İnsan ne zaman ölür?

Benim çok beğendiğim bir söz vardır; "İnsanlar, 25 yaşında ölür ama 70 yaşında gömülürler." Kısacık bir cümleye dünyaları sığdırabilmek bu olsa gerek. Peki bunu değiştirme imkanımız var mı? Var elbette. Biraz zor ama el ele verirsek...

Coşkun Karaca coskunk@internethaber.com

Benim çok beğendiğim bir söz vardır; "İnsanlar, 25 yaşında ölür ama 70 yaşında gömülürler." Kısacık bir cümleye dünyaları sığdırabilmek bu olsa gerek. Peki bunu değiştirme imkanımız var mı? Var elbette. Biraz zor ama el ele verirsek olmayacak şey değil. Bakalım neler yapabiliriz?

İnternet haber'de kısa süredir yazıyorum ama çok eski yazılarımdan birinde ağlamaktan bahsetmiştim. O yazıya tamamen dönmeden bir şeyler söylemek isterim bu hususta: Ağlamak, insana bahşedilmiş en tabi duygulardan biridir. Cinsiyet gözetmeksizin hüküm sürer hayatımızda. İşte tam bu noktada; ağlamanın bir zayıflık göstergesi olmadığının bilincine varıp, duygularımızı birçok yerde anlamsızca baskılamaktan vazgeçtiğimiz zaman, hayatı daha layığıyla yaşamaya başlayabiliriz belki.

Arkadaşlarımızı ve daha önemlisi dostlarımızı doğru seçmeye başlamakta büyük bir adımdır bu bağlamda. Arkadaş, dost dediğiniz kişilerle bir yerlere gittiğinizde, oturduğunuz masada ellerinizi nereye koyacağınızı düşünüyorsanız ya da çayınız bittiğinde kaşığı, nereye, nasıl koyacağınız durumu size strese sokuyorsa, yanlış bir şey yaparımda beni kınarlar diye düşünüyorsanız mesela, lütfen o arkadaşlarınızda uzak durun. İlla küsün, konuşmayın demiyorum ama hayatınızın merkezinde olmasınlar.

Hep merak etmişsinizdir biliyorum; 'bu alçak dağları kim yarattı acaba?' İşte onların mimarı olan arkadaşlarınız var ya hani! İşte onlarda sorundur hayatınızda. Siz birilerini kırmamak için azami gayret gösterirsiniz. Öyle ki, bazen hassaslıktan kurduğunuz cümleler sarpa sarabilir bile ama o sırada, kendi hammaddesinin Hint kumaşı olduğunu düşünen bir 'kütük' gelir ve sizin bütün bu gayretinizi bir kenara iterek, kendinizi önemsiz ve değersiz hissetmenize neden olur. Lütfen kulak asamayın. Biliyorum zor ama deneyin. Çünkü bizlerde aslında çok az sayıda değiliz, sadece birbirimizi bulmamız ve bir daha kolay kolay bırakmamız gerekiyor. Hepsi bu...

Edebiyat üzerine konuşmayı, şiir okumayı, yazarların hayatları üzerine tartışmayı, konuşacak bir şey olmadığı vakit, adamakıllı susmayı, özentilik olarak görüp, bayat ve samimiyetsiz kahkahalarla sizi refüze etmeye çalışanlar vardır birde. Gözünüzde belirdiler değil mi? Söyleyecek sözüm yok onlara! Bizden uzak olsunlar da...

Ha birde dost acı söyler deyip, etrafındaki herkesi kırıp dökenler var. Mesele, doğruyu ne şekilde olursa olsun söylemek değildir. Onu herkes yapar zaten. Peki, dost kişiyi diğerlerinden ayıran nedir? Gelin onun cevabını da özlü bir sözle verelim:

"Dost, acı söyleyen değil, acıyı tatlı söyleyebilendir."

Sağlıcakla kalın...