Benim çok beğendiğim bir söz vardır; "İnsanlar, 25 yaşında ölür
ama 70 yaşında gömülürler." Kısacık bir cümleye dünyaları
sığdırabilmek bu olsa gerek. Peki bunu değiştirme imkanımız var mı?
Var elbette. Biraz zor ama el ele verirsek olmayacak şey değil.
Bakalım neler yapabiliriz?
İnternet haber'de kısa süredir yazıyorum ama çok eski
yazılarımdan birinde ağlamaktan bahsetmiştim. O yazıya tamamen
dönmeden bir şeyler söylemek isterim bu hususta: Ağlamak, insana
bahşedilmiş en tabi duygulardan biridir. Cinsiyet gözetmeksizin
hüküm sürer hayatımızda. İşte tam bu noktada; ağlamanın bir
zayıflık göstergesi olmadığının bilincine varıp, duygularımızı
birçok yerde anlamsızca baskılamaktan vazgeçtiğimiz zaman, hayatı
daha layığıyla yaşamaya başlayabiliriz belki.
Arkadaşlarımızı ve daha önemlisi dostlarımızı doğru seçmeye
başlamakta büyük bir adımdır bu bağlamda. Arkadaş, dost dediğiniz
kişilerle bir yerlere gittiğinizde, oturduğunuz masada ellerinizi
nereye koyacağınızı düşünüyorsanız ya da çayınız bittiğinde kaşığı,
nereye, nasıl koyacağınız durumu size strese sokuyorsa, yanlış bir
şey yaparımda beni kınarlar diye düşünüyorsanız mesela, lütfen o
arkadaşlarınızda uzak durun. İlla küsün, konuşmayın demiyorum ama
hayatınızın merkezinde olmasınlar.
Hep merak etmişsinizdir biliyorum; 'bu alçak dağları kim yarattı
acaba?' İşte onların mimarı olan arkadaşlarınız var ya hani! İşte
onlarda sorundur hayatınızda. Siz birilerini kırmamak için azami
gayret gösterirsiniz. Öyle ki, bazen hassaslıktan kurduğunuz
cümleler sarpa sarabilir bile ama o sırada, kendi hammaddesinin
Hint kumaşı olduğunu düşünen bir 'kütük' gelir ve sizin bütün bu
gayretinizi bir kenara iterek, kendinizi önemsiz ve değersiz
hissetmenize neden olur. Lütfen kulak asamayın. Biliyorum zor ama
deneyin. Çünkü bizlerde aslında çok az sayıda değiliz, sadece
birbirimizi bulmamız ve bir daha kolay kolay bırakmamız gerekiyor.
Hepsi bu...
Edebiyat üzerine konuşmayı, şiir okumayı, yazarların hayatları
üzerine tartışmayı, konuşacak bir şey olmadığı vakit, adamakıllı
susmayı, özentilik olarak görüp, bayat ve samimiyetsiz kahkahalarla
sizi refüze etmeye çalışanlar vardır birde. Gözünüzde belirdiler
değil mi? Söyleyecek sözüm yok onlara! Bizden uzak olsunlar
da...
Ha birde dost acı söyler deyip, etrafındaki herkesi kırıp
dökenler var. Mesele, doğruyu ne şekilde olursa olsun söylemek
değildir. Onu herkes yapar zaten. Peki, dost kişiyi diğerlerinden
ayıran nedir? Gelin onun cevabını da özlü bir sözle verelim:
"Dost, acı söyleyen değil, acıyı tatlı söyleyebilendir."
Sağlıcakla kalın...