Hukuk ve İlahiyat Fak. Eğitimi’nde neler oluyor?

Göktan AY goktanay57@gmail.com

Tüm okurlarımın Ramazan Bayramı’nı kutluyor; barış, sağlık, başarı, üretim getirmesini diliyorum. Saygılarımla.

1/ Hukuk Fakülteleri’nin yapısı:

Sn. Cumhurbaşkanı “Adalet Reformu Paketi’ni” açıkladı. Paket içinde “Hukuk Fakülteleri” ile ilgili olarak şunları dile getirdi;

“Reform belgemizin üçüncü amaç başlığı insan kaynaklarının nitelik ve niceliğinin artırmasıdır. Hukuk fakültelerinin eğitim süresi ve başarı ölçütünü yeniden belirliyoruz. Eğitim süresinin 5 yıla çıkarılması, kontenjanın azaltılması gibi düzenlemeler planlıyoruz. ÖSYM tarafından yapılacak sınavda belli puan alanlar avukatlık stajına başlayabilecek. Hakim, savcı ve noter olabilmek için de özel meslek sınavlarına girilmesi gerekecek. Devlet ve vakıf üniversitelerini kalite ekseninde otokontrole sevk etmeyi planlıyoruz. Hakim ve savcı yardımcılığı müessesinin getiriliyor olması başka bir yeniliktir. Mezun olanlar önce yardımcı olacaklar, ardından yeni bir sınavla mesleğe geçecekler. Mesleğe kabuller yardımcılar arasından yapılacak.”

Konunun, paydaşlarla, meslek örgütleriyle paylaşılıp paylaşılmadığında şüpheliyiz!..Çünkü  paylaşılsaydı; sayısı 84 olan Hukuk Fakülteleri’nin, sayısının azaltılması gündeme gelirdi.

Dikkat edilirse, 206 üniversitemiz var, ama, hepsinde aynı Fakülte ve Bölümler açılıyor. Yani, yöreye konseptli, yarar getirecek, insanların-ekonominin gelişmesini sağlayacak Butik Üniversite’ye bir türlü geçemiyoruz.

Ya arkadaş; bulunduğun bölgeye ve ile göre yapılansanız, o alanlarda bir numara olsanız, onun için çalışsanız olmaz mı? Yok, başaramıyoruz.

Demek ki, YÖK’ün bu konuya neşter vurması gerek!..

Bize göre; 5 yıl meselesi, TBMM'de dikkatle ele alınmalı, çocukların bir senesi daha çalınmamalıdır. 4 yıl, doğru bir program ve müfredatla yeterlidir. Eğitimcileri, konu hakkında görüş bildirmesinde yarar vardır.

Düzeltiyoruz diye, bozulan işlerimiz çok fazla!..

2/ İlahiyat Fakülteleri’nde durum..

Muhafazakar basın büyüterek haber yapıyor; Dün gece kutlanan Kadir Gecesi’nde camiler dolmuş taşmış!.. Cuma’ları da dolup taşıyor, ama o kadar, çünkü insanlar şekil/gösteriş/riya peşinde…Çünkü, evlerimizin duvarlarına güzel çantalar içinde yüksek yere astığımız Kur'an’ı, içselleştirmiyoruz.

Her TV’da dini programlar yapıldı, ilahiler okundu. Ekranın vazgeçilmez, büyük paralar alan Prof./Doç. hocaları, yıllardır  aynı sorulara muhatap oluyor ve doğal olarak aynı cevapları veriyorlar...Bu kadar mı okumaktan uzak bir toplumuz. Oysa, kadınlarımız Ramazan boyunca, ev ev gezip Kur’an okuyorlar. Ama Arapça, Tükçe anlamını bilmek yok, neden?, böyle daha sevapmış. Tamam, Arapçasını oku da, ne dediğini de sen Türkçe oku, başkasının yönlendirmesine kalma. Değişen nesil, hayatın akışı, hayatımıza giren teknoloji/sanat bir türlü konuşmalara yansımıyor. Ve, bu dini anlatıları/menkıbeleri  güncellemek gündemimizin içine almak bir türlü olamıyor.

Dini söylemler içinde olan komşuma, 5 vakit duyduğu ve çağrıya uyup namaz kıldığı Ezan’da ne söyleniyor?” diye soruyorum. Diyor ki; “namaza çağırıyor.” “Her satırında; kelimeler, cümleler değişiyor, hep aynı anlamı mı çıkarıyorsun?” diyorum. O zaman, bilmiyorum” diyor. Arapça okuyor anlamıyor ve -maalesef- ayetlerin/surelerin Türkçe mealleri bilmiyoruz...Kur'an'ın, her dönem yol göstericiliği hayatta kullanılmıyor...

Peki, Cumhuriyetin kurduğu DİB var, 84 bin 684 cami ve 87 İlahiyat Fak. var, neden bunu başaramıyoruz?  Madem bu Fakülteler işlev görüyorsa, bu kadar cemaat neden hala mürid bulabiliyor? Neden bazıları büyük din adamı diye ortalıkta dolaşıp, gençleri etki altına alabiliyor? Onlarda olan; DİB’de ve İlahiyat Fak. olmayan ne?

Kısaca, bir akademisyen-sanatçı olarak gördüğüm  İslam Din’i hala yaşama/günlük hayata geçirilemiyor.

Siz, 4 yılı 5 yapsanız ne olur? Önemli olan program, müfredat ve kaliteli Öğretim Üyesi kadrosudur.

Not. Ezan’ın Türkçe meali şöyle:

Allahü Ekber, Allahü Ekber,La ilahe İllallah.. (Gerçek güç ve kudret sahibi sadece Allah’tır.Göklerin ve yerin hakimi ve tüm alemlerin rabbidir.)

Eşhedü en-lâ ilâhe illallah…(Şehadet ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur.)

Eşhedüenne Muhammeden Rasûlullah….(Yine şehadet ederim ki Hz. Muhammed (s.a.s) Allah’ın Rasûlüdür.)

Hayyeale's-Salât…(Haydi Namaza gelin!)

Hayyeale'l-Felah…(Haydi kurtuluşa gelin.)

Allahü Ekber… (Reddimiz ve kabulümüz Allah içindir.)

Lâ ilâhe illallah…(Allah’tan başka ilâh yoktur.)

Kur'an içselleştirilseydi/hayata katılsaydı; barış içinde saygılı bir toplum olurduk,kadın cinayetleri-tecavüz olmazdı, hak edilmeyen  ihaleler yapılmazdı, akademide mobbing-taciz olmazdı, kul hakkı yenmezdi, boş laf yerine üretim gelirdi, bilim/sanat v.b. öncelenirdi...

İslam’ı Sadece; “Öğrenmek/Bilmek” Değil, “Uygulamak” Gerekli!.

Not: Alın terimizle ve dürüstlükle para kazanıyoruz. Ocak 2019’dan, Mayıs 2019’a maaşım 601 Tl düştü. Çünkü, gelir vergisine girmişiz. Bu, vicdanlara nasıl sığıyor? Neden düzeltilmiyor? Çalışanlar neden pahalılık altında ezdiriliyor? Bir de, her gün ortaya çıkan ve 'kul hakkı' yiyen  Bankamatik Çalışanlar ve o yapılmayan göreve “atayanlar” var, yazıklar olsun. Dün kutladığımız  mübarek gecede, mutlaka aramızda dua da etmişlerdir,  onları Allah'a havale ediyoruz.

Not: Dün bir Konservatuarımız tweet atmış: “Konservatuvarımız Türk Din Musikisi Öğrencilerimizin Mezuniyet Konseri 31.05.2019 (Yarın) 19:00'da TRT Müzik Ekranlarında olacaktır.” Müzik Terminolojisi’ne önem veren bir akademisyen olarak, belirtmek isterim ki; 'Türk Din Musıkisi' tamlaması  yanlıştır, doğru olan  müzik terminolojisi "Dini Müzik' tir. Artık, “Musıki” yerine de; “Müzik” kullanılmalıdır.