaçları gibi sesini,
yüreğini, duygusunu demetleyip sunmadı mı insanlara? Tıpkı bir
zeytin ağacı gibi milyonlarca fakirin fukaranın umudu, rol modeli,
erek sembolü olmadı mı? Dahası da var. Zeytinlikler gibi yetiştiği
bölgelere canlılık taşımadı mı her mevsim? Topraklarının
bereketiyle, kaynaklarının zenginliğiyle egemenler için de bir
çekim merkezi olup da; tarih boyu Ege ve Marmara’da bu bereketli
toprakları sömürmek için egemenler arası savaş çıkaran biri olmadı
mı? Şimdi daha gür daha verimli daha kallavi ürünler verebilmek
için nadas toprağında yatar gibi yatıp dinleniyor İbo’muz
diyelim.
HA GAYRET
"Onu neden acıttılar?" sorusuna da yine zeytin
ağaçlarının talihinden mülhem bir gelenekle yanıt verelim. Malum;
köylüler, yüksek dallarına ulaşamadıkları için mahrum kalmak
istemez ve uzun sopalarla darbeler atarak, vurarak alırlar
zeytinleri. Dışarıdan bakan ve bilmeyenler ağaca kıyıyorlar, kötü
davranıyorlar sanır boş yere. Tekrarlayalım haydi. Zeytin ağacı
olmak böyle bir şeydir. Meyvesini toplamak için vururlar zeytin
ağaçlarına. Neticeten diyeceğim şudur ki; özledim seni İbrahim
kardeşim. Özünü, sözünü, sesini, sohbetini, neşeni, öfkeni, bazen
kuzu bazen çocuk bazen cabbar, kızgın, dargın, küskün hallerini
tekmil özledim. Özledim seni zeytin ağacı gardaşım. Milyonlarca
seveninle birlikte özledim.
Ha gayret, seninleyiz.