LGBT’ye saygı, başörtüsüne tu kaka

Toplum olarak maalesef çok dışlayıcı bir noktaya gidiyoruz demeyeceğim çünkü maalesef o noktadayız.

Mustafa Sabri Beşer msbeser@internethaber.com

Haberin başlığını okuduğumda “popülist bir yaklaşım” olarak değerlendirmiştim. Ancak içeriğini okuduğumda toplum olarak ne kadar hoşgörüsüz olduğumuza hayıflanmadan edemedim.

Sözünü ettiğim haber rallici Burcu Çetinkaya ile ilgili.

Yaklaşık 6 yıl önce kapanma kararı alan ve başörtüsü takmaya başlayan Çetinkaya başını yeniden açmış.

Dediğim gibi haberin başlığını okuduğumda açıkçası “popülist” bir yaklaşım olarak değerlendirdim. Ancak Çetinkaya’nın başını açtıktan sonra yayınladığı fotoğrafının altına yazdığı sözler yüreğimi burktu.

Şöyle diyordu Çetinkaya fotoğrafın altında:

“Bugün bir karar aldım ben. Bu kararda asla 6 yıldır taşımaya çalıştığım başörtüsüne inanmamak veya saygısızlık yok. Bu kadar yapabildim. 

Aldığım kararı tamamen manevi yaşamak istedim. Hatta imkân olsaydı sessizce. Nasip. Gücüm yetmedi diyelim. Kalbim aynı yerde. 

Ama o da benimle Allah arasında zaten. Bu süreçte benden güç alanlar olduysa onları istemeden kırdıysam özür. Her hareketimi 6 yıldır siyasi zannedenler vardı. Belediye başkanı, siyasetçi adayı her şey yaptılar. Onlarca iftira attılar. Hayatımda hiç bir siyasi partiye üye olmadım ben. 

Hatta siyasi tekliflere hayır diyerek sporumu yapmaya devam etmeyi seçtim. Şimdi de kendi halimde işime gücüme bakarak hayatıma devam edeceğim inşallah. 

Sadece azıcık kendimi dinlemeye ihtiyacım var... Bu geçen süreçte alkışları hiç kabul etmedim. Hakaret edenlere de kırılmamaya çalıştım. 

Sadece hakkımda konuşulduğunda cevap hakkımı kullandım. Şimdi de bakış açım aynı... Kimseye hakaret etmeden hayatı yaşamaya devam etmeye çalışacağım...”

Cümlelerde, kelimelerde yaşanan hüznü, kalp kırıklığını sitemi hissetmemek mümkün değil. Anlaşılan o ki Çetinkaya almış olduğu karar sonrasında büyük bir baskı ve hatta yıldırma politikasına maruz kalmış.

Neler yaşadığını ve neler yaşatıldığını bilmiyoruz ama zor bir süreçten geçtiği açık.

Benzer bir süreci manken Gamze Özçelik de yaşamıştı.

Özçelik de kapanma kararının ardından adeta bir linçe maruz kalmıştı. Malum medya Özçelik hakkında eski defterleri karıştırarak ekranlardan bir insanı rencide edecek, üzecek görüntülere yer vermişti. Günlerce sürmüştü linç kampanyası.

Bu belki de buzdağının görünen kısmıydı. Kim bilir Özçelik de görünmeyen kısımda ne gibi baskı ve linçlere maruz kalmıştır.

Diş göstermeleri, salya akıtmaları, çeşitli insan dışı tavır ve davranışları müteessir etmesin. 

Nefretten, kinden hazdan beslenen karanlık ufuklu insanların güzel insanların aydınlığında yok olacağının bilinci ile amellerimizi güçlendirmenin zamanıdır.

LGBT gibi gayr-i ahlaki bir oluşum söz konusu olduğunda kişisel tercihlere saygı duyulmasını isteyenlerin aynı saygıyı başörtüsü ve dini değerler söz konusu olduğunda göstermemesi enteresan, enteresan olduğu kadar da anlaşılmaz bir tutum. 

Toplum olarak maalesef çok dışlayıcı bir noktaya gidiyoruz demeyeceğim çünkü maalesef o noktadayız.

Nefret ve öfkenin gölgesinde, gözümüzü bürümüş olan hırsın perdelediği karanlıkta yol alıyoruz.

Farklılıklara ve tercihlere saygı kalmadı.

“Benden değilsen kahrol!” zihniyeti sağlıklı bir düşünce yapısı değil.

Söylemde dile getirdiklerimizi eyleme dökemediğimiz sürece toplumsal barış sadece bir hayalden ibaret kalır.

Maalesef öfke ve ötekileştirme toplum nezdinde bulaşıcı hale gelmeye başladı.

Kendimiz için istediğimizi başkaları için vermediğimiz sürece daha çok hayal kırıklıkları yaşayacağız bu gidişle.

Burcu Çetinkaya ve Gamze Özçelik’e yaşatılanların bir daha tekrarlanmaması dilek ve temennileriyle…

facebook.com/msbeser

twitter.com/msbeser

instagram.com/msbeser