Notre Dame’ın yapamadığını biz yaptık…

Savaş öncesi iki kez İslam’ın bu kadim mabedini ziyaret etmek nasip olmuştu çok şükür…

Mustafa Sabri Beşer msbeser@internethaber.com

Kaş yapayım derken göz çıkarmak kadar üstümüze mahir bir toplum yok maalesef.

Bir şeyi kötüleyelim derken o şeyin reklamını yaptığımızın farkında bile değiliz. Ama bize ait bir şeyi lanse etmede, dikkatlere sunmada ise maalesef hiç de becerikli değiliz.

Geçtiğimiz günlerde bütün dünyanın gözünün önünde Fransızların ünlü Notre Dame kilisesi büyük bir yangında adeta kül oldu. Bütün dünya medyasında geniş yer bulan bu olay haliyle Türk medyasında da kendine yer edindi.

Ama bir farkla: Bizim medyamız olaya dünya medyasının vermiş olduğu önemden çok daha fazla bir değer verdi. Kilisenin bir dünya mirası olmasından tutun da “cayır cayır” yandı diyenler, “iyi olmuş” diyenlerden tutun da gözyaşı dökenlere kadar birçok tepki geldi.

Lakin işte bu noktada olaya “cayır cayır yandı, iyi oldu, onlar da bizim mabetlerimizi yakıyor, yıkıyor” diyenlerin maksadının aksine bir durum gelişti.

Olayı o kadar abarttık ki Notre Dame’ın ismini duymayanlar bile birden bire bu kiliseye ilgi duymaya başladılar.

Öyle ki bu kiliseyi konu alan “Notre Dome’ın Kamburu” kitabı satış rekorları kırıyor.

“Kaş yapayım derken göz çıkarmak” terimi tam da buraya uyuyor.

Kötülemek istediğimiz bir şeye insanların ilgi duymasını sağlamak, belki de sempati beslemesini sağlamak…

Âlem bir milletiz vesselam…

Oysa aynı ilgi ve merakı kendi değerlerimize çekemiyoruz maalesef.

Örneğin Notre Dame’dan daha eski bir geçmişe ve daha büyük bir öneme ve daha büyük bir üne sahip olan Şam Emeviye Camii…

Uzun yıllar İslam devletinin merkezi, başkenti, payitahtı Şam’daki Emeviye Camii. Dünyanın en eski yerleşim yerlerinden biri olan birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış, hilafetin simgelerinden olan Şam Emeviye Camii.

Peygamber Hz. Yahya’nın türbesi, insanlığın en güzeli, en yücesi Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın torunu Hz. Hüseyin’in türbesi, Kudüs’ü Haçlılardan kurtaran büyük kumandan Selahaddin Eyyubi’nin türbesi, dört ayrı mezhebin mihrabı ve daha nicesi gibi maneviyatı derin ve yüksek olan Şam Emeviye Camii.

Savaş öncesi iki kez İslam’ın bu kadim mabedini ziyaret etmek nasip olmuştu çok şükür…

Yakın bir zamanda Suriye’deki iç savaş sonrası bu insanlık ve dünya mirası olan yapı yerle bir edildi, kullanılamaz hale geldi. Yıllardır süren bu zulme maalesef Notre Dame kilisesine verdiğimiz önem kadar değer vermedik, yazıp çizdiğimiz kadar sözünü etmedik.

Oysaki bu Camii Notre Dame’a tepki gösterenler için çok daha büyük bir öneme ve üne sahip. Niye Notre Dame’a dikkatleri celbettiğimiz kadar Şam Emeviye Camii’ne nazarları celb edemedik?

Kendi değerlerimize olan ilgisizlik sadece yapılarla sınırlı değil maalesef.

Bilim insanlarımıza da gereken önemi göstermiyor, onları hem dünyanın hem de insanımızın gündemine taşıyamıyoruz.

Ali Kuşcu, Cezeri, İbn-i Sina gibi büyük büyük kametler maalesef tarih kitaplarımızda birkaç satırla geçiştiriliyor.

İbn-i Sina Tıbbı üzerinde ülkemizde bir tane bile uzman yokken İsrail’de bu konuda uzmanlaşmış 6 tane insan var!

Batılı bilim adamlarının icatları karşısında hayret nidaları yükseltip, onları öve öve bitiremiyoruz ama batılı bilim adamlarının bugün “bulduk, keşfettik” dedikleri icatların yüzyıllar önce İslam âlimleri ve bilim adamları tarafından icat edildiğini bilmiyoruz maalesef.

Batılılar bize ait değerleri araştırmada çok mahirler ama biz maalesef “bizim olana” bile sahip çıkamıyoruz.

Notre Dame yangını karşısında konuşup, yazıp çizdiğimiz kadar kendi kültür değerlerimizi konuşsak, kendi insanımıza yer versek inanın bugün çok farklı yerlerde olurduk.

facebook.com/msbeser

twitter.com/msbeser

instagram.com/msbeser