HDP’ye Omuz Veren CHP Ve "Dindar Kürtler"

"Terzinin işi kötü, ayıbını örten ütü..." misali bugün HDP /CHP'siz yol yürüyemez halde. Ön teker nereye giderse, arka teker de oraya gidermiş. Kendini meşru bir parti olarak gösterebilmenin tek yolu CHP'nin izinden gitmek...

Ayşegül Akyüz Yahşi yarenliceask50@gmail.com

Belli bir kesim olarak ve çok da haklı olarak HDP'yi meclisimizde istemediğimizi defaatle ifade ettik etmeye de devam edeceğiz.

PKK, YPG, PYD ve daha birçok terör örgütünün açıktan desteklediği HDP/YSP her ne kadar demokrasiye ve Türkiye Cumhuriyeti'nin değerlerine bağlı kalacağını(!) sözde ifade etmiş olsa da her söylemi ve her eylemiyle Türkiye’nin ve Türklerin düşmanı olduğunu apaçık gösteriyor.

"Terzinin işi kötü, ayıbını örten ütü..." misali bugün HDP /CHP'siz yol yürüyemez halde. Ön teker nereye giderse, arka teker de oraya gidermiş. Kendini meşru bir parti olarak gösterebilmenin tek yolu CHP'nin izinden gitmek...

Bugün siyasette terörün sesinin bu kadar gür ve yüksek çıkıyor olması CHP ile birlikte kurdukları ittifaktan kaynaklı...

Birbirlerini yıkayan iki el gibi olmak niyetindelerdi ama akarları saf bir su değil de çamur ve irin olunca arınmak yerine daha da pisliğe bulandılar.

Sayın Erdoğan’a “karşı müttefik” olarak birleşen CHP’ nin ulusalcı Atatürk ilkelerleriyle, HDP’nin de terör meselesiyle yüzleşmesi birgün mümkün olursa eğer o zaman arınmaları da mümkün olabilir.

Olabilirlik bir yana biz bugün olana bakalım.

Atatürk vatan uğruna 7 düvelle savaşmışken, Kılıçdaroğlu ve avenesi 7 düveli yanına alarak, vatanı pazarlık masasına koydu.

CHP zihniyetinin Atatürk’ü, HDP zihniyetinin de Kürtleri hiç anlamadığı o kadar belli ki!

Onlar anlamamaya devam etsinler, onları anlayanlar gitgide çoğalıyorlar.

Bir Kürt kızı olan Van eski Milletvekili Gülşen Orhan, CHP’ye şu soruları yöneltmişti:

 “Ayaklanma çağrısı yaparak 50 vatandaşın acımasızca ölümüne, 700’den fazla vatandaşın yaralanmasına neden olan Kobani Olayları sorumlusu Demirtaş’ın salınmasını savunmak;

-Bu minvalde saldıran dış güçlere omuz vermek;

 -Ülkemizi hapsetmeye yönelik çevreleme politikalarına verdiğimiz cevapları da içeren ‘mavi vatan’ politikasını sahiplenmemek,

- ‘Suriye’de, Libya’da ne işimiz var’ diye haykırmak, altı okun hangisi ile örtüşür; M. Kemal Atatürk’ün hangi idealine atfedilebilir?”

CHP devlet siyasetini baltalamaya başladığından beri, Kürt hareketi de sol çizgiye doğru kaymaya başladı.

Abdullah Öcalan’ın dindar Kürtlere aldığı tavır da bu gerçeği gözler önüne seriyor:

Öcalan’a göre, İslami öğretilerle beyinleri yıkanmış Kürtler rehabilite edilmeli, diğer dinlerin yayılması teşvik edilmeliydi.

Bir yandan da İslam’ın uygulanamazlığı ve başta cinsel eşitlik konusu olmak üzere baskıcı özelliklerin vurgulanmasını istiyordu.

Öcalan’a göre, Kürtlerin antik dini olan Zerdüştlük yeniden uyandırılmalı, Yezidiliği ana Kürt dini olarak belirlenmeli ve okul kitaplarına eklenmeliydi.

Öcalan, İsrail’le iyi ilişkiler geliştirilmesini de arzu ediyordu ki Ona göre; Kürtler ve Yahudi’ler arasındaki ortak değerler, Kürtler ve Araplar arasında olanlardan çok daha fazlaydı.

Dersim katliamında katiline hayran olan Alevi Kürtler, CHP’ye çoktan paçayı kaptırmıştı.

HDP’nin hangi sayfasını açsanız karşımıza dindar Kütlere ve milli unsurlarımıza ihanet çıkar. İşe bakın ki; terörle ve muhalefetle de muhabbet içindeler…

Biraz daha hafıza yoklaması yapalım.

 İnsanız nisyana düşebiliyoruz.

Hatırlayın;

HDP’li Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk Belediyenin resmî sitesindeki Türk bayrağını kaldırmıştı.

HDP’ li Kocaköy Belediye Başkanı Rojda Nazlıer teröristleri evinde ağırlamıştı.

HDP’ li Diyarbakır Belediye Başkanı Selçuk Mızraklı yaralı teröriste ameliyat yapılmasını sağlayıp, hastaneden kaçırmıştı.

Terör örgütleri ile bağlantılı kişileri işe alan, şehit yakınlarını işten çıkartan, teröristlerin anma(!) etkinliklerine katılan, belediye personel kartlarından Türk bayrağını kaldıran Belediyeler de HDP’ li Belediyelerdi.

Aradan geçen zaman içinde zerre miskal değişme olmadı.

Çok yakın tarihte Belediyelerce düzenlenen seçim kampanyası etkinliklerinde halkın elindeki Türk Bayrağı’na saldıranlar da yine HDP'lilerdi.

HDP’nin Anadilde eğitim modelinde ısrarıyla Türk Dili’ne uygulamak istediği boykotu da biliyoruz.

Ve en nihayetinde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılış töreninde İstiklal Marşı'nı boykot ederek söylememeleri de haklarında düşündüğümüz tüm bu olumsuz yargıları destekliyor.

Hüda Par’ı terörle bir arada anarak okları kendilerinden çevirmeye çalışanlar şunu da bilmeliler ki; kendilerinin okumaktan ar ettiği İstiklal Marşı Hüda Par Milletvekilleri tarafından büyük bir iştiyakla okundu.

Kimin ihanet sahibi olduğu ortada!

Bugün muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun meclis açılışında Sayın Cumhurbaşkanı'nın salona girdiği an ayağa kalkmaması ne kadar büyük bir ayıpsa, HDP'lilerin İstiklal Marşı söylememesi aynı şekilde ayıp...

Kendi ortaya koymak istedikleri tavrın yadırganacağını bildikleri için CHP'yi taklit ediyor, onların yanlış tutumunu benimsiyorlar.

Bıraksanız daha da ileri gidecekler!

Nasıl mı?

Belki de Türk Bayrağı’nı yakmaya yeltenecek, Türk Dili’ni konuşmaktan men edecekler bizi ve Anayasanın değişmez maddelerini bir bir kaldıracaklar. 

Aslında yapmak istedikleri tam da bu.

Ama bugün bunları yapmak için yürüttükleri politika bu zemine uygun değil. Bu yüzden yaptıkları illegal davranışları CHP'nin zeminine oturtarak normalleştirmeye çalışacaklar ve gitgide kendi oluşturdukları zemine kaydıracaklar.

Muhalefet Cephesi'nde ve Millet İttifakı’nın her bir ferdinde büyük bir kin ve nefret var.

Bu kin ve nefret yüzünden Türkiye'nin ve Türk Halkı’nın faydasına hiçbir üretkenlik gösteremiyor düştükleri bu gayya kuyusunda can çekişiyorlar.

Onlar can çekişe dursunlar gelin biz Sayın Cumhurbaşkanı’nın yeni dönemde verdiği ilk mesaja bakalım.

Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın yeni dönemde ilk mesajı:

" Bize duyulan sevginin hakkını vereceğiz."

Sayın Cumhurbaşkanı’na milletinin duyduğu sevgi onu daha çalışkan ve daha da başarılı hale getirirken bu başarıyı ve hızlı ilerleyişi baltalamaya çalışanlar bizlerin aklıyla dalga geçiyor.

Sevilene bakın ki; sevildikçe sorumluluk bilinci çoğalıyor ve bu sevginin hakkını vermeye çalışıyor.

Bir de sevene bakın ki; düşünüldüğünün, daha iyi ve müreffeh bir yaşam hakkı için çalışıldığının, nereden nereye gelindiğinin çok iyi farkında…

Bu sevenle sevilen arasındaki bağı koparmaya, hiçbir kindarın gücü yetmez. 

Sevenle sevilenin arasındaki bu kenetlenmeyi, hiçbir sadakatsiz anlayamaz.

Gerek vücut diliyle gerekse sözü ifadelerle halkın tercih ettiğine cephe alanlar bu güçlü bağı koparamadıkları için bu haldeler. 

Bu halleriyle ne zerre kadar güven verebiliyor ne de gelecek vaat edebiliyorlar.

Türk gibi görünen CHP ve zihniyeti nasıl ki bize düşmansa Kürtlerden gibi görünen HDP’de dindar Kürtlere düşman…

Adanmışlar…

Vesselâm.