Geçtiğimiz günlerde katılmış olduğum okul veli toplantısından
edinmiş olduğum izlenimlerden mülhem birkaç kelamı kaleme almıştım.
Bugün de bu toplantı ve daha sonrasında benzeri toplantılara
katılmış velilerin izlenimlerini aktarmaya gayret edeceğim.
Veli toplantılarında genel izlenim şu: Okul ve öğretmenler
sınıfa ve öğrencilere hâkim değil.
En çok şikâyet edilen konulardan birisi ders sırasında çok fazla
konuşma ve gürültü olması. Yapılan her şeye rağmen maalesef
disiplin sağlanabilmiş değil. Bu noktada veliler öğretmenlerden bir
şeyler yapmasını beklerken öğretmenler de velilerden kendilerine
yardımcı olmasını istiyor.
Tam bir topu tacı atma durumu yani.
Aslında sorun ailede başlıyor. Çocuğuna hâkim
olmayan aile, bu hâkimiyeti okuldan ve öğretmenlerden bekliyor.
Okul yönetimi ve öğretmenler ise ailelerden çocuklarını iyi
yetiştirmelerini talep ediyor.
Dikkatimi çeken bir başka diyalog ise şöyle: Bir öğrenci rehber
öğretmenine gidip “Hocam, benimle ne zaman ilgileneceksiniz,
beni görüşmeye çağırmıyorsunuz” demiş. Normalde rehber
öğretmenler
sıkıntısı ve sorunlu öğrencilerle görüşüyor. Ama öğrenci o kadar
ilgiye muhtaç ki rehber öğretmen tarafından çağrılmayı dört gözle
bekliyor.
Öğretmen, bu durumdan aileyi sorumlu tutarken aile de
sorunlarının çözümü noktasında öğretmenlerden çözüm bekliyor!
Gördüğüm kadarıyla eğitim konusu hala tam bir sorunlar
yumağı. Çözebilene aşk olsun...
En çok garipsediğim durum ise öğrencilere ikinci yabancı dil
olarak Almanca veya Fransızca’nın öğretilmeye
çalışılması.
Niye garipsedim biliyor musunuz?
Sanki birinci yabancı dili öğretebildik de ikinci dil
peşine düştük!
Normal şartlarda ikinci bir şey niye istenir?
Birinci olan halledilmiş sıra ikinciye gelmiştir.
Oysa biz daha çocuklarımıza İngilizce’nin “İ”sini
öğretemiyoruz.
Yıllarca İngilizce eğitimi alıp da doğru dürüst bir
cümle kuramıyoruz.
Yabancı bir ülkeye gitsek derdimizi asgari düzeyde anlatacak kadar
İngilizce öğretemiyoruz çocuklarımıza.
Veya bir İngiliz turiste adres tarif edecek kadar bile
İngilizce bilmiyor liseden mezun olanlar.
Ha diyeceksiniz ki İngilizce matah bir dil mi?
Bu seslenişe elbette katılıyorum. Bence de matah bir dil değil.
Lakin genel geçer algı maalesef bu dil üzerinde yoğunlaştırılmış
olduğu için yazmak durumundayım.
Hal böyleyken ikinci bir yabancı dili öğretmeye çalışmak neyin
nesidir anlayamadım? Anlayabilen varsa beri gelsin, bana mantıklı
bir izahını yapsın.
Eğitim sistemimiz böyle garipliklerle dolu oldukça biz
daha çoook boşa kürek sallarız.
Liseden mezun olan gencin meslek sahibi olması için üniversiteye
gitmekten başka alternatifi yok. Haliyle her yıl üniversite
kapılarında büyük birikmeler oluyor.
Üniversiteye ya da iyi bir liseye girebilmek için adeta
yarış atına çevirdik çocuklarımızı!
Oysa daha farklı eğitim istemleri geliştirilemez mi? Elbette
geliştirilebilir.
Birçok dünya ülkesi eğitim sorunlarını halletti.
Adeta bir eğitim okyanusu haline geldiler.
Ama biz hâlâ derede boğuluyoruz.
Dereyi geçemediğimiz için toplumun diğer
sorunlarını da çözemiyoruz maalesef.
Devlet aklı eğitim konusunda niye işlemiyor anlayabilmiş
değilim.
Birçok sorunu halleden devlet niye burada patinaj yapıyor
acaba?
Yoksa her şeyin başı eğitim olduğu için mi?
Osmanlı’yı eğitim sayesinde yıkan güçler
ülkenin eğitimle kalkınmasını istemedikleri için olmasın bütün bu
gariplikler...
facebook.com/msbeser
twitter.com/msbeser
instagram.com/msbeser