Türkiye içinde bulunduğu durumda kendine alan açmaya
çalışıyor.
Eyvallah...
İsrail'le normalleşme süreci bir anlamda İsrail'in Türkiye'nin
şartlarını kabul etmesi anlamına da gelecek.
Eyvallah...
Şayet Gazze'ye ablukanın kaldırılması şartı kabul
edilirse Mavi Marmara ve bu yolda şehit olan gencecik insanların
amacı hasıl olacak.
Eyvallah...
İsrail müzakereleri basına sızdırarak, Türkiye'den rol çalmaya
çalışmış ve durumu sanki bir zafer kazanmış gibi sunmuştur.
Buna da Eyvallah...
Fakat Ömer Çelik'in "İsrail bizim dostumuzdur"
sözleri, bu şartlar kabul edilmeden hatta edilse bile içimizi
kanatacak.
İsrail müzakereleri basına sızdırarak, Türkiye'den
rol çalmaya çalışmış ve durumu sanki bir zafer kazanmış gibi
sunmuştur.
Bu dostluk teranesine gerek var mıydı?
Bilmiyorum...
Bildiğim tek bir şey var; Başbakan Davutoğlu'nun "Biz
Mescid-i Aksa'ya postallarla girenlerle dost olmadık,
olmayacağız" sözleri.
Bu sözlerin boşuna sarfedilmediğini umuyorum...
NE ÇEKTİN BE ARA
GÜLER
Hayatının 60 yılını fotoğrafa vermiş bir fotoğraf
ustasının nasıl linç edildiğini birkaç gündür hep beraber
izliyoruz.
Neden linç edildi Ara Güler?
Fotoğrafçılığı yüzünden mi? Duayenliğine laf getirecek kötü bir
fotoğraf nedeniyle mi?
Hayır.
Sözkonusu Cumhurbaşkanı Erdoğan olduğunda, gözlerinden
ateşler saçabilen bir kesimin yine Erdoğan alerjisi tuttu da
ondan.
Belli bir kesim sanatın tapusunu elinde tuttuğuna
inandığı gibi, bu ülkede sanatçı olabilmenin tek kriterini de
"Erdoğan karşıtı olmak" şeklinde tanımlıyor.
Ara Güler, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Kısıklı'daki evinde
kendisinin ve torunlarının fotoğraflarını çekti.
Türkiye'yi 14 yıldır yöneten bir liderin fotoğraflarını çekmenin
bir fotoğrafçı için ideolojiyle falan alakası olmayacağını, hele de
Ara Güler gibi bir isim için bunun sanattan başka bir anlama
gelmeyeceğini göremeyecek kadar körleşmiş olabilir mi?
Çok sanmıyorum.
Bu görüp de görmek istememekle ilgili olsa gerek. Kaldı ki bir
sanatçı Erdoğan'a sanatının da ötesinde bir muhabbet besleyemez mi,
saygı duyamaz mı?
Hayır!
Buna da hayır!
Erdoğan alerjisi olanlar için böyle bir şey mümkün
olmadığı gibi, öyle bir sanatçı da yok hükmünde. 60 sene değil
sittin sene sanat yapsın farketmiyor.
Bunun örneklerini daha önce de çok gördük. Cumhurbaşkanlığı
Sarayı'na çeşitli vesilerle davet edilen sanatçılar da benzer bir
lince maruz kalmışlardı, hatırlarsınız.
Belli bir kesim sanatın tapusunu elinde tuttuğuna inandığı gibi,
bu ülkede sanatçı olabilmenin tek kriterini de "Erdoğan
karşıtı olmak" şeklinde tanımlıyor.
İşin ilginci yine bu kesim linçten en çok dert yanan kesim.
İşlerine geldiğinde öznesi olmaktan çekinmedikleri bir
fiilin muzdaribi olmak da ayrı bir hadikap olsa gerek.
Mesela Cumhuriyet Gazetesi...
Can Dündar ve Erdem Gül'ün tutuklanmasının öncesinde de
sonrasında sürekli Can Dündar'a karşı bir linç kampanyası
yapıldığından dert yanıp durdular.
Ama şimdi Ara Güler'i linç etmeye kalkanlardan birisi de
Cumhuriyet Gazetesi oldu.
Nerede kaldı linç kültüründen serzeniş?
Dün 'Ustayı 'Ara' ki bulasın' şeklinde verdiği haberiyle,
Erdoğan'ın fotoğrafını çektiği için ustalık falan kalmadı demeye
getirdi.
Linç etmeye kalktı diyorum çünkü Ara Güler bugün hem
Cumhuriyet'e hem de onun nezdinde bütün bu linç kampanyasına okkalı
bir cevap verdi sanırım.
"Cumhuriyet gazetesi benim umurumda bile değil, artık o
gazeteye bakmıyorum. Ben fotoğrafımı sanatımı yapıyorum. Bu tür
şeyleri yazanlarla uğraşacak zamanım yok."
Galiba bu cevabın üstüne söylenecek tek bir söz kalıyor:
"Ne çektin be Ara Güler"...