Ne kadar makbul o kadar makul

Yeni yargı paketi, yarın Adalet Komisyonu'nda görüşülecek.Tartışmaya neden olan bazı maddelerle ilgili benim de makul şüphelerim var.

Hatice KÜBRA kubra@internethaber.com

Yeni yargı paketi, yarın Adalet Komisyonu'nda görüşülecek.

Tartışmaya neden olan bazı maddelerle ilgili benim de makul şüphelerim var.

21 Şubat'ta CMK'da yapılan değişiklikle; şüphelilerin ev ve işyerlerinde arama yapabilmek için ‘somut delile dayalı kuvvetli şüphe’ şartı getirilmiş, “iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması” düzenlemesi yapılmıştı.

Şimdi ise yeni yargı paketiyle, anayasal düzene karşı suçlarda ‘somut delile dayalı olma şartı aranmadan dinleme, teknik takip' yapılabilecek. Üstüne bir de ‘gizli soruşturmacı’ görevlendirilecek ve her türlü arama için makul şüphe yeterli olacak.

Yeni her zaman yenilik barındırmıyor bünyesinde. Yasa teklifinin bu hali, eski devlet anlayışına "Yeni Türkiye" olarak geri dönme riski taşıyor.

Terörün ve hainin bu kadar çok olduğu bir ülkede bu kanunları çıkarmayı bir yere kadar anlıyorum. Hak da veriyorum ama bir devletin tavrı, tarzı, tehdit anlayışı 8 ayda nasıl böyle değişebilir, bunu anlamıyorum. 

Çok değil, 17 Aralık'tan sonra dinlemelerle yer yerinden oynamadı mı bu ülkede? Binlerce kişilik dinleme listeleri çarşaf çarşaf yayınlanmadı mı?

Bütün bu sürecin ardından "somut delile dayalı kuvvetli şüphe" şartını getiren hükümet gitti, sanki bunları hiç yaşamamış bir hükümet geldi. O da şimdi, daha yılı dolmadan kendi koyduğu şartı kaldırıyor.

Yasa çıkarmadılar da müsvette bir kağıda karalama yaptılar, sonra beğenmediler, sil baştan yeniden yazıyorlar gibi.

İNSAN MERAK EDİYOR 
 
Bu kadar basit, bu kadar çocuk oyuncağı yani?

Yasa değil, yaz boz tahtası sanki!

21 Şubat'tan bu yana ne değişti de bu maddeler değişiyor?

Neden olarak Kobane eylemleri sırasında yaşanan olaylar gösteriliyor.

Bu durumda; her yeni olayda her yeni tehditte yeniden mi değişecek bu yasalar?

İnsan merak ediyor işte...

Kendini sağlama alma telaşına düşmüş bir devletin, bu telaş içinde göremedikleri / görmek istemedikleri, olması kuvvetli şüpheler içermese de makul şüpheler içeren ve merkezinde vatandaşlarının yer aldığı ihtimaller ne olacak?

90'lı yıllarda Çiller döneminde Kürtlere yaşatılanlar ortada.

PKK'ya yardım yapıyor diyerek Kürt iş adamlarından oluşturulan listeler, bölgede "PKK'lı saklıyorsun" diyerek basılan evler, tecavüze uğrayan kadınlar, "PKK'ya erzak götürüyorsun" bahanesiyle delik deşik edilen köylüler...

Bunlar, o dönemin makul şüpheleri üzerine inşa edilen insan avcılığıydı.

Bugüne geldiğimizde ise devlet refleksi açısından pek bir şeyin değişmediğini görmek çok üzücü.

Değişen sadece düşmanların ismi.

Dün PKK gerekçesiyle Kürtler'e yapılan zulümlerin, bugün paralel gerekçesiyle masum insanlara yapılmayacağının garantisi var mı?

Olmalı!

Devlet, bunun garantisini en makul şekilde vatandaşına vermek durumunda.

Yargı paketinde değişecek maddelerdeki muğlak, altını isteyenin kafasına göre doldurabileceği, isteyenin işine geldiği gibi yorumlayabileceği ifadeler ortadan kaldırılmalı.

Herkesin birbirine zaten olağan şüpheli gözüyle baktığı, kafası atanın diğerini paralelci diyerek yaftalamaktan çekinmediği, şahsi hesapların, hükümetin paralelle mücadelesine ortak edildiği bir ortamda bu yasanın getirisi götürüsü çok iyi hesap edilmeli.

Bugün artık "gözünün üstünde kaşı var" demenin yerini "gözlerinde paralel bakışlar var" demek almış.

Hiç öyle abartmıyorum.

Onlarca vaka sayabilirim ki; cemaatle alakası olmadığı halde sırf iş yerinde yaşanan şahsi takışmalar nedeniyle "paralelci" diyerek mağdur edilen insanlar var.

Şimdi aynı gerekçelerle makul şüpheler üzerinden aramalar, dinlemeler, mal varlığına el koymalara kadar bir şekilde taciz edilmelerin ve haksızlıkların olmayacağını kim teminatı olabilir? (Doğu Perinçek değildir inşallah:) )

Nitekim daha önce bunun örnekleri yaşandı.

Ergenekon davalarında bir ihbar e-mail'inin gelmesiyle gözaltılar, soruşturmalar oldu.

Yıllarca bu insanların, sahte delil, sahte ihbar feryatlarını dinlediniz. Yıllar sonra "aaa pardon, bize makul gelmişti ama çok da makul değilmiş" diyerek serbest bırakılmadılar mı? Bunun önünü açan da AK Parti hükümeti değil miydi?

Şimdi hükümete bu çelişkiyi tekrar yaşatan, bir yandan mağduriyetleri gidermeye çalışırken diğer yandan yeni mağduriyetler yaratma riskini aldıran nedir?

Bu yasa gerçekten Kobani eylemlerinde yaşanan olayların tekrarlanmaması için önlem niteliğinde mi çıkıyor?

Yoksa birileri için ne kadar makbulse şüpheliler, o kadar makul mü olacak?