NATO'dan Türkiye'ye bilim ödülü..
Abone olTürkiye, deprem konusundaki bilimsel çalışmalarıyla NATO Özel Bilim Ödülü aldı. Ödülün alınmasında en büyük katkı, kuşkusuz Polat Gülkan ve Güney Özceb'e ait..
Deprem konusundaki bilimsel çalışmalarıyla Türkiye'ye NATO Özel
Bilim Ödülü verilmesinde katkıları bulunan Ortadoğu Teknik
Üniversitesi (ODTÜ) öğretim üyelerinden Prof. Polat Gülkan ve Prof.
Güney Özcebe, bugün depreme karşı toplumsal güvenliğin sağlanması
için alınması gereken önlemlerin Türkiye'de iyi bilindiğini,
bunların hayata geçirilmesinin önemli olduğunu belirttiler.
Boğaziçi Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi ve Ortadoğu
Teknik Üniversitesi, depremlerin sonuçlarını araştırma konusundaki
bilimsel çalışmalarda elde ettikleri başarılar nedeniyle NATO Özel
Bilim Ödülü'ne layık görüldü. NATO Genel Sekreteri Jaap de Hoop
Scheffer, bugün düzenlenecek törenle NATO Özel Bilim Ödülü'nü
Türkiye'ye verecek. PROJELER VE BİLİMSEL ÇALIŞMALAR NATO'nun
katkılarıyla Türkiye'de geliştirilen çeşitli projelerin başarılı
sonuçları küresel alanda değerlendiriliyor. Fay hattı üzerinde
bulunan Marmara Denizi'nde jeolojik ve fizyolojik araştırmalar,
NATO'nun mali desteği ile sürdürülüyor. NATO Bilim Fonu desteği ile
oluşturulan ''Kuvvetli Yer Hareketi Ulusal Gözlem Ağı'' projesi
çerçevesinde elde edilen veri ve bilgiler stoklanarak
değerlendiriliyor. Bir başka proje, deprem riski taşıyan kentsel
alanlarda risk analizi yapılmasını ve sonuçları hafifletmeye
yönelik stratejiler geliştirilmesini hedefliyor. NATO Bilim Fonu
projelerinden ''Mevcut Binaların Sismik Değerlendirmesi ve
Rehabilitasyonu'' çerçevesinde de mühendislere ve ilgililere, bir
binanın deprem sırasında ne derece güvenli olacağına karar
verebilmeleri için gereken bilgiler sağlanıyor. ULUSAL SİSTEMİN
GELİŞTİRİLMESİ Prof. Polat Gülkan, yönettiği proje hakkında bilgi
verirken, kuvvetli yer hareketlerini ölçmek için oluşturulmuş
ulusal sistemin geliştirilmesi amacıyla NATO'dan destek istendiğini
ve bu çerçevede sağlanan 20 modern cihazın değerlendirildiğini,
Türkiye'nin değişik bölgelerinde, deprem olduğu takdirde buralarda
meydana gelecek olan yer hareketinin binalarda yaratacağı tesiri
anlamak üzere toplam 40 kadar istasyon kurulduğunu bildirdi. Prof.
Gülkan, bu istasyonlardan sağlanan bilgi ve verilerin, deprem
şartnameleri hükümlerinin doğru olması açısından önem taşıdığını,
zemin yapıları ve depremin belirli mesafelere etkileri gibi
alanlarda da değerli bilgiler edinildiğini belirtti. ZAAFLARIN
BELİRLENMESİ Prof. Güney Özcebe, yönetiminde yer aldığı araştırma
projesinin, Türkiye'de depremden kaynaklanan kayıpların korkunç
boyutlara ulaşması üzerine oluşturulduğunu belirterek, ''Mevcut
yapı stokumuzun deprem hareketi önünde son derece kırılgan olduğunu
biliyoruz. Bu yapı stokunun zaaflarını belirliyoruz'' dedi. Deprem
olmadan önce ne tür müdahaleler yapılabileceğine ve hangi önlemler
alınabileceğine yönelik bir araştırma projesinin söz konusu
olduğunu ifade eden Prof. Özcebe özetle şunları anlattı: ''Mevcut
yapıların kullanımdan düşürülmeden güçlendirilmesi amacıyla,
Türkiye'nin koşullarına uygun projeler geliştirilmiştir. Bazı
ayrıntılar üzerinde çalışıyoruz. İstanbul'da bir milyon binadan söz
ediyoruz ve raporlarda, deprem halinde bunların 50 ila 75 bininin
göçeceği veya ağır hasar göreceği söyleniyor. Bu durumdaki
binaların tespiti ve bunlarla ilgili güçlendirme tekniklerinin
geliştirilmesi söz konusudur.'' İki farklı teknik geliştirildiğini
belirten Prof. Özcebe, ''karbon takviyeli plastik şeritler''
sayesinde, ''bir boya badana işlemi sırasında verilen rahatsızlık
boyutunu geçmeden yapılan çalışmalarla'' bir binanın depremde
ayakta kalmasını sağlamanın mümkün olduğunu anlatı. Hafif betonarme
panellerle de benzer bir yöntem geliştirildiğini kaydeden Prof.
Özcebe, ''Her iki yöntemin de uygulandığı binaların depremlerde son
derece düzgün performans göstereceğini deneylerde kanıtlamış
bulunuyoruz'' dedi. ENGELLER Türkiye'de yapılan deprem
araştırmalarının sonuçlarının küresel alanda değerlendirildiğini
hatırlatan Prof. Gülkan ve Prof. Özcebe, ''Karşılaştığımız ve kendi
icadımız olan bir sürü engel var'' diyerek, özetle şu
değerlendirmede bulundular: ''Bugün Türkiye'de depreme karşı neler
yapılırsa toplumsal güvenlik sağlanabileceği gayet iyi biliniyor.
Uzman olarak biz biliyoruz, yöneticiler biliyorlar.
Yönetmeliklerimiz dünya standartlarına uygundur. Bunları hayata
geçirmek önemlidir. Bir takım yasal eksiklik ve yetersizlikler
var.'' Prof. Gülkan ve Prof. Özcebe, NATO Bilim Komitesi'nde
Türkiye'nin temsilciliğini yapan TÜBİTAK'ın oynadığı önemli ve
etkin rol üzerinde de durdular. NATO'DA BİR İLK NATO'da Kamu
Diplomasisi Bilim Bölümü Yöneticisi sıfatıyla görev yapan ve
İttifak'ın katkısıyla geliştirilen projelerin genel
koordinatörlüğünü üstlenen Dr. Deniz Beten de şu bilgileri aktardı:
''NATO Bilim Komitesi, İttifak ülkelerinin bilim adamlarının
projelerini destekleyen çalışmalar yapar. 1999'da deprem olduğu
zaman, takip eden ilk Bilim Komitesi toplantısında TÜBİTAK Başkanı
Prof. Dinçer Ülkü, Türkiye'de yapılacak araştırmalara yardım
talebinde bulundu. NATO Bilim Komitesi özel bir karar alarak bir
ilki gerçekleştirdi. Araştırmalara destek kararı alındı ve kaynağın
Türkiye'ye aktarılması için diğer NATO üyeleri onaylarını verdi.
Marmara Denizi'ne, NATO parası ile, derhal 8 tane ''Okyanus Dibi
Sismometre'' cihazı konuşlandırıldı. Bu olanağı sunan gemiler
sadece Japonya, Fransa ve ABD'de var. Deprem konusunda dünyanın en
büyük toplantısı, 2000 yılının birinci günü İstanbul'da yapıldı.
İlk defa, 200 metre derinlikte, deniz altındaki bir fay hattı, tüm
ayrıntılarıyla haritalandı. NATO bunun başlangıcını yaptı, daha
sonra diğer ülkeler ve kurumlar katkıda bulundu.'' Dr. Beten, NATO
Bilim Komitesi'nin Türkiye'deki projelere maddi katkısının 2 milyon
dolar civarında olduğunu belirtti.