Günümüz kadını, el işi yapmıyor mu?

Göktan AY goktanay57@gmail.com

Bizim gençliğimizde, elinde işi olmayan, el işi yapmayan bir genç kız, kadın yoktu? Rahmetli annem, o kadar bağ-bahçe-ev işi arasında, yüzlerce dantel, oya, dikiş-nakış, örgü  yaptı. Hep, aileye destek oldu... Komşu kızları, oturmaya geldiklerinde ellerinde mutlaka bir el  işi olurdu.

Acaba, TV olmadığı için miydi? Sanmıyorum, bu bir kültürün yaygınlaşması ve el işlerinin değerli olmasıydı.

Okuma ve iş hayatı ile birlikte; el işi yapmama, hazır alma yaygınlaşmaya başladı. Ama, Anadolu’da azalsa da yaygın devam ediyor. Şehirleşme, kültür/sanata olumsuz etki etmeye devam ediyor.

Oysa devlet; evinde çalışan, üreten kadına şöyle destek veriyor:

5510 sayılı Sosyal Sigortalar Genel Sağlık Sigortası  Kanununun Geçici 16 ncı maddesine göre hizmet akdiyle herhangi bir işverene tabi olmaksızın sürekli ve kazanç getirici nitelikte evde el sanatları ile uğraşan ev kadınlarının daha az prim ödeyerek isteğe bağlı sigortalılık yoluyla emeklilik hakkını elde etme ve sağlık yardımlarından yararlanma hakları bulunmakta.

5510 sayılı Kanununun “Kendi Adına Ve Hesabına Tarımsal Faaliyette Bulunan Sigortalılar İle Esnaf Muaflığından Yararlanan Kadın Sigortalılara İlişkin Geçiş Hükümleri” başlıklı Geçici 16. Mad. “31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 9. Md. birinci fıkrasının (6) numaralı bendinde belirtilen işleri, hizmet akdiyle herhangi bir işverene tabi olmaksızın sürekli ve kazanç getirici nitelikte yaptıkları Maliye Bakanlığının görüşü alınarak Kurumca belirlenen usul ve esaslara göre tespit edilen kadın isteğe bağlı sigortalılar; bu maddenin yürürlüğe girdiği yıl için 82.md. göre belirlenen prime esas günlük kazanç alt sınırının onbeş katı üzerinden başlanılarak, takip eden her yıl için bir puan arttırılmak suretiyle, otuz katını geçmemek üzere; malullük, yaşlılık, ve ölüm sigortaları ile genel sağlık sigortası primi öderler.”  ifadesi yer almaktadır.

Peki, hangi ev kadınları sigortalı olabilecek? O da şöyle belirlenmiş:

“Dışarıdan işçi almamak, işi endüstriyel tarza dönüştürmemek kayıt ve şartı ile oturdukları evlerde imal ettikleri; havlu, örtü, çarşaf, çorap, halı, kilim, dokuma mamulleri, örgü, dantel, her nevi nakış işlerini ve her nevi turistik eşya, hasır, sepet, süpürge, paspas, fırça, yapma çiçek, ip ve urganları dükkân açmaksızın satma işlemlerini,

a/Kendi işinde bilfiil çalışmak veya bulunmak,

b/Ticari, tarımsal veya mesleki faaliyetler dolayısıyla gerçek usulde Gelir Vergisine tabi olmama koşullarına sahip bulunarak yerine getirmek,

c/Herhangi bir işverene iş sözleşmesiyle tabi olmaksızın sürekli ve kazanç getirici nitelikte yapmak,

şartlarını sağlayarak 1710/2008 tarihinden sonra aynı şartlarla bu işleri yaptıkları tespit edilen kadınları ile 1/3/2011 tarihinden itibaren ayın işleri yaptıkları tespit edilen kadınlar, isteğe bağlı sigortalı olarak; malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile genel sağlık sigortası primi ödeyebilecektir.

Demek ki, kadınların bu imkanları var. Peki, bunun dışında sosyolojik/psikolojik olarak yararı yok mu?

El işi yapmanın faydalarını araştırdık;

1-Ruha iyi gelir: El sanatlarının insanların ruh haline iyi gelerek, onların daha mutlu olmalarını sağladığı düşünülüyor. Hatta dünyada yapılan pek çok araştırma; kroşe, örgü, biçki, dikiş v.b.gibi uğraşların depresyonu %54 oranında azalttığını/sonlandırdığını gösteriyor.

2-Stresi azaltır: Sürekli aynı şeyi yapmak; hem dikkati tek bir noktada toplayarak bilişsel işlevi artırıyor, hem de sıkıntı ve stres yaratan düşüncelerden kişileri uzaklaştırıyor. Yani yaratıcı faaliyetler, bir tür meditasyon görevi üsteleniyor.

3-Özgüveni artırır: El sanatlarıyla uğraşmak; hem yaratıcı, hem de kişiyi üretmeye sevk eden bir aktivite olarak görülüyor. Hayal kurmak, tasarlamak ve tasarladığını gerçekleştirmek kişinin kendine olan güvenini, öz saygısını artırıyor. Bu tarz uğraşlar zamanla bunu sosyal ortamda paylaşarak yeni çevreler edinilmesini, dolaylı yollardan da kişinin toplum içinde kendini çok daha iyi ifade edebilmesini sağlıyor.

4-El-göz-vücud koordinasyonunu sağlar: Mobilya yenileme, resim, boyama, dikiş gibi pek çok hobi fiziksel bir aktivitedir. Bir hobi makası ile kağıt kesmek bile aslında, el-göz-beyin arasında mükemmel bir uyum ve koordinasyon ister. Görsel-uzamsal bu aktiviteler kasları çalıştırarak çok daha sağlıklı bir beden yaratıyor.

5-Düşünce gücünü artırır: "Gençliğin sırrı nedir?" sorusuna, "bir el işi ile uğraşmak" yanıtı verilebilir. Çünkü el-göz-vücut koordinasyonu sağlayan ve düzenli yapılan yaratıcı bir faaliyet, bilişsel çöküşü yavaşlatarak beynin genç kalmasına yardımcı oluyor.

Hatta konu ile ilgili yapılan bir takım bilimsel araştırmalar, yaratıcı bir hobinin; beyin yaşlanmasını %50 oranında azalttığını ortaya koyuyor. Alzheimer gibi hastalıklarla savaşmada çok etkili bir yöntem olduğu da düşünülüyor.

Zaten, nörologlar, terapist ve konu ile ilgisi olan pek çok uzman; düzenli yapılan el işi ya da el sanatlarının “terapi gücüne” inanıyor.

Mesela “hat sanatı” ile uğraşanlar için şöyle bir çalışma var:

“Hat sanatı, yeryüzünde mevcut diğer yazılara nazaran tıbbî bakımdan da bir üstünlük arz eder:

1- Hiç yazı bilmeyen bir çocuğa bir çizgi çizdirseniz tabiatından gelen hislerle o çizgiyi sağdan sola doğru çeker. Çünkü kolun içeriye doğru hareketi, uzviyeti bozmaz. Bundan dolayıdır ki, uzun zaman hüsn-i hat yazanların kolları ağrımaz.

2- Sürekli hareketler hangi uzuv üzerinde cereyan ederse etsin onu yorar. Ancak hüsn-i hatta ise kavisler hâkim olduğundan böyle bir yorgunluk görülmez. Bilâkis dinlenme ve göz rahatlığı hâsıl olur.

3- İslâm âleminde Kur’an tilâveti ve buna bağlı dini neşve meyanında meydana gelen mûsikî de, perde perde yükseliş ve inişler arz eder. Ayrıca namazın tadil-i erkân ile emredilmesi de, namaz kılanda matlup olan huzurun sağlanması içindir. Bu misallerle tebarüz ettirmek istiyoruz ki, diğer alfabelerle yazılmış bir el yazısına uzaktan baktığınızda kalp grafiklerindeki iniş-çıkışları gösteren çizgi şeritlerini hatırlatırken hüsn-i hat, akıp giden bir zarafet ve letafet içinde insanı bambaşka haz âlemlerine götürür. Bazen ondaki bir harf bile gönlü ruhaniyet ile doldurmaya kafi gelir. Meselâ yana yatık yazılan bir vav, sanki başı eğik dua halindeki bir mümini tedavi ettirir. Adeta hüsn-i hatta: Kur’an’dan bir harf, yeryüzünden ve içindeki her şeyden daha hayırlıdır!” hikmetli sözüyle ifade buyrulan hakikat tecelli etmiştir. İnsan psikolojisinde huzurun sağlanması için, yazı yazarken elin ve gözün yorulmaması bakımından hüsn-i hattın fevkalâde üstün bir mahiyet arz etmesi de işte bundandır.”

Mesela, az da olsa yeteneğiniz varsa, bu yeteneğinizi geliştirmek için size en uygun resim kurslarına katılabilirsiniz. Size ne kazandırır:

“Göz-el koordinasyonunu sağlar

Resim ile çocuk küçük kaslarını etkin bir biçimde kullanmayı öğrenir ve göz-el koordinasyonu sağlanır.

Özgüven oluşturur

Çocuk yeni figürler çizdikçe bundan hoşnut olur. Çevresinden de onay alıyorsa bu hoşnutluk oranı artar. Bir şeyler başardığına inanır ve bu da öz güven oluşturmasını sağlar.

Kişiliğini, arzularını, kaygılarını yansıtır

Resim bir iletişim aracıdır. Kullandığı renklerle, çizdiği çizgilerle iç dünyasını kağıda yansıtır.

Resim deşarj olma aracıdır

Çocuklar resim ile birlikte, yaptıkları çizgilerle kullandıkları boya kalemleri ile, çeşitli fırça darbeleri ile gün içinde yaşadıkları çeşitli kızgınlıklarından soyunabilecekleri gibi içlerinde biriken enerjiyi meşru bir biçimde boşaltma imkanı bulurlar.”

Peki, bu konularda ne yapmak lazım?

Ve, kimin görevi?

Kadın dernekleri siyasetin dışındaki, aslolan bu alana el atar mı?

Onların görevi değil mi?