Haşim Kılıç'tan önemli açıklamalar
Abone olAYM Başkanı Haşim Kılıç, halkın oyuna sunulan bir anayasa değişikliğinin esas denetimini ancak milletin yapacağını söyledi.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, "Halkın oyuna
sunulan bir anayasa değişikliğinin esas denetimini ancak millet
yapar." dedi.
Kılıç, anayasa değişikliklerinin hangi yöntemle olursa olsun
esastan denetim sonucunu doğuracak bir incelemeye tabi tutulmasının
mümkün olmadığını belirtti. Şekil denetiminin ise "teklif
çoğunluğu" ve "oylama çoğunluğu"nun bulunup bulunmadığı "ivedilikle
görüşülemeyeceği" şartına uyulup uyulmadığıyla sınırlı olarak
yapılan bir denetim olduğuna dikkat çeken Kılıç, esas yönünden
denetime imkan tanınmadığı gibi 148. maddede tüketici biçimde
sayılan koşulların dışında şekil yönünden denetim yapılmasının
imkansız olduğunu ifade etti.
"Mahkememiz 148. maddeye ek yaparak yasak bir teklifin olup olmadığı yönünden yeni bir şekil şartı öngörmüş ve buradan açtığı yolla anayasa değişikliklerini esastan incelemiştir." diyen Kılıç, "Anayasa'nın çizdiği sınırlar içinde yetki kullanması, Anayasa Mahkemesi'nin kararlarının da hukuksal açıdan geçerli olmasının önkoşuludur. Anayasa koyucunun öngördüğü hukuk devleti ilkesi, yalnızca hukuk kuralı koyan iktidarların değil, bu kuralları uygulayan ve yorumlayan kurumların da anayasal çerçeve içinde kalmaları gerektiğini göstermektedir. Bir denetim organı olan Anayasa Mahkemesi'nin, hukuk dışına çıktığı iddia edilen otoriteleri denetlerken, bu denetim yetkisinin hukuka uygunluğu konusunda tüm kuşkulardan arınma zorunluluğu vardır. Anayasal sınırları aşarak denetime başladığı yerde, denetlenen otoritelerden herhangi bir farkı kalmaz. Hukuk düzeni dışına çıkan otoriteyle aynı kaderi paylaşmaktan kurtulamaz. Denetimin meşruiyeti denetleyen organın hukuksal meşruiyet sınırları içinde hareket etmesine bağlıdır. Anayasa'ya uygun olarak kullanılacak bu yetkinin, Anayasa'nın ilk üç maddesi dışındaki her maddede değişiklik yapma olanağı verdiği açıktır. Kurucu iktidar yetkisini daraltacak olan, ancak ve ancak yine bir kurucu iktidar olabilir. Anayasa Mahkemesi'nin ise kurucu iktidarın çizdiği hukuksal sınırlar dışına çıkması durumunda kurucu iktidar yerine geçeceği kaçınılmazdır. Demokratik bir ülkede, hukuksal değerlendirmelerin dayanağı varsayımlar veya öznel kabuller değil, demokratik süreçlerin ürünü olan hukuk kurallarıdır. 1982 Anayasası'nın önceki tecrübeler nedeniyle Anayasa Mahkemesi'nin esas denetim yetkisini yasaklayıp, şeklî denetim yetkisini çok daha ileri bir düzeyde sınırladığı ortada iken, adeta bu süreç hiç yaşanmamış gibi, şekil denetiminin 1970'li yıllarda yapıldığı gibi, başka adlar altında yeniden devreye sokulmasının meşru bir temeli bulunmamaktadır. Sosyal ve siyasal yaşamın dinamizmine uyum sağlamak amacıyla Anayasa'nın bütünlüğünü oluşturan normları değiştirmek suretiyle anayasal düzende dönüşümlere ve değişikliklere her zaman gidilebilir. Anayasal normlar arasında hiyerarşik bir ilişki kurulamaz. Anayasa'nın 2. maddesindeki soyut niteliklerin somutlaştırılması diğer maddelerdeki düzenlemelerle mümkündür. İlkelere, bu somut düzenlemelerle anlam kazandırılarak bütünlük sağlanır. Başka bir anlatımla ilk üç maddenin dışındaki maddelerle değiştirilemez hükümlere dinamik bir yapı kazandırılarak siyasal yapının temel tercihlerinin meşruiyet temelleri güncelleştirilmiş olur. Değiştirilemez kurallar dinamik bir dönüşüme tabi tutulmadığı takdirde tıkanan hukuksal yollar nedeniyle demokrasi dışı girişimlerin gündeme gelmesi kaçınılmazdır. Çoğunluk görüşü, Anayasa'nın gelecek kuşakların sorunlarına cevap verme olanağını ortadan kaldırmakla, esasen kendisi değiştirilemez hükümleri işlevsiz hale getirmektedir." dedi.
"MECLİS İRADESİ MAHKEME ÜYELERİNİN VESAYETİNE BIRAKILAMAZ"
Yapılan incelemede, sözkonusu iradenin anayasa koyucu iradesi
olduğunun tespit edildiği andan itibaren, tüm kurulu iktidarları
bağlayan niteliğiyle bunun esastan denetime tabi tutulmasının
mümkün olmadığını vurgulayan Kılıç, şöyle devam etti:
"Kuşkusuz bu yaklaşım, halk temsilcilerine isnat edilecek
bir keyfilik karşısında duyulan çaresizliğin değil, halkın
demokratik seçimler sonucunda belirlediği temsilcilerinin nitelikli
çoğunluğunun demokrasi dışı bir talep ekseninde uzlaşmayacağına
yönelik derin bir inançtan beslenen saygının ifadesidir. Nitekim
1982 Anayasası'nın yürürlüğe girdiği tarihten bu yana yapılan tüm
anayasa değişikliklerine bakıldığında, Türkiye'deki halkın
tercihinin daima demokrasinin geliştirilmesi ve özgürlük
alanlarının genişletilmesi yönünde olduğu görülecektir. Bu da
halkın ve onun demokratik temsilcilerinin özgür iradeleriyle
demokrasi dışı ve özgürlük karşıtı bir talep üzerine
uzlaşmayacağını kanıtlamaktadır. Anayasa Mahkemesi'nin sınırlı
sayıdaki üç husus dışında herhangi bir denetim yetkisinin
bulunmadığı bu tarihi gelişmelerden de açıkça anlaşılmaktadır."
Yapılan anayasa değişikliklerinde parlamentonun (5/3,
2/3) şeklindeki çoğunluk koşulu aranmasına rağmen, aşırı
faraziyeler ve uç örnekler gösterilip TBMM'ye duyulan güvensizlik
üzerine yorumlar yapılarak kararların kurgulanamayacağını dile
getiren Kılıç, TBMM'nin Anayasa'yı değiştirme iradesi, mahkeme
üyelerinin, sınırları belirsiz, sübjektif, her an değişebilir
nitelikli iç dünyalarındaki değerlerin vesayetine
bırakılamayacağını kaydetti.