Aslında biliyorsunuz ama adlarını
kendinize göre başka bir şey koymuşsunuzdur. O yüzden yadırgadınız
şimdi.
Hani siz ne yaparsanız yapın bir
türlü beğendiremediğiniz kişiler var ya, işte onların bağlı olduğu
familya... Aslında onlarda içten içe takdir eder kimi zaman.
İçinden takdir etmek zorunda kaldığı şeylerin sonucunda, sizlerin
elde ettiği başarıları daha da katı şekilde reddeder ve
küçümserler.
Örneklendirerek devam edeyim. Bir
arkadaşımdan bahsedeceğim size!..
Okumayı çok sever ve birikimlerini,
etrafındakilere, konuşmak yerine yazarak sunmak isterdi.
Okumayı çok sever ve birikimlerini,
etrafındakilere, konuşmak yerine yazarak sunmak isterdi.
Bu yazma tutkusu öyle büyümüştü ki
içinde, ilk olarak bundan 9 yıl önce bir blog sitesinde yazarlığa
başladı. Hevesle, etrafındakilerle paylaştı sevincini ama beklediği
geri bildirimi alamadı. Ne de olsa altı üstü bir blog
yazarıydı!
Bir müddet sonra daha çok ziyaret
edilen başka bir blog sitesinde yazarlığa başladı. Ama değişen bir
şey yoktu, nihayetinde altı üstü bir blog yazarıydı!
Bir kaç yıl sonra internet üzerinden
yayın yapan bir haber sitesinde yazarlığa başladı. Heves etti ve
bakın böyle böyle oldu dedi. Yine olmamıştı. Çünkü bu site henüz
bir kaç yıllıktı ve bu konuda henüz çömez sayılırdı. Yani öyle
takdir edilecek bir tarafı yoktu arkadaşımın.
Aradan yıllar geçti. Ankara'nın
önemli yerel gazetelerinden birinde yazarlığa başladı arkadaşım.
Artık resmen bir gazeteciyim. Bu sefer başardım mı acaba diyecekti
ki; "Yok arkadaş, hala olmadı. Çünkü bir ulusal gazete bile değil.
Hemen şımarma" dediler ona.
Gel gelelim ülkemizin en eski, en
köklü ve en önemli haber sitelerinden birinde yazarlığa kabul
edildi arkadaşım. Öyle ki, bu sitenin günlük görüntülenme sayısı 2
milyon 800 binden fazla. "Arkadaşlar, bakın ben bir şeylerin
gayreti içerisindeyim, kendi çapımda, yavaşta olsa yükseliyorum"
demek istedi ama bu seferde; "Yazı yazmak iş mi yani? Bir kişinin
yazabilmesi için çok okuması! Daha çok düşünmesi! Daha çok
araştırması gerekmiyor ki!" dediler...
Halbuki o iyi niyet arıyordu. Aman
her yazdığımı beğenip beni pohpohlayın demiyordu zaten. Ama hani
beğenmediğiniz bir yemek önünüze konulduğunda, sırf ortada bir emek
var diye gülümseyip beğendiğinizi ima edersiniz ya, sadece onu
beklemişti...
Sağlıcakla kalın...
facebook.com/coskun.karaca.15