Özkök hocalardan yardım istedi
Abone olHürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, hangi konuda tüm iletişim fakültelerinde görevli öğretim üyelerinden bir ricada bulundu?
Özkök " hangi taraf haklı başlıklı yazısında Hürriyet ve
Milliyet'in karşılaştırılmasını istedi
Yazı: Ertuğrul ÖZKÖK
www.hurriyet.com.tr
BÜTÜN iletişim fakültelerindeki öğretim üyelerinden rica
ediyorum.
Dünkü Hürriyet’in ve Milliyet’in okuyucu temsilcilerinin
sayfalarını öğrencilerinizle birlikte okuyup bir değerlendirme
yapın.
Çünkü ortada çok ilginç bir ‘vaka’ vardı.
* * *
Önce iki gazetenin okur temsilcileri hakkında biraz bilgi
vereyim.
Hürriyet’in Okur Temsilcisi Doğan Satmış, iletişim fakültesi mezunu
bir arkadaşımızdır.
Mekteplidir ama gazeteciliğin en alt basamaklarından başlayıp yazı
işleri müdürlüğüne kadar yükselmiştir.
Hürriyet okur temsilciliğini başarılı bir şekilde
yürütmektedir.
Milliyet’in Okur Temsilcisi Derya Sazak da, muhabirlikten başlayıp
Milliyet’in Ankara Temsilciliği, daha sonra da Genel Yayın
Yönetmenliği görevini yürütmüştür.
Ayrıca yıllardır köşe yazarlığı da yapmaktadır.
Yani her ikisi de bu mesleğin saygın isimleridir.
* * *
Dün her ikisinin de temel konusu, ‘Türkiye-İsviçre milli
maçıydı’.
Her ikisi de, gazetelerinin bazı okurlarından gelen eleştirilerden
örnekler vermişti.
Ama bakın aynı konuda, iki kitle gazetesinin okurlarından nasıl
tepkiler gelmiş:
Hürriyet’e tepki gösteren okurlar, gazetenin Şifo Mehmet’in
İsviçreli futbolcuya çelme attığını gösteren fotoğrafların
verilmesini eleştiriyordu.
Bir okurumuz aynen şunu yazıyordu:
‘Milleti deşifre ettiniz. Bir kabahatimiz varsa biz millet olarak
bunları çözerdik. Batı’ya yaranmaya hiç gerek yoktu.’
Bir başkası da şunu yazıyordu:
‘Biraz milliyetçi olun.’
Bir başka örnek daha:
‘Maçtan sonra yazılanları okuyunca kendimi İsviçre’de sandım.
Gazetenizin kapağında Türkiye Türklerindir yazıldığı unutuldu.’
Bir okurumuz işi, bizi ‘vatan haini’ ilan etmeye kadar
götürmüştü.
Oysa biz aynı manşette, hem FIFA’nın İsviçreli başkanını
eleştirmiş, hem Mehmet’in çelmesini vermiş, hem de İsviçreli
futbolcunun attığı tekmeyi aynı boyda bir fotoğrafla okurumuza
sunmuştuk.
Bu okurlarımız, bize ait olan çirkin görüntülerin saklanması
gerektiğini söylüyorlardı.
Milliyet’in okur temsilcisi ise tam ters yöndeki okur mektuplarını
yayınlamıştı.
Bu okurlar Milliyet’in, Türk futbolcularının yaptığı ayıpları neden
göstermediğini soruyor, eleştiriyorlardı.
Okur Temsilcisi Derya Sazak da bu yönde eleştiri yapan örnekler
vermişti.
Okurlar, Milliyet yazı işlerinin bu görüntüleri bilerek sakladığı
kanaatindeydi ve bu tutumu eleştiriyorlardı.
Okur temsilcisi, bu olayın sansür değil, bir yazı işleri
dikkatsizliğinden ibaret olduğunu bütün samimiyetiyle
yazıyordu.
* * *
Görüyor musunuz, aynı olayda iki farklı tavır nasıl farklı
tepkilere yol açıyor?
Bir taraf, bu olayda fotoğrafların saklanması gerektiğini
savunuyor.
Öteki taraf ise saklandığını sanıp buna tepki gösteriyor.
Peki öyleyse gerçek nerede?
Bana sorarsanız, Türk basını Şemdinli olayında olduğu gibi, İsviçre
maçı konusunda da özgür bir medyaya yakışanı yapmıştır.
Ama şimdi görüyorum ki, bu görüşüm, bizzat Hürriyet’in bazı
okurları tarafından da hiç paylaşılmıyor.
Ama sadece okurlar mı?
Gazetecilerin kendi aralarında da bu tartışma var.
* * *
Geçenlerde bazı meslektaşlarımız, Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığı’nın ‘Başbakan’ın ulema konusundaki sözlerini ve
belediyelerin içki yasağı konularını incelemeye alması’ haberini
vermemizi eleştiriyordu.
Buyurun size bir örnek daha.
Bu haber verilmeli mi, yoksa saklanmalı mı?
Onların gazeteleri için bu sorunun cevabı çok basit.
Onlar cemaat gazeteleri ve kesin inançlı küçük gruplara
sesleniyorlar. Kendi görüşüne uygun olmayan haberleri rahatlıkla
saklayabiliyorlar.
Ama biz kitle gazetesiyiz ve bütün Türkiye’ye sesleniyoruz.
Dolayısıyla böyle çatışan görüşleri de barındırarak yolumuzu bulmak
zorundayız.