'Kaçmalarına devlet yardım etti!'
Abone olSiyasi cinayetlere karışmış 5 ismin bir ortak noktası da bir şekilde yurtdışına kaçmaları ya da kaçırılmalarıydı. "Çünkü devlet onlara 'söz' vermişti"
Ağca'nın tahliyesinin ardından daha önce siyasi cinayetlere
karışmış 5 ismin yollarının kesiştiğini öne süren Milliyet Yazarı
Can Dündar, yazı dizisinin son gününde diyor ve nasıl yurtdışına
kaçırıldıklarını anlatıyor.
Yazı: Can Dündar
Kaynak:
Teröre bulaşanların evlerinin basıldığı günlerde Abdullah
Çatlı yurtdışına çıktı. Ya da eşinin tabiriyle, "kollanmak amacıyla
yurtdışına çıkarıldı". Meral Çatlı, o günleri şöyle anlatmıştı:
Pasaport almak kolay değildi. Demek ki eşime yardımcı
olundu
5 kanlı anahtar / 3
Ağca, İpekçi suikastından 4 ay sonra yakalandı. İlk sorgusu
Emniyet'te yapıldı. Sorgunun sürdüğü günlerde Milli İstihbarat
Teşkilatı'ndan Metin G. adlı bir görevli düzenli olarak İpekçi
ailesine bilgi aktarıyordu.
Metin G, Abdi İpekçi'nin eşi Sibel İpekçi'ye Ağca'nın
sorgulamasında çekilen filmi de izletiyor, bu arada da bilgi almaya
çalışıyordu.
Metin G. adını bir kenara yazalım ve bizim 5'linin öyküsüne devam
edelim.
Çete dışarı göçüyor
12 Eylül'de kalmıştık.
Türkiye'nin her yerinde teröre bulaşanların evlerinin basıldığı o
günlerde Abdullah Çatlı yurtdışına çıktı.
Ya da eşinin tabiriyle "kollanmak amacıyla yurtdışına
çıkarıldı".
Meral Çatlı TBMM Susurluk Komisyonu'nda o günleri şöyle
anlatıyor:
"80 ihtilali olduğunda sıkı denetim vardı. Pasaport almak,
düzenlemek kolay değildi. Demek ki eşime yardımcı olundu."
Bu yardımla, 12 Eylül'den 3 hafta sonra Çatlı ve eşine pasaportları
verildi, havaalanından Fransa'ya yollandılar.
Amaç hasıl olmuş, Türkiye'de yaratılan kaos ortamı sonucunda
despotik bir rejim kurulmuştu.
Şimdi "dışarıdaki işler" kovalanacaktı.
Yine Metin G.
Mehmet Ali Ağca, Mehmet Şener, Abdullah Çatlı, Oral Çelik, 24 Ekim
1980'de İsviçre'de buluştu.
Enis Berberoğlu, bu buluşmadan sonra "Papa suikastını Sovyetler'e
yıkmaya çalışan Batılı gizli servislerle tanışma" döneminin
başladığını yazıyor.
Bu arada Türk istihbaratı da onları taşeron olarak kullanmak
amacıyla peşlerindeydi.
ASALA Türk diplomatlarına karşı saldırılarını yoğunlaştırınca MİT
buna karşı mücadele için özel bir birim oluşturmuştu.
Şimdi dikkat:
Tuncay Özkan'a göre bu birimin yurtdışı organizasyonunu
gerçekleştiren ve eski katilleri devlet görevlisi olarak işe alan
MİT mensubu, Ağca'nın sorgusundaki isimdi:
Metin G.
Kırcı koşulu
Mesut Yılmaz'ın talimatıyla Susurluk skandalını araştıran Kutlu
Savaş'ın raporunda MİT yetkililerine atfen verilen bilgiye göre
devlet, Çatlı ile 22 Ekim 1983 tarihinde Fransa'da temasa
geçmişti.
Raporun "devlet sırrı" olduğu gerekçesiyle yayımlanmayan 77, 78,
79. sayfalarında "Çatlı'ya ilk görüşmede görev anlatılarak
karşılıksız kabul edip etmeyeceği sorulmuş, kabul etmesi üzerine
göreve sevk edilmiştir" deniliyordu.
O pazarlıkta paradan çok, siyasi koşullar üzerinde duruldu.
Ayrıntıları Susurluk Komisyonu'na ifade veren Meral Çatlı'dan
alıyoruz:
"Eşimin de Türkiye'den bir isteği oldu. Haluk Kırcı o zaman
cezaevindeydi. Cezaevinden bırakılmasını istedi. İdamı vardı Haluk
Bey'in... İdamını durdurdular. Bir de Türkeş hakkında bir istekte
bulundu, detayını bilmiyorum."
'Bizimkileri salıverin'
Şimdi Haluk Kırcı'nın masum 7 genci katlettiği için 7 kez idama
mahkûm olmuşken, nasıl olup da 1 yıl yattıktan sonra "yanlışlıkla"
serbest bırakıldığını anlıyor musunuz?
Ya da nasıl tam arandığı dönemde devletin valisini nikâh şahidi
yaptığını?..
Veya kazara yakalanınca Emniyet'ten elini kolunu sallayarak
"kaçtığını"?..
Oral Çelik'in Susurluk Komisyonu'na verdiği ifadeye göre Çatlı,
kendisiyle pazarlık yapanlara 12 kişilik bir liste vermiş ve
bunların serbest bırakılmasını talep etmişti.
Tuncay Özkan ise Çatlı'nın 3 koşulunu sayıyor:
1) Türkeş'in tutukluluğunun kaldırılması,
2) Aralarında Balgat katliamı sanıklarının da bulunduğu bir grup
ülkücü teröristin salıverilmesi...
3) Türkiye'de işledikleri suçlara bakılmaksızın kendilerine yurda
dönebilme ve serbest dolaşma hakkı tanınması...
Ne yaptılar?
Çatlı ve ekibi 1984 yılında Fransa'da Taşnak Partisi binaları ile
Marsilya'daki Ermeni anıtını bombaladı.
Başka?
Oral Çelik, Gökçen Çatlı'nın babası için yazdığı kitapta bir
ayrıntı daha veriyor:
Türkiye'nin İsviçre'den sipariş ettiği ve parasını ödediği makineli
tüfeklere İsviçre hükümeti ambargo koymuş. Bunun üzerine
Çatlılardan "konuyla ilgilenmeleri rica edilmiş". Şöyle diyor
Çelik:
"Silahların yapıldığı fabrikaya gittik. Böylece silah sürümlerinde
aksilik çıkacak, sıkıntıya düşeceklerdi. Nitekim öyle de oldu ve
haksız yere konmuş olan ambargo kaldırıldı".
Ne aldılar?
Karşılığında devlet sözünü tuttu mu?
Evet!
Alpaslan Türkeş 1985'te tahliye edildi.
Balgat katliamından idama mahkûm olan İsa Armağan, kararın
onanmasından sonra Mamak Askeri Cezaevi'nden kaçırılmıştı. 1992'de
Almanya'da yakalandı. 1995'te Türkiye'ye iade edildi. 2002'de aftan
yararlanarak salıverildi.
3. koşula gelince...
Anlaşma uyarınca Çatlı ve ortaklarına dilediklerince yurda girip
çıkma olanağı sağlandı. Anne ve babasını görmek isteyen Çatlı
gizlice Türkiye'ye sokuldu, havaalanında MİT görevlilerince
karşılandı.
Abdullah Çatlı'nın eşi Meral Çatlı, TBMM Susurluk Komisyonu'na
verdiği ifadede yurtdışında oldukları süre içerisinde eşinin "Mete
Bey" kod adlı bir istihbaratçıyla sürekli temasta olduğunu,
Türkiye'ye geldiklerinde de onun tarafından karşılandıklarını
açıkladı.
Oral Çelik de Komisyon ifadesinde "Mete Bey"den "kahraman" diye söz
etti.
Kim bu "Mete Bey"?
Başa dönelim şimdi...
"Mete Bey" meselesi basına yansıyınca Abdi İpekçi'nin eşi Sibel
İpekçi, bu kişiyle daha önce karşılaştıklarını hatırladı.
Evet, Çelik ve Çatlı'nın temasta olduğu "Mete Bey", 18 yıl önce
Ağca'nın sorgusundaki Metin G. idi.
Dün sorguladığı çetenin patronu olmuştu.
Kilit 5'liyi her dara düştüklerinde kurtaran "tesadüf"lerin sırrı
buydu.
Bu hafta "yanlışlıkla" salıverilen Ağca'nın MİT müsteşarına
yolladığı son mektupta hâlâ devlete iş teklif etmesi boşuna mı?
NASIL KURTULDULAR
MEHMET ALİ AĞCA
İpekçi suikastından idamla yargılanırken 1979 yılında ülkenin en
iyi korunan askeri cezaevinden kaçırıldı. Bu kaçırmada devlet
görevlilerinden yardım gördüğü ortaya çıktı. Papa'ya suikasttan 19
yıl İtalyan hapishanelerinde yattıktan sonra Türkiye'ye getirildi.
5.5 yıl yattıktan sonra 10 yıl daha yatması beklenirken
salıverildi.
ABDULLAH ÇATLI
Bedrettin Cömert suikastıyla ilgili olarak aranırken Ağustos
1978'de Sakarya'da yakalandı, 48 saat sonra serbest bırakıldı.
Şubat 1982'de bu kez MHP davasından aranırken Zürih'te, Mehmet
Şener'le birlikte sahte pasaportla yakalandı, yine 48 saat sonra
salıverildi. 1990'da İsviçre'deki cezaevinden firar etti.
Türkiye'de serbestçe dolaştı. Susurluk'ta bir polis şefi ve DYP
milletvekili ile aynı arabada yolculuk yaparken kaza sonucu öldü.
Üzerinden dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Ağar'ın imzasını taşıyan
silah taşıma belgesi ve yeşil pasaport çıktı.
MEHMET ŞENER
Şubat 1982'de Çatlı'yla birlikte
Zürih'te yakalandı. Uğur Mumcu, "Şener iade edilirse İpekçi
cinayeti aydınlatılır, yitirilen her saniye önemli" diye yazdı ama
değil saniyeler, aylar geçti, Şener yargılandı ve "delil
yetersizliğinden" serbest bırakıldı. İpekçi cinayetini
azmettirmekten 20 yıl arandıktan sonra 1999'da gıyabi tutukluluğu
zamanaşımı gerekçesiyle kaldırıldı. Yargılanmaktan kurtulmuş
oldu.
ORAL ÇELİK
1985'te İsviçre'de Çatlı ve
Şener'le birlikte yakalandı. 10 gün sonra serbest bırakıldı.
1986'da bu kez Fransa'da uyuşturucudan yakalandı. Uyuşturucu
ticaretinden bir süre Fransa'da sonra İtalya'da hapis yattı. En son
İsviçre'de yargılandı. Meral Çatlı'ya göre "Abdullah Çatlı'nın ikna
etmesi üzerine" 1996'da, yargılanacağını bile bile Türkiye'ye
dönmek istedi. Döndükten sonra Malatya'da süren cinayet davasında
"Dosyada bir evrakın kaybolması üzerine" tahliyesine karar verildi.
İpekçi davasında kendisini teşhis eden tanık, tehdit edilmesi ve
koruma talebinin İçişleri Bakanlığı'nca karşılanmaması nedeniyle
ifadesini değiştirdi. Çelik, 3 ay yattıktan sonra yüzünde
gülücükler ve milliyetçi sloganlarla tahliye edildi. Malatyaspor
Başkanı ve işadamı oldu.
YALÇIN ÖZBEY
Ağca'nın "İpekçi'yi öldüren isim"
diye tanıttığı Özbey, Almanya'ya kaçtı. 1993'te uyuşturucudan
yakalandı ve yattı. Tutuklu iken kendisine koruma ve yeni kimlik
verilirse önemli bilgiler açıklayacağını söyledi. Bunun üzerine bir
İçişleri Bakanlığı görevlisi 1995'te kendisiyle hapiste görüştü. Bu
görüşmeye ait teyp bantları daha sonra Oral Çelik'in yargılandığı
İpekçi davasında mahkemece istendi; bantların imha edildiği
söylendi. Özbey, bir süre sonra Brüksel'de bir tren istasyonunda
yeniden yakalandı. Ama Türkiye'nin iade talebi gecikince Belçika,
İnterpol'ün aradığı Özbey'i 24 saat içinde serbest bıraktı. Halen
Brüksel'de ticaretle uğraştığı sanılıyor.
Okuma listesi
"Susurluk Raporu", Kutlu Savaş
"Susurluk", Enis Berberoğlu, İletişim, 1997
"Papa, Mafya, Ağca", Uğur Mumcu, Cem, 1984
Kod adı Susurluk, Fikri Sağlar, Emin Özgönül, Boyut, 1998
BİTTİ