Peygamber efendimiz, vefatının yaklaştığını hissettiği günlerden
birinde, ashabıyla helalleşmek isteğiyle mescide gelir. Hasta ve
yorgun olması sebebiyle ayakta dahi bir sahabenin yardımıyla
durmaktadır.
Kendisini dinlemekte olanlara seslenir: "Ey ashabım, bende hakkı
olan varsa söylesin." kimseden ses çıkmayınca tekrar seslenir:
"Bende hakkı olan varsa istesin." yine kimseden ses çıkmaz. Üçüncü
ve son bir kez daha sorar. Arka sıralardan birinde bulunan bir
sahabe ayağa kalkar. Bu sahabenin adı Ukkaşe'dir. Hz. Ukkaşe: "Ya
resulallah, Hudeybiye antlaşmasında siz devenize binmek
istemiştiniz. Ben ise size yardımcı olmak için elimi uzatmıştım.
Siz, devenize bindikten sonra kırbaçla deveye vurmak isterken benim
sırtıma vurmuştunuz. Şimdi bu kul hakkı değil midir?" der.
Peygamber efendimiz: "Evet. Bu kul hakkıdır." der. Bu sırada Hz.
Ukkaşe'ye sinirlenen Hz. Ömer, bir hışımla ayağa kalkar. Bunu gören
Hz. Muhammed (sav), Hz. Ömer'e yerine oturmasını ve bu meselenin
kendi meselesi olduğunu söyler. Hemen ardından Hz. Ebubekir kalkar
ayağa: "Ey Ukkaşe, ne kadar mal mülk istersen vereyim. Vazgeç bu
işten." der. Peygamber efendimiz, Hz. Ebubekir'e de yerine oturması
gerektiğini çünkü bu işin kendi meselesi olduğunu söyler.
Peygamber efendimiz, Hz. Ali'ye dönerek: "O kırbaç kızım
Fatıma'da." der. Hz. Ali ise derhal kırbacı almak üzere yola
koyulur. Hz. Ali durumu Fatıma annemize anlatınca, Fatıma annemiz
duruma çok üzülür. Ve Peygamber efendimizin yerine Hz. Hasan ile
Hz. Hüseyin'i yollar. Peygamber efendimizin kıymetlileri Hz. Hasan
ve Hz. Hüseyin mescide girerler. Her ikiside bir ağızdan: "Dedemize
vurma. Hakkını gel bizden al." derler. Efendimiz torunlarına nasıl
kıyabilir. Onları da bu benim hesabım diyerek durdurur.
Kırbaç gelmiştir. Efendimiz: "Kırbacı Ukkaşe'ye verin" diye
buyurur. Sahabeler iyice sinirlenmeye başlamıştır. Ancak Peygamber
efendimiz sahabelerin rahatsızlığını anlayıp onları yatıştırır. Bu
sırada Ukkaşe: "Ya resulallah, siz kırbacı vururken benim sırtım
çıplaktı" der. Bunun üzerine Peygamber efendimiz: "Ukkaşe haklıdır"
der ve gömleğini açar. Hz. Ukkaşe kırbacı havaya kaldırır. Ve
Peygamber efendimizin iki kürek kemiğinin arasındaki mührü öper.
Gözyaşları içerisinde: "Hakkım sana helal olsun Ya resulallah."
der.
İşte dostlar, alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber
efendimizin adaleti böyleydi. Dinimize göre, adaletin sağlanması
söz konusuyken, kimin ne makamda olduğunun önemi yoktur. Çünkü
adaletin olmadığı yerde ahlak da yoktur. Çünkü adaletin olmadığı
yerde düzen baştan bozuktur...
Sağlıcakla kalın. İyi bayramlar...