AK Parti iktidarının en uzun süre görev yapan bakanlarından
Faruk Çelik’le Ramazan Ayı’ndaki bir dost davetinde
karşılaştığımızda şöyle bir değerlendirmede bulunmuştu:
“Her seçim kendi döneminde ve kendi şartlarında önemlidir,
özeldir ve Türkiye için tarihi niteliktedir. Bu seçimler de
öyle. Çok özel ve tarihi diyoruz. Niçin? ”
Çelik, sorunun cevabını küresel güç olma davasında Türkiye’nin
içine girdiği değişim ve dönüşüm hamlesinin başlangıç noktasını da
çok ilginç bir detaydan yola çıkarak verdi:
“94 ‘den beri girdiğimiz her seçim hem partimiz hem de
Türkiye açısından tarihi özelliklere sahip olarak gelişti. Tabii
geçmiş zaman, insan hafızası çabuk unutuyor, şimdi pek çoğu
bilmiyor ama,tarih yazmaya başladı. 27 Mart 1994 yerel seçimleri
gerek AK Parti’nin siyasal hayata girişinde, gerek 17 yıllık
Türkiye’yi yönetmesinde ve bugünkü Yeni Türkiye’nin şekillenmesinde
dönüm noktası oluşturdu. Biz o zaman Refah Partisi olarak İstanbul
ve Ankara başta olmak üzere pek çok büyükşehirlerde belediye
seçimlerini kazanmıştık. İstanbul’da Zülfü Livaneli, Bedrettin
Dalan ve İlhan Kesici vardı. İstanbullu tercihini Recep Tayyip
Erdoğan’dan yana kullandı. O seçimlerde ne büyük mücadele
vermiştik. İşte o seçimler şu anda fazla önemsenmemekle beraber
aslında Türkiye için bir kırılma noktasıdır.”
Çok doğru.
O seçimlerden sonra Recep Tayyip Erdoğan Türk siyasi hayatında
başarı merdivenlerini tırmanmakla kalmadı, Türkiye’yi yöneten dünya
lideri oldu!
Bakan Çelik devamında da;
“2002 seçimleri de öyle. Bir büyük zafer, Türk siyasi hayatı
açısından bir büyük başarı, tarihi dönüm noktası. Ardından
girdiğimiz her seçim tarihi özellikte gelişti, 2007 seçimleri
biliyorsunuz, Cumhurbaşkanı krizinden dolayı, muhtıra,
ardından kapatma davaları, ardından 2010 referandumu, keza
Cumhurbaşkanını halkın seçmesi için oylama ki büyük oranda yüzde
58’le kabul gördü, ardından yine bu ülkeyi bölmeye yönelik gezi
olayları, ardından 17, 25 Aralık operasyonları, ardından bin yılın
seçimi dediğimiz 2014 yılı Cumhurbaşkanlığı seçimleri, sonra 7
Haziran ve derken 1 Kasım erken seçimleri. Hepsi bu ülkenin
istikrarının ve bölünmez bütünlüğüne karşı verilen amansız
mücadelenin sandığa yansıması idi” dedikten sonra eklemesini de
şöyle yaptı:
“Halkımız bu seçimlerin de ne kadar önemli ve tarihi olduğunun
farkında. Kritik bir eşiği geçeceğiz. Tercihimizi büyük ve güçlü
ülkenin var olması için mi yoksa eski Türkiye’nin devamı için
mi yapacağız. Bu halk her seçim dönemi sandığa gittiğinde
sağduyusunu yansıtmıştır. Benim kanaatim ve sahada yaptığımız
çalışmada da gördüğüm odur, yine sağduyu ile istikrar ve güvenin
teminatı için oyunu kullanacak. Çünkü görüyor. Yaparsa yine AK
Parti yapar diyecek. ”
*******
*******
*******
Çok doğru bir saptama…
Sandıkla buluşmamıza artık saatler kaldı.
Partiler, liderler ve milletvekili adayları son düzlükte,
son çalışmalarını yapıyorlar. Bugüne kadar onlar konuştu, millet
dinledi. Vaatler birbirini kovaladı, meydanlar liderlerin
sesleriyle inledi,çarşı pazar milletvekili gördü, bakan ayağına
geldi, muhalefet liderleri halkın arasına karıştı, dertler
anlatıldı, istekler yapıldı, şikayetler yeri geldi acımasızca dile
getirildi. Yeni döneme dair ne söylenecekse tüketildi. Şimdi
konuşma sırası millette, bizde.
Artık “söz de karar da milletin”.
Sandıktan çıkan iradeye hepimiz boyun eğeceğiz. Ve 5 yıl farklı
gelişmelerle karşılaşmazsak ki, somut örneğiyle siyasete, ekonomiye
dışarıdan müdahale olmazsa bu irade ile yönetileceğiz.
Sadece sandıktan çıkacak irade ile değil, Bakan Çelik’in de
söylediği gibi bu seçimleri tarihi kılan özellik olan yeni yönetim
sistemi ile yönetileceğiz. Bunun için istikrar ve güven şart. Eski
Türkiye’den yeni Türkiye’ye eşiğini atlarken bir yol kazasına
uğramamız, tüm kazanımlarımızın bir anda yok olmasından çok çok
öte, sadece bizim değil çocuklarımızın geleceklerini de ipotek
altına almamız anlamındadır.