Şapka diyecekken kıçım diyen türkücüler
Abone olRojin öyle şeyler anlattı ki... Bir solukta okuyacaksınız. Kürtçe türkü söylerken şapkaya "kıçım" diyen sanatçılar varmış...
İNTERNETHABER
Nur Akman
Rojin’e “Güzelleştin sen, üniversitede böyle değildin” dedim. “Kıllarımı aldım, kılpayı güzellik” diye espri yaptı. Ama aslında “kılpayı” Rojin’e çok uygun bir kelime… Kılpayı okumuş, kılpayı şarkıcı olmuş ve hatta kılpayı hayatta kalmış…
90’lı yılların başı, Ankara. Üniversite yılları… Rojin’i o günlerden hatırlıyorum. Aynı okula
gitmiyorduk ama çok ortak arkadaşımız vardı, aynı mekanlara
'takılırdık', belki bir iki kez sohbet ettik. Siz şimdi onu bir
şarkıcı olarak tanıyorsunuz ama o aslında tiyatro bölümünün parlak
öğrencilerinden biriydi.
Herkes onun hakkındaki efsaneyi anlatırdı birbirine…
“Biliyor musun tiyatro sınavında hocalar Rojin’e 'ne
hazırladın' diye sormuşlar. Rojin de ‘siz ne istersiniz’
diye cevaplamış”
Sınavına girilen okul da öyle böyle değil, Ankara Devlet
Konservatuarı… Herkesin girmek için kapısına dizildiği, torpillerin
sıraya girdiği bir okul…
- Sen anlatsana
Rojin?
25 tane oyun hazırladım. Herkes iki tane hazırlamıştı. Oynadığımda bana habire değiştir diyorlardı. Şarkı değiştirir gibi karakter değiştiriyordum. Oğlu öldürülmüş bir karakteri oynuyordum, arkasından yaşlı bir kadını… Almak istemedikleri için “değiştir yavrum, değiştir çocuğum” diyordu sürekli Cüneyt Gökçer.
- Niye almak istemiyorlar?
Diksiyonumun bozuk olduğunu söylüyorlardı, Adana’dan geldiğim için.
Halbuki ben iddia ediyordum “o kadar kötü değil diksiyonum” diye…
Demek ki varmış, geliyürüm, gidiyürümlar, gırtlaktan konuşmalar
varmış. 3-4 tane okulu birden kazandım. Diyorlardı ki “kızın
torpiline bak” Halbuki evden kaçmışım ne torpili?
Adana’da Mardinli bir baba ile Suriye’li bir annenin kızı olarak doğdu. Babam “demokrasiyi kapıda ayakkabılarıyla birlikte bırakırdı” diyor. Yani dışarıda herkesin yardımına koşan adamın evde çocuk terbiye etme biçimi dayak… Rojin tiyatro kurslarına gitmeye başladığında da zincirle dayak yiyor babasından…
- Adana’da Kürt anne babanın kızı… Fakirlik içinde büyümüşsün, nerden bulaştın tiyatroya?
Ben Adana Belediye Konservatuarı’nda kursiyerdim. Haftasonları
oraya gidip geliyordum. Dayağımı da yiyordum babamdan ama her hafta
sonu gidiyordum… 2 sene devam ettim.
KENDİNİ REDDEDEN BEYAZ'A VERDİĞİ CEVAP(2. sayfada)
YILMAZ ERDOĞAN BENİ REDDETTİ! ZORLA
ŞARKICI OLDUM! (3.sayfada)
ÇAKMA KÜRTLER ŞARKIDA "ŞAPKAM YERİNE KIÇIM DİYOR" (4. sayfada)
ROJİN TRT'DEN NEDEN AYRILDI?(5. sayfada)
O yıllarda daha “cool” tanımı icat edilmemişti ama bilseydik, Rojin için kesin “ne cool kız yahu” derdik. Mağrurdu ama alçakgönüllüydü. Çok güzel değildi ama karizmatikti… Meğer gerçekler hiç de dışarıdan görüldüğü gibi değilmiş. Rojin’in anlattıkları bunu bir kez daha kanıtladı…
| BEYAZ KÜRTÇE SÖYLEDİĞİ İÇİN PROGRAMA ALMADI |
|
Türk filmlerinde başında şapkasıyla dönen kız vardır ya… “Bir zamanlar fakir ama onurlu bir kız vardı” diyen… İşte ben kendimi ona benzetiyorum. Çok inanıyorum buna. İnsan doğru bildiği şeyden sapmadığı zaman mutlaka bir yere geliyor. Bir tane yapımcı o zamanlar çok asılmıştı. Sonra benim için “bundan bir b.k olmaz” dedi. Doğru onun beklediği b.k olmazdım. Şimdi ayağıma düştü. Bir yerlerde benimle ortak olmaya çalışıyor. “Bacım” muhabbetleri… Benim için o Türk filminin o sahnesi budur işte… Kürtçe okuduğun Beyaz
seni programına almamıştı. Şimdi davet etse gider misin? Giderim tabii… Ama Yunanca okuyan davet ediyor, İngilizce okuyan, her dilden okuyan davet ediyor ama Kürtçe okuyanı davet etmem denmesi ağır bir şey… Beyaz’a da yakışmayan bir şeydi. Ama Van milletvekili Gülşen Orhan’ı davet etmişti. Gülşen de yanımdaydı. Ben de gelemez dedim. Öyle bir şey oldu yani… |
- Üniversite yılları benim için çok zor geçti. Kimse belki farkında değildi ama büyük bir yoksulluk içindeydim. Herkes beni "pembe eşofmanlı kız" diye hatırlıyor ama 4 sene o pembe eşofmanları giymemin nedeni ekonomik durum. Krediyle idare ediyordum. Yurtta kalıyordum. Kimseye belli etmiyorsun okulda. Çünkü zenginlerin gittiği bir okul. Benim için zor ama güzel yıllardı. Çalışıp çalışıp odama küçük bir televizyon almıştım odama. Film gösterimleri yapıyordum. Balerin kızlar geliyorlardı.
- Çalışıp çalışıp derken?
Okulun karşısında araba camı siliyordum. Üçüncü sınıfta müzik yapmaya başladım. Tiyatrocular lokalinde… Haftasonları temizlik…
- Temizlik? Haa araba temizliği?
Yok yahu, evlere, büro temizliğine
falan…
- İnanmıyorum! O kadar farklı görünüyordun ki!
Belli edemiyorsun, edemezsin. Herkes özel arabalarla bırakılıyor. Bakan çocuklarının okuduğu bir okul… Gerçek de bizim sınıftaydı mesela (Gerçek Sağlar, Eski Kültür Bakanı Fikri Sağlar’ın kızı)… Orada ben haftasonu ev temizliğine gittim diyebir miydim? Ama benim için zor ama güzel yıllardı. Çabalayarak olunca ayaklarımız daha yere basıyor sanıyorum. Benim yaşadığım bir uçurumdu. Zaten Lemi Bilgin (Devlet Tiyatrosu Genel Müdürü, Konservatuar hocası) bana yemek kartı çıkarmasaydı, ben o konservatuarda okuyamazdım. Yemekhanedeki şaplı etlerden yiyordum işte. Ben de diyorum ki niye erkek gibi oldum? Şaplı yemeklerden oldu herhalde…
- Sen okuldan sonra güzelleştin? Hep söylüyorsun ya bana okulda ‘pala Rojin’ derlerdi diye…
-Demek ki kılpayı çokmuş. Kılpayı güzellik…
YILMAZ ERDOĞAN BENİ REDDETTİ!
ZORLA ŞARKICI OLDUM!
- Yıllar sonra İstiklal Caddesi’nde
yürürken duvarda posterini gördüm. “Aaa Rojin albüm çıkarmış” diye
şok oldum. Duvara yaslanıp bir fotoğraf çektirmiştin, kafamdaki
Rojin o fotoğraftaki değildi. Sen çok büyük bir oyuncu olacaktın?
Nereden çıktı müzik?
O lokalde müzik yapıyordum ya, düğünlerde falan
söylüyordum. Şirketin sahibi beni bir yerde dinlemiş, peşime düştü.
“Ben git başımdan. Ben çok büyük tiyatrocu olacağım, büyük bir
oyuncu olacağım” diyordum. 1996 yılıydı. Habire haber gönderiyor.
Taktı kafayı… “Herkes şarkıcı, ben şarkıcı olmam”
diyorum ben… Bir de Türkçe bilmiyor. “Haluk Levent’in dişisi
yapacagım, bakın görün çok satacak” diyor. Ben de istemiyorum
tabii…
DÜNYANIN BİR NUMARALI OYUNCUSU OLACAKTIM
Neyse çocukluk arkadaşım zorla bana “dene bak, belki oradan oyunculuk yaparsın. Oyunculuk kisvesi altında beni kandırdılar. Peki dedim 4 ay sonra… İstemeye istemeye imzaladım sözleşmeyi. Hiç istemiyordum albüm yapmayı çünkü. Şarkı; doslarımla söyleyeyim, barda söyleyeyim… Ben oyuncu olacağım, “ben dünyada bir numara oyuncu olacağım” diye kafaya koymuştum.
- Türkiye’de bir numara olurdun! Ama şimdi bir dizide falan oynasan. Türkücü dizici olmuş derler…
Evet ya… Ama albüm yapınca inanılmaz ilgi gördüm.
- Kürtçe şarkı söyledin diye de ilgi gördün… Neyine
güvendin? Cahil cesareti miydi?
- İlk albümde patronum izin vermedi. “Sakın ola Kürtçe okumayasın, hapislerde çürürsün, kapına da gelmem” diyordu. Ama ben konserlerde okuyordum. 96 yılında sözleşmeyi yaptım, 99’a kadar bekledim. İkinci albümümü o zaman yaptım. O zaman Kürtçe okudum. İnanılmaz ilgi gördü. Başlıklar atıldı. “Kürt rockçı, kadın” diye… 5 parasız sefalet içinde olan ben, para görmeye başladım. Çok konser verdim.
YILMAZ ERDOĞAN, FERHAN ŞENSOY
REDDETTİ
- Bu arada hala oyuncu olma hayalleri devam ediyor mu?
Etmez mi? Kapı kapı gezdim. Ferhan Şensoy’a gittim, Yılmaz
Erdoğan’a gittim. Herkesin kapısını çaldım. Ama bir türlü
olmuyor. Hepsi de “bizim sürekli çalıştığımız bir ekibimiz
var” dedi. Tüm özel tiyatroların kapısını çaldım ama bu memleket
beni zorla şarkıcı yaptı. Ama hala içimde büyük bir istek
oyunculuk. Biliyorsun ya bana herkes “Sen bir numara
olacaksın, Zuhal Olcay olacaksın” derlerdi. Sen
oyunculuğumu bildiğin için rahat söylüyorum. Türkiye’de bir
numaralı oyuncu olabilecekken başka bir yerde buldum kendimi…
ÇAKMA KÜRTLER ŞARKIDA "ŞAPKAM
YERİNE KIÇIM DİYOR"
- Oyuncu olamadın ama Kürtçe şarkı söylemenin kapısını
açtın. Şimdi herkes Kürtçe okuyor.
| FAŞO AĞA İBNEM KİBİN, PUŞT KİBİN BİR ŞEY |
| Mardin katliamı bölgeyi bilen biri olarak
biri olarak bize anlatsana?
Biz şimdi burada oturuyoruz. Buraya ellerinde keleşlerle birkaç adam girse, ürpermez miyiz? Ürpeririz. Ama Mardin’de kimse ürpermiyor. Yıllardır şiddetin içindeler… Şiddet sarmalı devam ediyor. Bu şiddet devam ettikçe, bu şiddeti çözmek istemeyenler devam ettikçe bu böyle devam edecek. İnsanların evinin içindeki aksesuar silah olunca, çocuk ilk silahı görüyor. Bu bir yaşam biçimi haline geliyor. Törerizm yazmışlar, Kürtler böyledir diyorlar. Nasıl ki Türkler barbardır lafı zorumuza gidiyorsa, Kürtler böyledir lafı da zorumuza gidiyor. Benim zoruma gidiyor açıkçası. Biz böyle değiliz. Eğer töreyse bile, kan davasıysa bile bir erkek öbür erkeği vurur, kan davalısının karısını görse bile vurmaz. Turgut Özakman’ın ‘Töre’ diye oyunu var. Evden birini vurmuş adam eve sığınırsa ona bile sahip çıkılır. Dokusu bozulmuş, töresi, kültürü, geleneği bozulmuş bir toplumun infiali bu bence. Herkesin içinde bir şiddet var. Hayatın şiddetin içinde gelişirse olacağı budur. Orada devlet ağalık sistemini yok edeceğine, o toprakları ağaların elinden alacağına ağalarla ortaklık yaptı. Onlardan oy istedi, o cahil ağaları milletvekili yaptı. Ağaları daha beter palazlandırdı, onları kullandı. Böyle olunca oradaki dokuyu kirletmek daha da kolaylaştırdı. Ağalık ne demek, adamın fabrikası olsun, başka bir şeyi olsun ama o ağalık bitsin… Kibar Feyzo’da diyor ya “faşo ağa ne demek?” “İbnem kibin, puşt kibin bir şey”… Hakkaten bu faşo ağalık bitirilsin artık. |
Çakma Kürt’ler çok! Çin malı onlar… Kürtçe bilmeden söyleyenlere özelikle öyle söylüyorum. Bir dinliyorsun. şapkam diyeceğine kıçım diyor mesela…
ÇAKMA KÜRT TÜRKÜCÜ ŞAPKAM YERİNE
KIÇIM DİYOR
- Bu gerçek mi Rojin? Adam orda kıçım diyor, biz de duygulanarak dinliyor muyuz?
Senin de kıçın ne kadar kırmızıymış diye söylüyor adam! İşe girmek için İngilizce öğrenen insanlara benzetiyorum bu insanları… Türkü söylemek için, televizyon programı yapmak için Kürtçe öğreniyorlar. Ben hiç böyle düşünmedim. Birgün Kürtçe para edecek de diye düşünmedim. Benim anadilim, seviyorum…
- Sen küçükken kendini nerede görüyordun?
(Gülerek cevaplıyor) Kendimi hissettiğim günden beri çok önemli bir şey olacağımı hissediyordum. Bilmiyorum bir şey oldum mu? Bu ülkede doğmamın burada yaşamamın bir sebebi var. Kürt olmamın bir sebebi var. Şarkı söylememin bir sebebi var. Her şeyin bir sebebi var. Ben bir misyonerim. Misyonum insanların mutlu olmasını barışı sağlamak, ölene kadar bunu sağlamaya çalışacağım.
Rojin ısrarlarıma rağmen şapkaya kıç
diyen türkücüyü söylemedi. Ama Kürtçe şapka Qum, kıç kun demek. Yani dinlediğiniz
türkülere dikkat edin! Belki kim olduğunu
bulursunuz!
ROJİN TRT'DEN NEDEN AYRILDI?
Ve o hassas konu; TRT 6 günleri… Rojin ayrılma
sebebini bir basın bildirisiyle açıkladı. Daha sonra da konuşmadı.
Şimdi de o konuda konuşmuyor. Ama annesinin ona söyledikleri her
şeyi açıklıyor zaten: “Bıraktığımda ‘keşke devam edebilseydin,
demek ki huzur vermediler’ dedi”
- Çok tehdit aldın mı?
Ben barış elçisi olarak davrandım hep. Öldürülmeyi de göze alıp gitmiştim TRT 6’ya. Tabii ki çok tehdit de aldım.
| ESKİDEN OLSA O YARIŞMAYA GİREMEZDİM |
|
- Korolar Yarışıyor nasıl gidiyor? Ben de hayatımda ilk defa böyle bir şeye giriyorum. Bu bile birçok şeyin değiştiğini gösteriyor. Büyük değişimler oluyor. Eskiden olsa ben o yarışmaya giremezdim…Ben bu yarışmada aldığım SMS’lerin tüm bunların tezahürleri olduğunu düşünüyorum. Bu kız öyle değilmiş, birleştirici, barışçı tavrı varmış diyorlar. Yozgatlı, Karadenizli, Çankırılı bana SMS gönderiyor. Bu çok güzel.. Bu insanların barışa özlemi gösteriyor. Kandan rant elde edenler bu savaşı istemiyor ama halk durmasını istiyor. Benim gibi birinin hep favori gösterilmesi Türkiye’de birçok şeyin değişmeye başladığını gösteriyor Tek sebebim var. Mardin’de bir okul kurmak. Kendi adıma bir okul olması beni çok heyecanlandırıyor. Ben zaten bir okul yapmayı istiyordum. Ama ben konservatuar yapacaktım. Ama bu olursa bir adım olacak. Gözümde canlanıyor. Rojin ilköğretim okulu… Herhalde okulun kapısında iki gün ağlarım… |
O GECE ÇOK KORKTUM
- Nasıl korkmadan program yapmaya devam ettin?
Bana "Brave Heart Rojo" diye yazmışlar. O gece
çok korktum tabii ki! Kapıya anahtarı soktum kıpkırmızı oldu her
yer. Kanlı bez koymuşlar, ‘şehitlerimiz’ diye
gazete koymuşlar. İnan bana kapıya “Hey dostum çok Amerikan filmi
seyretmişsin” diye yazmak istedim. Telefonlar geliyordu,
ciddi tehditler oluyordu. İlk bir buçuk ay yoğun tehdit aldım, son
1,5 ay bıçak gibi kesildi. Ve daha sonra hiç tehdit almadım.
Televizyonda sürekli barış mesajları verdim. Dostluk için buradayım
dedim. Ve “çok güzel bir iş yapıyorsun” diye mailler almaya
başladım.
BİR ŞEYLERİN DÜZELMESİ İÇİN ÖLMEM GEREKİYORSA
ÖLÜRÜM
- Ölümden korkmadın mı
hiç?
Öleceksem, elbet bir gün öleceğim tabii. Çoluğum yok, çocuğum yok.
O çukur kaçınılmaz, hayatta herkesin o çukuru hatırlaması lazım.
Bir gece çok kötüydüm. Ertesi gün
arabaya bindiğimde hüngür hüngür ağlıyordum. Sonra dedim ki, “yeter
ki sakat kalmayayım, kimseye muhtaç olmayayım”, onun dışında
öleceğim. Bir tane sıkacak öleceğim, ben sonrasını bilmeyeceğim ki…
Zerre kadar korkum yok ölümden. Herkese haber gönderdim. Ben
buradayım, bir canım var gelin vurun dedim. Eğer bir
şeylerin düzelmesi için ölmem gerekiyorsa öleyim.
- Annen ne diyordu?
Annem gitmemi istedi. “İyi bir şey yapıyorsun” kızım, “Git”
diyordu… Bıraktığımda ‘keşke devam edebilseydin, demek ki huzur
vermediler’ dedi.
KEŞKE MAHFUZE'NİN BEDENİNE GİRSEM
- Sevgilin var mı?
Ben çok talihsizim bu konuda. Bende bir eksiklik var herhalde. Erkekler güçlü kadınları sevmiyormuş, ablalar öyle diyor. Hep aldatılma durumu yaşıyorum. Şansızım bu konuda…
- Çoluk çocuk?
Çok isterim ama o da zor. Böyle ateş hattında yürürken çocuk olursa!.. Zor!
- Hiç bu işleri yapmasaydım diyor
musun?
Bilinçsiz köyde yaşayan, hiçbir şeyden haberi olmayan biri olmak
isterdim. Çünkü bana temizliğe gelen bir hemşerim var. Çok
seviyorum onu. “Mahfuze dedim kocan
nasıl aranız iyi mi” Bana ne dedi biliyor musun? “Çok
mutluyum. Bana her gün kebap alıyor.” Bir an bütün vücudum
Mahfuze’nin vücuduna girse istedim… Ben ne kadar çok şey
bekliyorum. Adam zeki olacak, okumuş olacak, yakışıklı olacak,
esprili olacak, dünyadan haberi olacak… Kadın bir tek bana kebap
alıyor, mutluyum diyor… Bu cümlenin üzerine sayfalarca kitap
yazarım ben.