McKinsey için kurban ettiklerimiz…

Bazen BTS gibi bir müzik grubu olduğu gibi bazen Zeruj gibi bir moda ikonu ya da “Yıldızların Düşüşü” gibi bir akım olabiliyor.

Mustafa Sabri Beşer msbeser@internethaber.com

Son günlerde McKinsey ile yatıp McKinsey ile kalkan yurdum insanı birçok önemli gündem maddesini maalesef göremiyor. Korkarım bu McKinsey vakası çok önemli olayları es geçmemize sebep olacak.

Bu olaylardan birisi geçtiğimiz gün Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk tarafından dile getirildi.

McKinsey gündemi arasında kaybolan Bakan Selçuk’un dile getirdiği konu aslında benim de uzun süredir mustarip olduğum ve bu sütundan sıklıkla dile getirdiğim bir konu.

Bu köşenin takipçileri hatırlayacaktır, sıklıkla şuna vurgu yaparım: Küresel aktörler özellikle gençliği dejenere etmek için sürekli olarak gündeme birilerini, bir grubu veya bir akımı getiriyorlar.

Bu bazen BTS gibi bir müzik grubu olduğu gibi bazen Zeruj gibi bir moda ikonu ya da “Yıldızların Düşüşü” gibi bir akım olabiliyor.

Tüm bu olayları yönlendirenlerin amacı ise şu: Gençliği sürekli olarak gereksiz ve malayani şeylerle meşgul ederek toplumun temeline dinamit koymak…

Milli Eğitim Bakanı Ziya SelçukAnkara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi ev sahipliğinde "Eğitim 4.0" temasıyla Avrupa Toplulukları Araştırma ve Uygulama Merkezinde düzenlenen "EDUCCON 2018" eğitim konferansına katılarak yaptığı konuşmada sözünü ettiğimiz bu olaylara “Parlayan Nesneler Sendromu” diyerek şunları söyledi:

"Kelimelerde bir büyü de var son zamanlarda gördüğüm. Dikkatimiz çok dağılıyor. Parlayan nesneler sendromu diye bir sendrom var. Bu çağ, PNS çağı. Yani sürekli bir şey parlatılıyor, sürekli bir şey moda haline getiriliyor ve dikkatimiz dağılıyor. Oraya bakıyoruz, oraya bakıyoruz ve asla odaklanmamıza fırsat verilmiyor. Bu çocuklarda benim çok rahat gördüğüm ve telefon veya başka dijital araçlarla da PNS'nin giderek güçlendiği bir döneme doğru geliyoruz. Aslında bu mesele bir idealizmle de alakalıysa bizim küçük küçük çukurlar yerine kuyu kazmamız lazım yani derinleşmemiz, odaklanmamız lazım. Kuyu kazmazsak suyu bulamayız. O sebeple çocukları da böyle daldan dala birçok alanda çeşitli becerilere yönlendirmek yerine bir iki alanda derinlemesine çalıştırmak hususunu muhakkak suretle öne çıkartmak zorundayız."

Evet, Parlayan Nesneler Sendromu asıl odak noktamızı kaybetmemizi ve gündemin yoğunluğu arasında kaybolmamızı hedefliyor.

Ve maalesef de bunu başarıyorlar.

Bugün aile içerisinde yer alması gereken birçok kavram parlayan nesnelere feda edilmiş durumda.

Mesela aile içinde olması gereken en temel duygu olan “aidiyet” kavramı bugün aile içinde geçerliliğini kaybetmiş durumda.

Birçok genç ailesi hakkında bilmediği ayrıntıları BTS veya başka bir grup söz konusu olduğunda bülbül kesiliyor.

Annesi veya babasına özenmiyor ama BTS grubunun herhangi bir üyesi olabilmek için gayret gösteriyor.

“Sohbet” kavramı mesela…

Aileyi bir arada tutan en önemli eylem olan sohbet bugün sosyal medyaya kurban edilmiş durumda.

Elindeki akıllı telefonun ekranına adeta hipnoz olmuşçasına “gömülen” gençler anne babaları ile muhabbet etmenin zevkini ve tadını bilmiyorlar maalesef.

Gerçi bu konuda gençler kadar anne babalar da suçlu. Çünkü onlar da ellerindeki akıllı telefonlardan akıllarını kurtaramıyorlar maalesef.

Tamam, günümüzde ülkemizin en önemli gündemi ekonomi ama ekonomiyi kurtaracağız diye ailemizi kurban etmeyelim…

SOSYAL MEDYA TAKİP 

twitter.com/msbeser

facebook.com/msbeser
instagram.com/msbeser