Kalbinizi bozmayın!

İbadetler dünya üzerindeki dinlerin tamamında vardır. Her din için ibadet etmenin şekli farklıdır. Ancak hepsinin amacı kendince aynıdır. Bir kere bilmemiz gereken....

Coşkun Karaca coskunk@internethaber.com

İbadetler dünya üzerindeki dinlerin tamamında vardır. Her din için ibadet etmenin şekli farklıdır.

Ancak hepsinin amacı kendince aynıdır. Bir kere bilmemiz gereken şudur ki; ibadetlerimiz, Allah ile bizim aramızdadır. Dolayısıyla ibadetler yapılırken, birileri görsün diye yapılmaz. Ayrıca, dünyevi menfaatler için kullanılan bir yol olmamalıdır. Bunu yapmak isteyenlere de çanak tutulmamalıdır. Ha namazınızı kıldıktan sonra dünya hayatıyla ilgili istekleriniz için dua edin, o ayrı.

Düşünün, abdest alırken nasıl niyet ediyoruz? Allah rızası için. Namaza başlamadan önce nasıl niyet ediyoruz? Allah rızası için. Oruç tutmak için sahura kalktığımızda nasıl niyet ediyoruz? Allah rızası için.

Ta dünyanın bir ucundan kalkıp Hacca niye gidiyoruz? Allah rızası için. O halde bütün bunların lafta kalması doğru mudur?

Allah rıza için yaptığınız bir şeyden sonra, namaz kılmayanlara dinsiz yaftasını yapıştırarak insanların kalbini kırmaya hakkınız var mı mesela? Kaldı ki, böyle bir durumda etrafınızdakilere hesap sorma gibi bir yetkiyi size kim veriyor? Bu arada, herhangi bir anınızı anlatırken, o süre zarfında yaptığınız ibadetleri de anlatmayın. Çünkü karşınızdakini ilgilendirmiyor, anlasanız olmaz mı artık? Hem, varsa ihlasınızı bozmayın hem de karşınızdakinin sinirini.

***

Eskiden ben küçüktüm. Yani göreceli olarak eskiden hepimiz küçüktük. Hah işte benim küçük olduğum zamanlarda da insanlar bu kadar nezaketsizdi de, ben küçük olduğum için mi fark etmemiştim? Yoksa bizler gitgide nezaketsizleşmeye mi başladık?

Şu cevapsız mesajlar, çağrılar ya da mailler durumundan bahsediyorum. Sadece merhaba demek için bir 'arkadaşınızı' arıyorsunuz, açmıyor. Sonra mesaj atıyorsunuz ona da cevap gelmiyor. Kendi kendinize diyorsunuz ki; sanırım benimle konuşmak istemiyor. Sonra umulmadık bir anda bu 'zatı muhteremle' bir yerde karşılaşıyorsunuz. O çok değerli arkadaşınız size içtenlikle sarılıyor, halinizi hatırınızı soruyor. Bakıyorsunuz ki ortada hiç bir sorun yok. Sizinle görüşmek istemediği falan doğru değil. 'E peki Allah aşkına bu ne nezaketsizlik. Bu ne vurdum duymazlık. Yahu belki sana çok acil ihtiyacım vardı onun için aradım. Nazarında hiç mi kıymetim yoktu da bir dakikanı ayırıp bana geri dönüş yapmadın? Ayıp yahu' diyesiniz gelmiyor mu sizinde?