İngilizin korona kafasındayız

Verdiğimiz bu zaman ülkemize bu hastalıkla savaşta zaman kazandıracaktır, unutmayın, hiçbir ülke sağlık sistemi bu denli bir salgının İtalya’daki yayılma hızına yetişemezdi.

Abdullah YILMAZ krmistanbul@gmail.com

Türkiye genelinde yüzbinlerce işyeri kapatıldı, Korona virüsünün yayılımını azaltmak maksadıyla, belli ki durdurmak imkânsızdı… Yapılacak en doğru adım kalabalık ortamlarda insanların birbirine virüsü bulaştırmaması için mesafeler koymaktı.

Kısmen başarılı olsak da virüsün ortaya koyduğu tehdidin ne anlama geldiğini tam anlamış değiliz, muhakkak farklı psikolojilerde umarsız ve sorumsuz davranış sergilememizin birçok nedeni vardır.

Ne var ki sebeplere karşı anlayış ya da savunduğumuz değerlerde çelişiyoruz.

Evet genç nüfusta daha az etkili ancak yaşlılarımız ciddi tehlikede,

Dünyada yaşananları sanki filim izler gibi izliyoruz, korkuyoruz korktukça, korkularımızı yaşama devam ediyoruz.

Bana, bize bir şey olmaz paranoyasında boğuluyoruz.

 Bilinmeyen bir metanet ve ihmalkarlık içinde hala herkes bir yerlere yetişmenin derdinde…

Otoyollarda hala trafik tıkanıyor, vatandaş toplu ulaşımdan şahsi arabalara indirgenmiş durumu, yollar tıklım tıklım!

Dün bir açıklama çıktı virüs 3 saat havada asılı kalabilir, yani sen arabanın içinde otoyolda devam etsen de öndeki araçlardan hapşıran birinin açık camdan dışarıya bıraktığı milyonlarca virüsün içine dalıyorsun. Sadece sen değil tüm sevdiklerinle birlikte…

Kısacası sen aracının güvenilir, temiz olduğunu iddia edemezsin.

Devlet gerekli önlemleri alıp hızlı aksiyonlar alırken vatandaşın buna uyduğunu söyleyemeyiz, normal zamanlarda evden çıkmayanların içeri giresi yok.

İngiltere’nin virüsle mücadelede savunduğu doğal bağışıklık, yani herkes bu virüsü azar azar alacak ölen ölür kalan sağlar bizimdir anlayışından cayalı üç gün olmuş ve ciddi ekonomik ve sosyal önlemler alırken;

Doğal bağışıklığı halkımız çoktan kabul etmiş görünüyor.

Sıkıntı şu: dünyayı tehdit eden bu virüsü tanımıyoruz ve zaman ilerledikçe hangi sürprizleri yapacak, şekil değiştirirken hangi kriterlerde kaç tane şekle bürünecek?

Toplum olarak yaşlısını değer görüp onun hayatımızda koyduğumuz yeri öve öve bitirmezken, anamızı babamızı, ebeveynlerimizi dipsiz kuyuya biraz daha yaklaştırdığımızın farkında değiliz.

Evet bu güncel durumla yaşamasını öğreneceğiz ancak savaşmasını da bilmeliyiz.

Basit kural: mecbur değilsen evinde kal, dışarda geçirdiğin her saat eve kapanma sürecini uzatacak, sevdiklerini, işini, aşını mahvedecek.

Hayat okulsa, hayatın teneffüsleri de olmalı, koşturmalarınıza bir süreliğine ara verin. Hayatı biraz daha yavaşlatıp kendimize ve sevdiklerimize zaman ayırın.

Verdiğimiz bu zaman ülkemize bu hastalıkla savaşta zaman kazandıracaktır, unutmayın, hiçbir ülke sağlık sistemi bu denli bir salgının İtalya’daki yayılma hızına yetişemezdi.

En çokta kendimizi ihmal ederek yaşadık, hep yetişmeye çalıştık, sorsalar nasılsın cevap: hep aynı koşturmaca ne olsun…

İşlerimiz hiç bitmedi, ihtiyaçlarımız da, olmasa da olur diyemedik kendimize

Evine yabancı, eşine uzak, çocuğunun büyümesine bile yetişemedin, sorsalar ne anladın dünyadan, çoğunlukla geldi geçti deriz.

Boşa geçmesin hayatlar, kendi sorumsuzluklarımızda kimseyi mahkûm etmeyelim hastane koridorlarına. Bu seferde kendini düşünmüyorsan sevdiklerini düşün. Onlarla gerçekten yaşamak için zaman buldun değerlendir.

Unuttuğun komşuluklarını hatırla. Merak et etrafında sana ihtiyacı olan var mı?

Uzun süredir konuşmadığın dostlarını ara, biriktirdiklerini dostlarınla paylaş, dört duvar arasında dünyanı genişlet, okuyamadığın kitabınla buluş, izlemek istediğin filmlerde kaybol. Korkuyu değil umudu dağıt, ama uzaktan.

Bugün tek başımıza biz olabiliriz. Bizim için sende süreci kolaylaştır. Sabah akşam doktorları değil hayatını dinle.

Yok bu anlattıkların bana uymaz diyorsan, kendini dağa, bayıra vur, yada gir ormanın içine bir daha çıkma…