İsmail Ağa cemaatinin anatomisi
Abone olİsmail Ağa cemaatini sarsan cinayetin ardından Ahmet Hakan o cemaatin anatomisini yazdı.
İsmail Ağa Camii'sinde işlenen cinayet sonrası gözler cemaatlere
çevrildi. Bu cemaatleri iyi bilen Ahmet Hakan ile İsmail Ağa
cemaatinin diğer cemaatlerden farkını yazdı.
Yazı: Ahmet Hakan
Kaynak: www.hurriyet.com.tr
-BİRBİRLERİNE "ihvan" diye hitap ederler.
"Tarikat kardeşliği" her şeyin üzerindedir ama cemaat içinde
herkesin hemen fark edemediği iç çekişmeler de yaşanır.
"Cüppeli Ahmet Hoca" ile "Gözlüklü Ahmet Hoca" çekişmesi
gibi.
Eskiden televizyona acayip karşıydılar, evlerine televizyon
sokmazlardı.
Cemaat mensuplarının haşarı çocukları, bu nedenle kahvelere falan
dadanarak sokak boşaltan eski dizileri takip ederlerdi. Son 15
yılda televizyon konusunda bir yumuşama oldu mu bilmiyorum...
Cemaatin başında yaşı epey ilerlemiş Mahmut Ustaosmanoğlu
vardır.
Sempatizanları ondan "Mahmut Efendi" diye söz ederler. Bağlıları
ise sadece "Efendi" derler.
(Soner Yalçın için özel not: Mahmut Ustaosmanoğlu’nun şeceresi
incelenmiştir ve bir Selanik bağlantısı bulunamamıştır. Kendisi
Trabzon taşrasındandır. Ayrıca "Beyaz Müslüman" da sayılmaz. Çünkü
cemaatinin kahır ekseriyeti orta alt sınıftandır. Kısacası üzgünüm
Soner Yalçın! Sana bu cemaatten "Efendi 3" için ekmek çıkmaz.)
İsmail Ağa Camii’nin çevresinde örgütlendikleri için "İsmailağa
Cemaati" diye nitelendirilirler.
Cemaate dahil olmaya karar veren herhangi biri, hayatının en zorlu
ve en radikal değişim kararına imza atacaktır.
Çünkü bu cemaate dahil olmak için önce şekil şartlara uymak
gerekir!
Bu şekil şartlar şunlardır:
BİR: Sakal bırakılacak.
İKİ: Cüppe ve şalvar giyilecek. (Çarşamba’da "sünnete uygun" şalvar
ve cüppe diken ihvandan terziler vardır.)
ÜÇ: Namazlarda başa beyaz uzun tülbentten sarık sarılacak.
Böylece...
Farklı olunacak ve bu farklılıktan bugüne özgü bir "asrı saadet"
çıkarılacaktır.
Yani... 21. yüzyıla direnen ve meydan okuyan o "küçük mutluluk
mahallesi"nin bir parçası olunacaktır.
Vaat budur.
Ve büyük şehrin çevresine sığınmış, türlü sıkıntılar ve bunalımlar
içinde kıvranan işçi, küçük memur, seyyar satıcı, esnaf kurtuluş
için kendisini bu küçük "mutluluk mahallesi"ne atıverir.
Hem dinsel bir arınma, hem de kötülüklerden kurtulmak için.
Farklı olma duygusunu yaşamak ise işin cabasıdır.
***
"İskenderpaşa Dergahı", daha çok mühendisleri kendine çekti.
"Sami Efendi Cemaati", taşra esnafından ilgi gördü.
"Menzil Cemaati" önce köylerde, köyden kente göçün ardından da
kentin varoşlarında hükümran oldu.
Fethullah Gülen hareketi ise başlangıçta bir öğretmenler
hareketiydi ama sonra öyle büyüdü ki homojen olmaktan çıktı.
Ancak...
Bu cemaatlerin hiçbiri, olağanüstü dönemlerde "İsmailağa
Cemaati"nin çektiği sıkıntıyı çekmedi.
Çünkü diğer cemaatlere mensup olmanın, bir "kıyafet değişimi"
gerektirmediğini biliyoruz. Yani diğer cemaatlerin mensupları,
araziye ayak uydurabilirler, kendilerini kolayca kamufle etmeyi
başarabilirler. Toplum içinde kim "Gülen cemaati"nden, kim "Menzil
cemaati"nden bilemezsiniz.
Oysa...
Bir İsmailağa cemaati üyesi hemen fark edilir. Bu nedenle
İsmailağa’ya intisap etme kararı, çok esaslı bir karardır.
Bir de şu var:
"Laiklik duyarlılığı" fazlaca gelişmiş bir kişinin yolu Fatih
Çarşamba’ya düşse...
Eminim ki tek tip giyinmiş insanların oluşturduğu bu tuhaf getto,
onların tüylerini diken diken edecektir.
Halbuki... İsmailağa Cemaati, sanıldığı gibi politik bir cemaat
değildir. Tamam, "Milli Görüş" partilerine yakındırlar ama Fatih’te
bir belediye seçiminde ANAP’ı destekleme kararı da alıverirler.
(Bakınız: Saadettin Tantan’ın Fatih Belediye Başkanı seçildiği
yerel seçim.)
Şunu demek istiyorum: Şekle fazlasıyla takılmış duyarlı
kesimlerimiz, bu cemaatin mensuplarını büyük tehlike olarak
görüyorlardır.
Oysa eğer bir "tehlike"den söz edeceksek...
Kentin merkezi mekanlarında takım elbise kravatla dolaşan çok
tehlikeli tiplerin varlığı daha tedirgin edici olmalıdır.
***
Bütün bunları şunun için yazdım:
Dün, "Demirciler Çarşısı Cinayeti"ni çağrıştırır gibi "İsmailağa
Camii Cinayeti" başlıklı bir haberin ayrıntıları aktı gün boyu.
Camide cemaatin önde gelen isimlerinden biri vaaz verirken, 27
yaşındaki bir adam tarafından bıçaklanarak öldürülmüş. Bunun
ardından çıkan arbedede katil de öldürülmüş.
Daha önce de aynı cemaatin önemli bir ismi camide kurşunlanarak
öldürülmüştü. O cinayetin sır perdesi hálá aralanamadı.
Eğer işin içinde başka bir iş yoksa...
Acaba diyorum, bazı "karanlık mihraklar", bu cemaatin üyelerinin
sıra dışı görünümlerinden yararlanarak bir provokasyona mı imza
atmak istiyorlar?
"Galeyana gelmiş Aczmendi tipi bir hareket" falan mı
bekliyorlar?
Eğer bunu bekliyorlarsa bilsinler ki, bu cemaatten böyle bir infial
çıkmaz.
Çünkü bu cemaat, politik bir cemaat değildir.
Kendilerine göre bir "İslam gettosu" kurmuşlardır ve kendi
hallerinde yaşayıp gitmektedirler.
Yani işin içinde gerçekten karanlık mihraklar varsa...
Onlara şöyle seslenmek istiyorum:
Bu yapıdan size iş çıkmaz, boş yere mabette kan dökmeyin!