Yine yaz geldi. Yaz gelince futbol sezonu, dizi sezonu, birçok
talk show ve yarışma sezonu da son buluyor. Bizleri saran tatil
telaşesi, ünlüleri de sarıyor muhakkak. Tabi ki onlarında
dinlenmeye ihtiyacı var. Bu güzel dinlenme periyodundan sonra bu
seneye nazaran daha iyi bir sezon bekliyoruz onlardan. Daha doğrusu
bu sezon olan bazı istenmedik olayların tekrarlanmasını
istemiyoruz. Örnek mi?
*
Kendi adıma konuşmam gerekirse Beyaz Show benim için bir
vazgeçilmez. Hayatımın her alanında Beyaz Show’dan alıntıladığım
bir şeyler var desem abartı olmaz. Beyazıt Öztürk bizim
kahramanımız yahu. Ancak gelin görün ki, bu sezondan hiçbir şey
anlamadım desem yeridir. Her hafta cuma akşamı oturur izlerdik. Bu
sene öyle mi oldu? Bazen her hafta, bazen iki haftada bir, bazen de
daha uzun aralıklar… Sonra, canlı olan programların banttan
yayınlanması falan… Pek tat vermedi. Beyazıt’ı sevmemize engel mi?
Mümkün değil. Ben de bu yüzden diyorum ki: “Önümüzdeki sezon, eski
Beyaz Show’u istiyoruz. Kalbimizdeki tahtın her daim hazır
Beyazıt...”
*
Futbol bu ülkenin vazgeçilmezi... Bu sebeple takımlarımızdan
özellikle Avrupa’da daha büyük başarılar bekliyoruz. Sadece bu
değil. Avrupa’da önemli bir kulübe transfer olunca, orada da
başarılı olması gerektiğini unutmayan ve gittiği takımda en azından
ilk 18’e girmeyi başaran futbolcular istiyoruz!
“Ben büyük takım oyuncusuyum. İstediğim her türlü şımarıklığı
yapma hakkına sahibim” diyen ukalaları bir tutam daha ahlaklı
görmek istiyoruz. Küçüklerine gösterdiği sevgi kadar, büyüklerine
saygı göstermeyi de borç bilmekten yüksünmeyen futbolcular! Kaba
kuvvet ve hakaretle hak aranmayacağının farkında olan
futbolcular.
*
Televizyon programlarının biraz daha seviyeli olmasını
bekliyoruz. Bir söz vardır: “Boş bir beyin, şeytanın çalışma
odasıdır.” İşte tam olarak beyinlerin boş kalması için özel çaba
sarf eden saçma sapan programlardansa, izleyenlere hoş vakit
geçirtmek amacının yanında bir şeyler öğretmek gayesini de
bünyesinde bulunduran programlar mesela.
Tartışma programlarına konuk olanların, tartışırken sadece
doğruyu savundukları ve seviyeyi belirli bir düzeyin altına
çekmedikleri programlar. Bir takım konular üzerinde tartışıyormuş
gibi yaparken, bu ülkenin mukaddesatına ve değer verdiği kişilere
hakaret etmeyi meziyet saymayan insanların konuk olduğu
programlar.
*
Bu arada unutmadan bir şey daha eklemek isterim. Atatürk’e ve
annesine hakaret eden Hasan Akar, yaklaşık 40 gündür aranıyor!
İçinde bulunduğumuz şu mübarek Ramazan ayının hürmetine herkes
elini vicdanına koysun. İftira atmanın ve hakaret etmenin dinimizde
yeri var mıdır?
Bakınız, Diyanet İşleri Başkanlığının hazırladığı dünkü Cuma
hutbesinden bir alıntı… Aynen paylaşıyorum…
Peygamber Efendimiz (s.a.s), bir gün “Helâk edici yedi
günahtan kaçınınız!” buyurdu. Sahâbîler, “Yâ Resûlallah! Bu yedi
günah nedir?” diye sordular. Resûlallah şu cevabı verdi: “Helak
edici bu yedi günah, Allah’a şirk koşmaktır. Büyü yapmaktır.
Allah’ın zarar vermeyi yasakladığı bir cana kıymaktır. Faiz
yemektir. Yetimin malına el uzatmaktır. Düşmanla karşılaşınca
savaştan kaçmaktır. İffetli mümin kadınlara zina iftirasında
bulunmaktır.”
Anlayan için yeterli olmuştur sanırım.
Ayrıca, bu konuyla ilgili büyük duyarlılık gösteren değerli köşe
yazarı Ahmet Hakan’a da teşekkürü borç biliyorum.
Sağlıcakla kalın…