Gülme zaten ne gülüyorsun ki.
Gülünecek halimiz geride kaldı; ağlanacak hale
geldi.
Ağla o yüzden.
Ki zaten gülmek ayıpmış…
Oysa mutlu olduğunu göstermektir gülmek. Sahte
gülüşlerle değil ama içten, yürekten gülmek.
Ki zaten unutmuşuz millet olarak; o içten, o
yürekten gülmeleri.
Kaybetmişiz sevdalarımızı, kaybetmişiz kınalı
kuzularımızı.
Kaybetmişiz umutlarımızı…
Yalan dolan sarmış etrafımızı,
dilimizi…
Kaçsan kaçamıyorsun, her yanımıza çamur
bulaşık. O yüzden gerçeksizliği yaşar olmuşuz sahte
kahkalarla…
Gülmemiş gülümsemişiz…
İçimiz yaralı çünkü. Ya uzak düşmüşüz;
yüreğimizi eline alandan, ya bir şey kalmamış içimizi
ferahlatacak…
Gülmek ise zaten ayıpmış.
Üstüne bir de kadınsın.
Daha çok üzülmen, daha çok ağlaman gerekirken;
sen kalkmış bunca derdin, bunca sıkıntının içinde hala bir umut
arıyorsun.
Hala bir umut ile gülümsemeyi ardına bırakıp,
utanmadan, sıkılmadan kahkaha atıyorsun.
Ayıp olduğunu bilmezcesine…
Gülmenin en çok sana yakıştığını bilmezlerin
dünyasında…
Ama olacak; sende yola geleceksin.
Bu zamanda gülmenin zor olduğunu anlayacak,
hatta gülmekten ve umutlarından da vazgeçeceksin.
Hayatın aslında bazen biraz da zevk almak
olduğunu hele hiç hatırlamayacaksın.
Zevk almak gülmene neden olur çünkü.
Gülümse, neyine yetmiyor…
O yüzden susacaksın kadın olarak. Ve
bekleyeceksin; hayatı umursamamayı, hayatı bir kenara atmayı
becermeyi. Daha da kötüsü bunlara mecbur kalmayı…
Fetva verildi.
Sünnet zamanı çünkü…