Daha önce de pek çok kere Cumhurbaşkanı
Erdoğan'dan "musafaha" ile
ilgili o meşhur sözünü duymuştuk.
Fakat bu kez seçimlerin hemen akabinde kullanınca, belki de
çoğunuzun ilk kez dikkatini
çekti. "Kızgın
demir" ifadesinden sonra en çok altı
çizilen ifade
oldu "musafaha".
Şöyle dedi Erdoğan; " Dönem, kızgın
demiri soğutma, musafahalaşma, kucaklaşma, birlik ve
beraberliğimizi yeniden perçinleme dönemidir".
Sözlük anlamı tokalaşmak olan musafahanın dinen de ayrı bir
anlamı vardır. İslami kardeşliğin göstergesi, aynı zamanda bir
sünnettir musafaha.
Hiç unutmadım, İmam Hatip'teyken hadis
hocamız "birbirinizle musafaha yaparken
gözlerinizin içine bakın. Gözlerden kalbe giden bir yol vardır,
birbirinizin elini sıkıp gözlerinize bakarak hal hatır ettiğinizde
kardeşlik hukukunuz yüreğinize de
işler" demişti.
O, meselenin manevi boyutunu anlatmak istemişti ama farkında
olmadan bize, yüz yüze iletişim dersi de vermişti.
Şimdi düşünüyorum da ne kadar doğru söylemiş.
Onca siyasi kavga, ötekileştirme, kutuplaştırma, güç ve rant
mücadelesinin ardından birgün
musafahalaşmak günü geldiğinde, kardeşlik hukukunu hatırlayarak
birbirimizin gözlerine bakacak yüzümüzün kalması ne kadar da
önemliymiş.
TÜRKİYE
İTTİFAKI
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın geçen hafta gündeme
getirdiği "Ülkenin bekasını ilgilendiren
konularda siyasi görüş ayrılıklarımızı bir tarafa koyup 82 milyonla
Türkiye İttifakı olarak hareket
etmeliyiz" sözleri siyaset gündeminde
sıcaklığını koruyor.
Bahçeli her ne kadar "Türkiye
ittifakından bahsetmek kafamızdaki soru işaretlerini çoğaltmıştır.
Ülke bazlı siyasi bir ittifak olamaz. Bizim ittifakımız
cumhurladır, bizim ittifakımız AK Partili kardeşlerimledir. Siyasi
görüş ayrılıklarını elbette kenara
itmeyiz" sözleriyle "Cumhur
İttifakından başka ittifak
tanımayız" dese
de "Türkiye
İttifakı" söylemi kulağa gayet hoş
geliyor.
Aslına bakarsanız ülkenin bekasını ilgilendiren konularda resmi
bir deklerasyon, açıktan ilan edilmiş bir mutabakat olmasa da bu
milletin gönülden bir Türkiye İttifakı zaten
var.
Bunun en yakın örneklerinden biri 15
Temmuz'dur!
İçimizdeki İrlandalılar'ı saymazsak, görüş ayrılıkları olan
milyonlarca insanın, konu;
- Vatanın birliği ve bölünmezliği olduğunda,
-Ülke ve milli değerlerimizi sahiplenmek
olduğunda,
-Demokratik güçlü bir devlet için mücadele
olduğunda,
-Bir de milli maç olduğunda,
Türkiye ittifakını nasıl sağladığını görmek mümkündür.
SU-İ MİSAL EMSAL
OLURSA...
Bugün bir yandan Türkiye İttifakı, kızgın demiri soğutmak,
musafahalaşmaktan bahsederken bir yandan da Kemal Kılıçdaroğlu'na
yapılan saldırıyı konuşuyoruz.
Bu siyasi iklimde bir şeylerin durulması için önce medya
dilinin değişmesi gerekiyor.
Kılıçdaroğlu şehit cenazesine gittiği o gün, bazı gazeteler
manşetlerinden adeta CHP'yi hedef gösterdi.
Yaşanılanların ardından bu gazetelerin manşetleri gündeme
getirildiğinde ise, geçmişte Sözcü'nün
Taner Yıldız'ın uğradığı saldırı sonrası attığı
başlıklar hatırlatıldı. Nasıl ki dün
Sözcü'nün yaptığı yanlışsa bugün de o gazetelerin yaptığı
yanlıştı.
Bunu yapanlar Sözcü'nün iki yüzlü tavrını gözler önüne
sereceğim derken aslında farkına varmadan kınadığımız,
eleştirdiğimiz Sözcü'yle nasıl aynı noktaya gelindiğini afişe etmiş
oldular.
Su-i misal emsal olmaz!
Kötülükte yarışmak ne zamandan beri kriterimiz oldu?
Galiba baya çok olmuş...
twitter.com/Htckubra
Facebook Hatice
Kübra