İran, PKK ve Barış Pınarı...

Türkiye en zor anlarında İran’ın yanında olmuştur. Nükleer kriz döneminde getirilen ambargolara karşı neredeyse tek başına kalmak pahasına İran’a destek çıkmıştır.

Prof. Dr. Zakir Avşar zakiravsar@internethaber.com

İran’ın uğradığı ambargolardan masum İran halkının mağdur olduğunu en kuvvetli şekilde ifade eden ve bu haksızlığı kabullenmeyeceğini bildiren ülkedir.

Tüm bunları yaparken ülkemizi ve siyasetçilerimizi takdir etmekle birlikte, İran rejiminin kesinlikle Türkiye’ye yönelik herhangi bir durumda böylesine kadirşinas olmayacağını, dayanışma gerektiren günler geldiğinde yanımızda durmayacağını söylemiş ve yazmış idik.

Barış Pınarı Harekâtı’nı gerçekleştirirken karşımızda duran ülkelerden birisi de Soçi Mutabakatına taraf olduğu halde İran…

Türkiye ile ilgili yalan haberlerin, manipülasyonların kaynağına bakınca İran’ı görüyoruz.

Harekata ilişkin çatlak seslere baktığımız zaman önemli bir kısmının İran’dan geldiğine şahit oluyoruz.

İnsan hakları ihlallerinde bu ülke her zaman ilk sırada yer alır. Suriye’de rejimin kanlı elleri olmuştur. Kimyasal silahlarında izi vardır. Milyonlarca insan Suriye’den başta Türkiye olmak üzere pek çok ülkeye sığınmak zorunda kalmışsa bunda elbette İran’ın desteğinin payını da aramak lazımdır.

Şimdi Barış Pınarı harekâtı ile insanların yeniden vatanlarına, evlerine, yuvalarına, işlerine kavuşma imkânı doğdu. Suriye’de barış inşa edilecek, toprak bütünlüğü korunacak ve orada bir uydu devlet kurulması önleniyor ya, İran’da Türkiye karşıtı blok içinde yerini aldı…

Gizli ajandası olan devlet tam da İran’dır. Bir taraftan ABD ve İsrail karşıtı gibi durup diğer yandan onlarla amaç ve hedef birliği içinde hareket etmek budur…

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’da Soçi’ye giderken bu durumu dile getirdi: “İran'dan gelen bazı açıklamalar bende ciddi manada üzüntüye sebep olmuştur. İran kısa süreli 15-20 yıl öncesine varıncaya kadar geçmişine varırsa nükleer başlıklı silahlar konusunda Erdoğan'ın İran ile ilgili takındığı tavırları tüm dünya bilir. İran'dan maalesef bazı çatlak sesler çıkıyor. Sayın Ruhani ‘den değil. Bunları başta Sayın Ruhani olmak üzere susturmaları gerekirdi. Bu şahsım olmak üzere tüm mesai arkadaşlarımı da ciddi manada rahatsız etmektedir. Biz Soçi mutabakatının 3 taraf ülkesiyiz. Birbirine bu şekilde ihanet eder mi? Bu yapılanlar yanlıştır. Bu süreçle ilgili olarak kendilerini ciddi manada kınıyorum.”

Dikkat edilirse Sayın Erdoğan İran’a yönelik olarak hiç bu kadar açık bir eleştiride bulunmaz ve iyi komşuluk ilişkilerini sürdürebilmek için muazzam bir çaba içinde bulunur idi.

Gelinen nokta anlaşılan o ki  Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da, çalışma ekibinin de ciddi olarak canını sıkıyor.

İran komşumuz. Sınırdaşımız. Nüfusunun yarısı soydaşımız. Elbette İran’ın sıkıntı içinde olmasını istemeyiz. Ancak bu ülkenin yıllar boyunca dünyaya “devrim ihracı” amacıyla Türkiye de dahil pek çok ülkeyi terörize ettiğini, radikal unsurları besleyip büyüttüğünü ve halen de sınırları dışında başta Suriye, Lübnan, Yemen vb. olmak üzere mezhepçi, radikal unsurları desteklediğini bilmeyen mi var?

PKK ve uzantıları kendisi için de büyük bir tehlike ve gelecekte kurulması istenen uydu bir Kürdistan’ın kendi toprak bütünlüğünü de tehdit ettiğini bildiği halde Türkiye’ye tavır koyabiliyor olması bu ülkeye şu ana kadar göstermiş olduğumuz tüm iyi niyetli ve dostane tutum ve davranışları gözden geçirmemizi zorunlu hale getiriyor.

İran halkı dostumuz, kardeşimizdir. Hep iyi olsunlar isteriz. Ama yönetimi ile ilgili düşüncelerimiz bakidir. İran rejimi dünyanın en sinsi politikasını izleyen rejimlerinden birisidir. Dostluğuna güven olmaz. Düşmanlığı da mert değildir.