Şafak Pavey trenin altına kim için atladı?

Bir insanın hayatındaki en kara günü günyüzüne çıkarıp, "keskin cümle" darbeleriyle oluk oluk kanatmak mı?

Nesrin YILMAZ nesriny@internethaber.com

Şafak Pavey'in geçirdiği bir tren kazası sonrası sol bacak ve sol kolunu kaybettiğini biliyoruz.

Yeter!

Ne nasıl olduğu ne de neden olduğu bizi ilgilendirmez!

Kocası için mi trenin altına atladı, sevgilisi için mi atladı, bir çocuğu kurtarmak isterken mi oldu, yoksa dengesini kaybedip mi düştü!

Velev ki kocası için atladı ne olacak yani kürsüdeki konuşmasını haksız mı çıkaracak!

Yani, Şafak Pavey'in konuşmasını haksız çıkarmanın yolu bu mu?

Özel hayatına çomak sokmak mı, acılarına tuz basmak mı, olmayan uzuvlarını acıtarak canını yakmak mı?

Bir insanın hayatındaki en kara günü günyüzüne çıkarıp, "keskin cümle" darbeleriyle oluk oluk kanatmak mı?

Bir vekilin sözlerini haksız çıkarmanın yolu, onu can evinden vurmak mı?

Fikirlerle savaşmanın yolu, bir insanı en çok acıyan yerinden kurşunlamak mı?

Bir insana böylesine acımasızca vururken bir yandan da uzvunu kaybetmiş bütün insanların canını acıtmak mı?

Düşüncelerle baş etmenin yöntemi bu mu?

Bir milletvekilinin bizi ilgilendirebilecek tek şeyi, kürsüde yaptığı konuşmalar, partisiyle birlikte hangi icraatların içinde olduğu, fikirleri, yaptıkları ve yapacaklarıdır.

Ama...

Eğer, habercilikle dedikodu arasındaki devasa uçurumu göremiyorsa gözler, söylenenleri hazmedemiyorsa mideler çirkinliğe başlamanın yaşı da mesleği de yok!

Kürsüde yaptığı bir konuşma sonrasında bir vekile, konuşmasıyla zerrece alakası olmayan, "Biz senin kolunun bacağının neden koptuğunu biliyoruz" demenin neresi gazeteclik, biri anlatsın cehaletimi gidereyim!

Bir insana durup duruken, "Senin bacağının nasıl koptuğunu yazacağım" diye tehditte bulunmanın neresi sığıyor insanlığa, biri anlatsın insanlığımı sorguya çekeyim!

"Bugün yazdım ama daha devamı var, salı günü devam edeceğim, onun yalanlarını ortaya çıkaracağım, olmadı çarşamba günü de devam ederim" demenin neresi yazarlık biri bana anlatsın da kalemimi kırıp atayım!

Madem onun gazetecilik anlayışı "arşivindekileri" birer kirli çamaşır gibi, kara günler için saklanmış "oh olsun" paketi gibi ortaya dökmek, kim hakkında ne biliyorsa her gün onları yazsın, rica ediyoruz!

Ayrıca benden söylemesi, kimse bu saatten sonra kendisine bir şey anlatmasın!

Zira; bir gün yazınızı beğenmez, tweet atar, "ben senin karını kiminle aldattığını biliyorum" der!

Bir gün attığınız bir tweeti beğenmez, "ben senin hastaneye neden yattığını biliyorum" der!

Bir gün ona selam vermediğinizi bahane eder; "ben senin kocanı kiminle boynuzladığını biliyorum" der!

Bir gün canı sıkılır, "ben senin o parayı nereden bulduğunu çok iyi biliyorum" der!

Der de der...

Maşallah arkadaşın "ekibi" güçlü, yıllar önce kayıtlara geçmiş bir kazanın arşivlere geçen şeklinden başkaca tüm ayrıntılarını biliyorsa, ve bununla da siyasi bir fikir yarışına giriyorsa...

Bildiği bütün kirli çamaşırları, kendisine anlatılmış sırları döker ortaya...

Döker ve sıvamaya da devam eder!

Demek ki onun anlayışında yazarlık, gazeteclik buysa...