Son günlerde McKinsey ile
yatıp McKinsey ile kalkan yurdum insanı birçok
önemli gündem maddesini maalesef göremiyor. Korkarım
bu McKinsey vakası çok önemli olayları
es geçmemize sebep olacak.
Bu olaylardan birisi geçtiğimiz gün Milli Eğitim
Bakanı Ziya Selçuk tarafından dile
getirildi.
McKinsey gündemi arasında
kaybolan Bakan Selçuk’un dile
getirdiği konu aslında benim de uzun süredir mustarip olduğum ve bu
sütundan sıklıkla dile getirdiğim bir konu.
Bu köşenin takipçileri hatırlayacaktır, sıklıkla şuna vurgu
yaparım: Küresel aktörler özellikle gençliği dejenere
etmek için sürekli olarak gündeme birilerini, bir grubu veya bir
akımı getiriyorlar.
Bu bazen BTS gibi bir müzik grubu
olduğu gibi bazen Zeruj gibi bir moda
ikonu ya da “Yıldızların Düşüşü” gibi
bir akım olabiliyor.
Tüm bu olayları yönlendirenlerin amacı ise
şu: Gençliği sürekli olarak gereksiz ve malayani
şeylerle meşgul ederek toplumun temeline dinamit
koymak…
Milli Eğitim Bakanı Ziya
Selçuk, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri
Fakültesi ev sahipliğinde "Eğitim
4.0" temasıyla Avrupa Toplulukları Araştırma
ve Uygulama Merkezinde düzenlenen "EDUCCON
2018" eğitim konferansına katılarak yaptığı konuşmada
sözünü ettiğimiz bu olaylara “Parlayan Nesneler
Sendromu” diyerek şunları söyledi:
"Kelimelerde bir büyü de var son zamanlarda gördüğüm.
Dikkatimiz çok dağılıyor. Parlayan nesneler sendromu diye bir
sendrom var. Bu çağ, PNS çağı. Yani sürekli bir şey parlatılıyor,
sürekli bir şey moda haline getiriliyor ve dikkatimiz dağılıyor.
Oraya bakıyoruz, oraya bakıyoruz ve asla odaklanmamıza fırsat
verilmiyor. Bu çocuklarda benim çok rahat gördüğüm ve telefon veya
başka dijital araçlarla da PNS'nin giderek güçlendiği bir döneme
doğru geliyoruz. Aslında bu mesele bir idealizmle de alakalıysa
bizim küçük küçük çukurlar yerine kuyu kazmamız lazım yani
derinleşmemiz, odaklanmamız lazım. Kuyu kazmazsak suyu bulamayız. O
sebeple çocukları da böyle daldan dala birçok alanda çeşitli
becerilere yönlendirmek yerine bir iki alanda derinlemesine
çalıştırmak hususunu muhakkak suretle öne çıkartmak
zorundayız."
Evet, Parlayan Nesneler Sendromu asıl
odak noktamızı kaybetmemizi ve gündemin yoğunluğu
arasında kaybolmamızı hedefliyor.
Ve maalesef de bunu başarıyorlar.
Bugün aile içerisinde yer alması gereken birçok
kavram parlayan nesnelere feda edilmiş
durumda.
Mesela aile içinde olması gereken en temel duygu
olan “aidiyet” kavramı bugün aile içinde
geçerliliğini kaybetmiş durumda.
Birçok genç ailesi hakkında bilmediği ayrıntıları
BTS veya başka bir grup söz konusu olduğunda bülbül
kesiliyor.
Annesi veya babasına özenmiyor ama BTS grubunun herhangi
bir üyesi olabilmek için gayret gösteriyor.
“Sohbet” kavramı mesela…
Aileyi bir arada tutan en önemli eylem olan sohbet bugün
sosyal medyaya kurban edilmiş durumda.
Elindeki akıllı telefonun ekranına adeta hipnoz olmuşçasına
“gömülen” gençler anne babaları ile muhabbet etmenin
zevkini ve tadını bilmiyorlar maalesef.
Gerçi bu konuda gençler kadar anne babalar da suçlu. Çünkü
onlar da ellerindeki akıllı telefonlardan akıllarını
kurtaramıyorlar maalesef.
Tamam, günümüzde ülkemizin en önemli gündemi ekonomi ama
ekonomiyi kurtaracağız diye ailemizi kurban etmeyelim…
SOSYAL MEDYA
TAKİP
twitter.com/msbeser
facebook.com/msbeser