Sanatçı ne zaman susar, ne zaman konuşur?

Bir yerlerden emir alan değil, vicdanının sesini dinleyen ve özgürce fikirlerini söyleyebilen sanatçıları bir an önce görmek istiyoruz...

Mustafa Sabri Beşer msbeser@internethaber.com

Sanırım başlıktaki sorunun absürtlüğünün hepiniz farkına varmışsınızdır. Çünkü sanatçılar emir eri değildir ki birileri isteğince konuşsun, birileri isteyince sussun.

Sanatçı, toplumun vicdanıdır ve gücünü toplumdan alır. Sözleri ve hareketleriyle toplumun hislerine tercüman olur.

Gelin görün ki maalesef bizim memleketimizde durum tam bunun tersine işliyor.

Sanatçılar sanki birilerinin emir eriymiş gibi bir yerlerden işaret alınca konuşmaya başlıyor, bir yerlerden işaret alınca da üç maymunu oynuyorlar: Görmüyorlar, duymuyorlar, konuşmuyorlar.

Daha yakın zamanda İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun “Sanatçılar da konuşacak” işareti üzerine sanatçılar “her şey güzel olacak” paylaşımları yapmaya başlamışlardı.

Aynı şekilde “Gezi” olayları, “Kaz Dağları”, “Cumartesi Anneleri”, “hayvan hakları”, “kadın hakları” gibi birçok olayda ön planda olan sanatçılar ne hikmetse bugünlerde Türkiye’nin gündemine oturan ve giderek büyüyen bir olay karşısında adeta dut yemiş bülbüle döndüler.

Çocukları terör örgütü PKK tarafından dağa kaçırılan anneler, Diyarbakır HDP binası önünde bir eylem başlattılar. Kamuoyunda “Hacire Anne” olarak bilinen Hacire Akar’ın bireysel olarak başlattığı eylem yeni katılan annelerle birlikte giderek büyüyor.

Söz konusu bir anne veya anneler olunca olaya duyarsız kalmak mümkün değil.

Sevginin en saf ve en şiddetli hali annelerdedir.

Canına bile mâl olsa önceliği evladıdır.

Bu sevgi sınır tanımaz bir sevgidir.

Bir insanın hafızasından belki de hiç çıkmayacak tek yüzdür anne yüzü…

Aşkın dünyada en yakın durduğu yer anne kalbidir....

Bağrı yanık anaların isyanlarını duymamak imkânsız.

Gelin görün ki bizim dağa taşa, ota böceğe, olur olmaz yere “aşırı duyarlı” sanatçılarımızdan ses seda yok.

Sanırım emir almaya o kadar alışmışlar ki bir yerlerden işaret bekliyorlar.

O işaret gelmeyince de seslerini çıkaramıyorlar.

Olay o kadar acı ki tarifi imkânsız...

Toplumun vicdanı olması gereken insanlar maalesef toplumun en temel taşı olan annelere karşı duyarsız.

Hem annelere karşı hem de teröre örgütüne karşı duyarsızlar.

Sahi sizi kaç tane PKK’ye terör örgütü diyen sanatçı tanıyorsunuz?

Geçtiğimiz günlerde PKK’ya terör örgütü deme cesaretini gösteren Haluk Levent, adeta bir linçe maruz kaldı. Oysa devlete “katil” diyen insanlar aynı sanatçılar tarafından destek yağmuruna tutuluyorlar.

Sanatçıların bu çifte standardı gazeteci Cüneyt Özdemir’i isyan noktasına getirdi. Özdemir yaptığı açıklamada “Diyarbakır’da HDP’nin önünde anneler babalar ‘evlatlarımızı verin’ diye nöbet bekliyorlar. Bakıyorum bizim entel-dantel solcu çevrelerden hiçbir şey yok. Görmezden geliyorlar. Neden kardeşim! Niye görmezden geliyorsun?” dedi. Özdemir devamında, “Öbürünü görüyorsun. PKK’ya bir şey olduğu zaman görüyorsun. HDP’yi görüyorsun. Neden HDP’ye karşı eylem yapıldığı zaman görmezden geliyorsun? Aynı şey, en son orman yangınlarında… Adı ekolojik örgüt, orman yakıyor! Kimse de ses çıkarmıyor. Görmezden geliyorlar. Böyle bir rezalet olabilir mi ya!” diyerek isyanını dile getirdi.

Eğer sanatçılar bu çifte standartlarını devam ettirirlerse “toplumu birleştirici” vasıflarını kaybedecekler.

Tam tersine “toplumu ayrıştırıcı” bir pozisyona doğru hızla savrulacaklar.

Bir yerlerden emir alan değil, vicdanının sesini dinleyen ve özgürce fikirlerini söyleyebilen sanatçıları bir an önce görmek istiyoruz...

facebook.com/msbeser

twitter.com/msbeser

instagram.com/msbeser