Hizbullah provokasyona hazırlanıyor!
Abone olKayıplara karışan 188 cinayetin faili 9 Hizbullahçı’nın tahliyesine uzmanlar ve siyasilerden de çok sert tepkiler geldi.
Kayıplara karışan 188 cinayetin faili 9 Hizbullahçı'nın
tahliyesine uzmanlardan tepki geldi. Tahliyelerin yargının hükümete
yönelik komplosu olduğunu söyleyen USAK Koordinatörü Laçiner,
"Provokasyonlar hazırlanıyor" dedi. İstihbaratçı Orakoğlu ise, asıl
hedefin 2011 seçimi olduğunu söyledi.
Başbakan Erdoğan'ın Hizbullah sanıklarının tahliyeleriyle ilgili "Farklı bir organizasyon söz konusu" sözlerine stratejistlerden destek geldi. Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurulu (USAK) Koordinatörü Doç. Dr. Sedat Laçiner, Hizbullahçılar'ın salıverilmesinin yargının hükümete yönelik bir komplosu olduğunu belirterek "O kadar suç işlemiş birinin salıverilmesi söz konusu olamaz" dedi.
Kontrolü çok zor
Hizbullah ve PKK üzerinden ciddi komplolar yapılmaya çalışıldığını söyleyen Laçiner, "Önümüzdeki günlerde Hizbullah'ı daha çok göreceğiz" dedi. Hizbullah'ın seçimlerde bağımsız vekillerle Meclis'e girmeyi planladığına dikkat çeken Laçiner, "Meclis'e girebilirlerse laiklik tartışmalarını başlatacak tarzda Cumhuriyet, Atatürk, Anayasa gibi konularda Meclis kürsüsünde provokasyon olarak değerlendirilebilecek hareketler yapacaklar" diye konuştu.
Güneydoğu'nun karışık bir yer olduğunu belirterek gelişmeleri
Hizbullah'ın kendisinin de kontrol edemeyeceğini savunan Laçiner
şöyle devam etti: "O kadar çok eğitimsiz ve radikal insanı
bünyesinde bulunduruyor ki o kişilerin kontrolü çok zor. Bir iki
kişinin yapacağı silahlı eylem veya provokatif hareketler, bütün
Hizbullah'a kolayca mal edilebilir. Bütün örgütler istismara
açıktır ama Hizbullah daha da bir açık. Çünkü yukarıda çok sert bir
hiyerarşi söz konusu değil."
Emniyet İstihbarat Dairesi eski Başkanı Bülent Orakoğlu da Hizbullah tehlikesine dikkat çekti. Türkiye'de seçilmiş hükümetlerin 4 defa anti demokratik olarak görevden uzaklaştırıldığını hatırlatan Orakoğlu, gayri milli olan derin devletin, 8 yıldır iktidarda olan AK Parti'yi seçimlerde iktidardan düşürmeye çalıştığını kaydetti. Bugüne kadar derin devlete hizmet eden herkesin bir şekilde korunduğuna işaret eden Orakoğlu, en azı 5 cinayetle suçlanan sanıklann ortadan kaybolmasının manidar olduğunu söyledi. Orakoğlu, "Geçmişte Ağca'yı, hapisten kaçıranlar, şimdi böyle yapıyorlar" dedi. Tahliye ile hem ülkenin kanştırılmaya çalışıldığını hem de hükümetin suçlanmaya çalışıldığını vurgulayan Orakoğlu şöyle devam etti:
Derin devlet uzantısı
"Şimdi 'Mustafa Balbay içerideyken Hizbullahçılar bırakılıyor' diyorlar. Bu sayede Ergenekon operasyonlarını etkisizleştirmeye de çalışıyorlar. İkinci olarak da Kürt sorununun çözümü için başlatılan açılım süreci baltalanmak isteniyor. Burada bir operasyon varsa bunu yapan yargıyı yönetenler değil içindeki derin devlet uzantılarıdır. Güvenlik güçlerinin bunları salıverildiklerinden itibaren adım adım izlemesi gerekirdi. Ben olsam izlerdim. Seçimler öncesi ülkeyi kargaşaya götürme amaçlı faili meçhul cinayetlerde kullanılabilirler. Hizbullah'ın Beykoz'da eli geçirilen arşivinin mahkemeye gitmemiş olması da dikkat çekici."
Kim takip etmeliydi?
Polisin yasal olarak tahliye edilen kişiyi takip kişiyi takip etme zorunluluğu olmadığını belirten Bülent Orakoğlu, "Polise 'niçin takip etmedin' diye soramayız. Adli gözetimin de sorgulanması gerekir. İmzaya gitmeyenlere yaptırım nasıl olmalı? Kanunda tekrar tutuklama dışında bir yaptırım yok. Polis takip etmiş olsaydı ve şimdi yakalasaydı büyük bir kredi kazanırdı" dedi.
'Sorumlu uyarıları dikkate almayan
Yargıtay
Otoritelerin görüşlerini okumak için
ikinci sayfaya geçiniz
■ Boğaziçi Avukatlar Derneği Başkanı Av. Bilal
Çalışır: Uyarıya rağmen hiçbir şey yapılmaması zihinlerde
soru işareti doğuruyor. Başbakan'ın dediği gibi "tahliyelerin
ardında farklı şeyler aranması gerekir" şeklinde düşünmemek elde
değil. Çünkü haklılık payı var. Konunun detaylıca araştırılması
lazım. Hem zamanlama açısından bakıldığında özellikle yürütmeye
yönelik yıpratma politikası olarak kullanılmaya çalışılıyor.
Yargıtay bu insanları salıvermek için sanki bu maddeyi bekliyormuş
gibi oldu.
■ Hukukçular Derneği Başkanı Av. Cahit Özkan: Yargımız
maalesef iflas etmiştir. İleride daha değişik sorunlarla karşı
karşıya kalacağız. 2005 yılında çıkan bu yasadan sonra Hizbullah
sanıkları terhis gününü bekleyen askerler gibi 5-6 yıldır tahliye
olacakları günü sayıyorlardır. Çıkmaları durumunda ne yapacaklarını
çok önceden planladırlar. Ancak ilgili ceza dairesi durumu öngörüp
doğru karar vermemiştir. Sanıkların işledikleri suç ortada.
Çıktıktan sonra ıslah edildiklerini kimse iddia edemez.
■ Adalet ve Hukuk Derneği Başkanı Ayhan Gültekin:
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, dosyasının bir an önce karara
bağlanması için Yargıtay'ı uyardı. Tahliye edilmelerinin Türkiye'de
ciddi anlamda bir infial uyandıracağı bilinmesine rağmen dosyanın
bir an önce sonuçlandırmaması düşündürücüdür. Yargı bile bile lades
diyor. Yargıtay Başkanı "Çok biliyorlarsa gelsinler kendileri
yapsınlar" diye bir beyanda bulunsa da oraya onları seçen kişiler
bu problemleri çözsünler diye gönderdiler.
■ Demokrat Hukukçular Derneği Başkanı Av. Halil Doğan:
Hükümet, çokça tenkit edilen tutukluluk sürelerini azaltılmasını
sağlamak için yasa çıkarmıştı. Fakat yargı tutukluluk sürelerinde
bir sınır yokmuş gibi işi ağırdan almış ve azami süre dolduğundan
bu kaotik tablo ortaya çıkmıştır. Bu tablonun tekrarlanmaması için
acilen hakim ve savcı açığı giderilmeli, istinaf mahkemeleri hızla
kurulmalı, Yargıtay'ın birikmiş yükünü azaltmak için yeni tetkik
hakimleri ve üyelerle daireler kurulmalı.
■ Türkiye Hukukçular Birliği Vakfı Başkanı Av. Sinan
Kılıçkaya: Söz konusu kişiler 31 Aralıktan önce
haklarındaki hüküm kararı verilmeliydi. Kendileri hakkında karar
çıkmadığı için bu kişiler zaten tahliye olacaklarını biliyordu.
Siyasi irade açısından herhangi bir sorumluluk yok. Neticede bu
yasayı çıkardığında ileriye dönük uygulama süresi koydu hatta bir
kez de süreyi uzatmıştı. Sorumlu yargılama süresinin bu kadar uzun
olmasıdır. Bunun böyle olması Yargıya bir sorumluluk yüklüyor.
Türk: Yargıtay'ın hali perişan
Adalet eski Bakanı Hikmet Sami Türk Yargıtay dairelerinin verdiği
tahliye kararlarıyla ilgili "Dairelein farklı kararlar vermesi
perişanlık ifade eden bir durumdur'' değerlendirmesinde bulundu.
Türk, ''Yargının bugün geldiği nokta tek kelimeyle özetlenebilir
perişanlık. Yargı perişan durumdadır. Özellikle son yaşanan
olaylarda bu ortaya çıkmaktadır. Dairelerin farklı kararlar vermesi
Yargıtay Başkanı'nın bir dairenin verdiği karardan haberdar
olmaması son derece üzücü, perişanlık ifade eden bir durumdur''
diye konuştu.