pkk ya 35 bin silahı kim dağıttı

Halk sokaklara dökülmeseydi, polis askerle demokrasi için çatışır mıydı?

Abdullah YILMAZ krmistanbul@gmail.com

Şırnak’ta bir gecede pkk yandaşlarına, dağıtılan 35 bin kaleşnikof marka silahların hesabını vermeden kimse ahkâm kesmesin.

Bunun üstü örtüp görmezden gelirseniz içinde bulunduğumuz çıkmazı asla anlayamayız, alınmaya çalışılan önlemleri de boşa çıkarmış oluruz.

Güvenlik güçleri neredeydi, uyuyorlar mıydı derken,

Asıl ima edilen şeyin TSK içinde yapılanmış feto cu askerler tarafından dağıtılmış olma olasılığı vahimdi ve bu ihanet, genci yaşlısı, kadını, çocuğu ayırt etmeden namlunun ucunda can pazarı yaşatmalarında gizliydi.

 Bu hain olayı, aynen darbe girişiminde, saraç hanede ailesiyle birlikte demokrasiye sahip çıkmaya giden 13 yaşındaki kız çocuğunun asker tarafından açılan ateş sonrası yaralanınca. Allah’ım nasıl olur bunlar bizim askerimiz, Türk askeri değil mi, bana nasıl kurşun sıkar, şaşkınlığı ve hayal kırıklığında okudum,

1973 yılından bu güne uzanan cemaat yapılanmasının geldiği nokta 43 yılda devlet içinde devlet olmayı başarmışlar, yani paralel devlet olmuşlar.

Bu yapılanmanın kuruluş, nedeni, amacı, başlangıç aşaması ayrı bir sorgu nedeni olmakla birlikte, destekçileri, adam devşirip, kaynak bulmaları, kimlerle dirsek dirseğe yol aldıkları irdelenmeli bence.

Ak parti kurulduğu günden beri korunan, kollanan bizim çocuklar dediklerimiz, 15 Temmuzda halkın üstüne acımasızca kurşun sıkmışlar, İhanetin adam kandırmanın kendini gizlemenin nasıl yapılacağının dersini vermişlerdir.

Sadece genelkurmay değil devletin tüm kurumlarında hatta paralel yapıyı bitirilmek üzere kendine görev tevdi eden Ak partinin bile kılcal damarlarında, kalbinin tam ortasında ur gibi yerleşen bu fetö yapılanmayı nasıl bir cerrahi müdahaleyle kazıyacak merak ediyorum doğrusu.

Kimin eli kimin cebinde belli değil.

Diğer siyasi partilerinde bu anlamda çok temiz oldukları söylenemez.

Darbe bitti diyoruz, tehlike geçmedi…

Hainler tutuklandı diyoruz, kim suçlu, kim masum bilmiyoruz…

Darbe girişiminde bulunan, buz dağının üstünde birkaç parça buzla uğraşırken altta kimler vardı bilmiyoruz.

Sorular cevapsız sorular….

Halk sokaklara dökülmeseydi, polis askerle demokrasi için çatışır mıydı?

Boğaz köprüsünde polis halkın arkasında değil de önünde dursaydı, hatta çatışsaydı vatandaş bu kadar fazla şehit verir miydi?

Darbeci askerleri tutuklamak için ilk müdahalenin halk tarafından yapılmış olması, hatta ihtilalci askerlerin elinden silahları alanlarında onların olması, sadece tutuklamaları polisin yapıyor olması düşündürücü gelmiyor mu size.

Polis belli saate kadar sadece karakollarında sıkışıp kalması, önce kendi karakol güvenliğini almaya çalışması, daha sonra halkın arasına karışması doğru bir strateji midir?

En önemlisi bu ülkenin olağan üstü durumlarda acil eylem planı var mıdır?

Bakanlar ve vekiller aralarında, ya da kritik yerlerde görevli olanlar, darbe girişiminde koordine olabilmişler mi?

Yok, bence, hem de hiç, olmadığını üzülerek yaşadık.

Cumhurbaşkanının ve başbakanın nasıl yalnız bırakıldığını da gördük.

Tek organize olan, demokrasiye inanan, her görüşten, her etnik yapıdaki yaratıcı, cesur halkın duruşuydu.

Birde vatana sevgisi kaybolmamış, halkla karşı karşıya gelmeyi varlık sebebine ters görüp, darbe girişimine, katılmayan, vazgeçen aklıselim askerler vardı.

Ayaklanmayı  yarıda bıraktıran da bunlardı …darbe patlamayan bomba gibi kaldı ortalık yerde….

Tarih hep mi tekerrür edecek,

 Bize bunları yaşatanlar utansın

Sadece darbeciler değil, ona imkân veren anlayış da utansın

Milli Eğitimi anlayışını, hükümet eğitim politikası haline getirip gülen cemaatine her türlü kaynağı veren, çapsız bakanlar utansın.

Bu yaşananlardan hepimiz hesabımıza düşen öz eleştiriyi yapmalıyız, demokrasi nöbeti tutanlar, uzaktan seyredenler, Yarında demokrasiye sahip çıkmalı, ona inanıp daha da güçlendirmeliyiz, aksi halde sığınacağımız bir korunak olmayacak.