Kifayetsiz fetvacılar ve sessizlik…

Meydanı boş bulan kifayetsiz ve yetersiz insanlar ahkam üstüne ahkam kesiyorlar.

Mustafa Sabri Beşer msbeser@internethaber.com

Bizim “Koyunun bulunmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler” diye çok güzel bir sözümüz vardır. Günümüzde tam da bu durum yaşanmakta. Meydanı boş bulan kifayetsiz ve yetersiz insanlar ahkam üstüne ahkam kesiyorlar.

Tam tersine sesini yükseltmesi gerekenler ise adeta bir köşeye sinmiş, olup biteni seyrediyorlar.

Son “Abdurrahman Çelebi”miz GATA’dan çıktı. GATA başhekim yardımcılığı görevini yürüten Ali Edizer, görev ve eğitim alanının dışına çıkarak üstüne vazife olmayan sözler sarf etti.

Dini konularda derin bir ilmi birikim ve yeterlilik gereken konularda tabiri caizse “ipe sapa gelmez” sözler sarf eden Edizer, doğal olarak toplumun tepkisini çekti.

Senin neyine kardeşim sözde tebliğ yapıyorum dürtüsü ile fenomen olmaya çalışarak had aşmak.

Sen doktorsun, en iyi ve en doğru yapacağın tebliğ günümüzde yaşanan virüs belasına karşın, temizlik ve iman merkezli yönlendirici tavsiyelerde bulunmak.

Bak! Senin sayende İslam düşmanları manşetlerinden seni haber yaparak Müslümanlarla alay etmeye başladılar!

Yahu sen GATA Başhekim yardımcısı olmuşsun, bu makamın sahibi olarak, usul, üslup ve duruş ile en büyük emri bil marufunu yapmış olursun. Bu söylediklerinin ya da arzularının neresi İslam!

Doktorluk yapmış olduğun mekâna ve makama dair on yıllardır verilen mücadeleyi hiç etmiş olmadın mı? Bu hastaneye Müslümanlar bilinçli olarak, belirli bir ideoloji doğrultusunda alınmadılar, sokulmadılar! Sen bu şekilde birilerinin ekmeğine yağ sürmüş olmadın mı?

Yapılan tavır kanaatimce düpedüz Müslümanlara karşı itibar suikastıdır!

Öncelikle şunu anlamakta zorluk çekiyorum: Bir insan eğitimi, ihtisası ve uzmanlık alanı dışında niçin konuşma ihtiyacı duyar?

Hele söz sarf ettiği alan “din” gibi çok hassas bir alansa niçin tepki çekecek sözler sarf eder?

Ben bu durumda en hafif tabirle bir “art niyet” sezerim. Bir kötülük ve birilerine zarar vermenin yolunu açma olarak bakarım olaya.

Birilerini tahrik etme, birilerini kışkırtma, bir yerlere mesaj gönderme olduğu çok açık ve net diye düşünürüm.

Nitekim kendisine “volelik” top gelen kesim, olayı “gole” çevirmekte gecikmedi.

Bir kişi üzerinden milyonlarca insan ve inanç değerlerine yönelik saldırılar başladı hemen. Tabi amaç üzüm yemek değil bağcıyı dövmek olunca yaşananlar da gayet normal.

Ali Edizer “fetvacılık” alanında yalnız değil maalesef. Benzeri birçok insan üstlerine vazife olmadığı halde “fetva üzerine fetva” vermeye çok meraklı.

Sanki memlekette bütün meseleler hallolmuş da mesele fetva vermeye gelmiş. Fetvaların bini bir para adeta. Tabii bu arada olan masum Müslümanlara oluyor.

İşin asıl ilginç yanı ise, fetva makamı olan ve sahada olması gereken Diyanet kurumunun ortalarda gözükmemesi. Tabi boşaltılan saha boş kalacak değil. Din tacirleri hemen sahaya inip tribünlere oynuyorlar.

Bütün bu olanlara sesini yükseltmesi gereken Diyanet kurumu niye bu kadar sessiz anlayabilmiş değilim. Bu sessizliği mezkûr kişi ve vakıa prim yapmış olmasın diye elbette yorumlayabiliriz.

Lakin bütünüyle sessizlik başka birilerine prim vermiş olmuyor mu?

Hadi sahayı boşalttınız diyelim, sahaya korsan bir şekilde girenleri niye ikaz etmiyorsunuz?

“Bu sizin vazifeniz değil” demek bu kadar zor mu?

Diyanette görevli olanlar tam da bunun için hizmet vermiyorlar mı?

Diyanet şimdi ortalarda gözükmeyecek de ne zaman sesini çıkartacak Allah aşkına…

Ey Diyanette görevli hocalarımız, alimlerimiz… Lütfen bu kadar sessiz kalmayınız, bu kadar duyarsız kalmayınız.

Kifayetsiz fetvacılara “dur!” deyiniz.

Deyiniz ki yarın ortalık da daha fazla muhteris peyda etmesin. Siz sessiz kalmaya devam ettikçe işler düzelmeyecek.

Bir sözüm de “ilmi” çalışmalara dalmış alimlerimize. Sizler bu ilmi öğrenmek için ömrünüzü bu yolda harcamış, dirsek çürütmüşsünüz. Her biriniz bizlerin en kıymetli mihmandarlarısınız.

Her bir alimimiz ekip ya da bireysel olarak sosyal medyayı bu tarz insanlardan daha etkili kullanmalıdır. Zira dijitalleşen zeminde topluma ulaşmanın en doğru yolu budur.

Aksi takdirde fenomen olma sevdası ya da proje parçası olmanın aşk-u şevkiyle bu yol ile topluma ulaşıp zarar vermeye çalışanlar amaçlarına ulaşıyor.

Lütfen siz de birazcık bu nevi insanlar kadar cesur olun. Başınızı ilmi çalışmalarınızdan kaldırıp halkın ihtiyaçlarına da cevap verin.

Yoksa o çok kıymetli ilmi çalışmalarınız yarınlarda kıymetsiz kalacak haberiniz olsun…

Demedi demeyin…