Internet Haber Mobil Uygulama
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Uluslararası politika, idealizmin değil,
çıkarların alanıdır.
Realist teorinin kurucularından Hans Morgenthau’nun ifadesiyle:
“Devletler, güç arayışında rasyonel aktörlerdir.”
İşte bu bağlamda İran-ABD-İsrail üçgeninde yaşanan son gelişmeleri,
retoriklerin ötesinde, çıkarlar, tehditler ve güç
dengeleri üzerinden okumak gerekir.
ABD'nin İran’a karşı izlediği politika, bölgesel bir denge
stratejisinin parçasıdır.
Washington, 2003 Irak Savaşı sonrası, Orta Doğu’da tek bir güç
boşluğu yarattı. Bu boşluğu en iyi değerlendiren aktör ise
İran oldu.
*Irak’ta Şii milisler üzerinden,
*Suriye’de Esad rejimine destekle,
*Lübnan’da Hizbullah aracılığıyla,
*Yemen’de Husiler vasıtasıyla…
İran, vekil güçlerle asimetrik bir yayılma
politikası izledi.
Bu, realist teoride “güç boşluğunun doldurulması” olarak
tanımlanır.
ABD ve İsrail için bu durum kabul edilemezdir. Çünkü İran’ın bu
şekilde bölgede “hegemonyaya meydan okuyan bir aktör” hâline
gelmesi, çıkarlarına doğrudan tehdittir.
Bu nedenle uygulanan şey bir "savaş" değil, güç dengesi
müdahalesidir.
Amaç İran'ı zayıflatmak değil, dengede
tutmaktır.
Yani tırmandırılan her kriz, aslında bu dengenin yeniden kurulma
çabasıdır.
ABD’nin nihai hedefi, İran’ın bölgesel nüfuzunu sınırlandırmak,
nükleer kapasitesini durdurmak ve rejimi içerden çözülmeye
zorlamaktır. Ancak bu hedeflerin hiçbiri, doğrudan rejim
değişikliğini öngören bir işgal ya da topyekûn savaş planı
içermemektedir. Bunun yerine tercih edilen yöntem: "baskı
ile müzakereye mecbur bırakmak"tır.
Realist teoriye göre caydırıcılık, özellikle askeri olarak zayıf
aktörlerin güçlü aktörleri dengeleme stratejisidir.
İran, Hürmüz Boğazı kozunu bu nedenle sürekli
gündeme getiriyor.
Boğazın kapatılması, İran için “ölüm kalım” hamlesidir ama aynı
zamanda en güçlü pazarlık aracıdır.
*Küresel enerji arzını tehdit ederek büyük güçleri tedirgin
eder.
*Askerî değil, jeoekonomik caydırıcılık
uygular.
*Hem ABD’ye hem de Çin gibi enerji bağımlısı ülkelere mesaj
verir:
“Eğer sıkışırsam, hepiniz zarar görürsünüz.”
Realist açıdan bu tutum tamamen rasyoneldir.
Zira uluslararası sistemde zayıf devletlerin hayatta kalma
stratejisi, asimetri yaratacak tehditleri kullanarak
dengeyi sürdürmektir.
İran Parlamentosu’nun Hürmüz Boğazı’nı kapatma kararını onaylaması,
fiili bir adım olmasa da son derece sembolik ve stratejik bir
tehdittir.
Hürmüz Boğazı, günde yaklaşık 17-20 milyon
varil petrolün geçtiği, dünya petrol arzının yaklaşık
%20’sinin aktığı, enerji güvenliği açısından hayati bir
chokepoint’tir.
Boğazın kapatılması durumunda:
*Brent petrol fiyatlarının 120-130 dolar
seviyesine çıkması beklenmektedir.
*Bu durum özellikle Çin, Hindistan ve Avrupa gibi enerji
ithalatçısı ekonomiler için ciddi bir resesyon
riski doğurur.
*Aynı zamanda küresel navlun ve sigorta piyasalarında şok etkisi
yaratır.
İran, bu kartı doğrudan kullanmayacak kadar rasyoneldir. Ancak
bu tehdidi pazarlık masasında siyasi manivela
olarak kullanmaya devam edecektir. İran için Hürmüz, nükleer
bombadan daha etkili bir caydırıcıdır.
Bir realist için şu soru önemlidir:
Rusya ve Çin’den destek gelecek mi? Rusya ve Çin, İran’ın yanında
görünmekte ama hiçbir askeri angajmana girmemektedir.
Çünkü realist mantık şunu gerektirir:
Ulusal çıkarın doğrudan tehdit altında olmadığı bir
çatışmaya girilmez.
*Rusya, İran’ı ABD’ye karşı dengeleyici olarak kullanır ama açık
çatışmaya girmez.
*Çin, İran’dan enerji alır ama küresel ticaretini riske atmaz.
Yani her iki aktör de ikili ilişkilerini maksimize
etmeye çalışırken, minimum riskle hareket eder.
Bu da realizmin temel prensibi olan “kendi çıkarını maksimize et”
kuralına tam anlamıyla uygundur.
Yani her iki ülke de İran’a jeopolitik anlamda “denge
unsuru” olarak yatırım yapar, ancak bir çatışma
senaryosunda fiili askerî destek sunmaları oldukça düşük
bir olasılıktır.
Bu noktada İran’ın yalnızlığı, bölgesel stratejik manevra
alanını daraltmakta, ülkeyi asimetriye ve vekil savaşlara
yönlendirmektedir.
Donald Trump, klasik bir realizmin değil ama popülist
realizmin temsilcisidir.
Onun için çıkarlar sadece jeopolitik değildir, iç
politikadır.
*Seçim kazanmak, müzakere kazanmak kadar önemlidir.
*İran’la kriz tırmanırsa, sert bir lider gibi görünür.
*Ama sonunda anlaşma yaparsa, “tarihi zafer” ilan eder.
Bu bağlamda Trump’ın İran stratejisi, realizmin bir başka
pratiğine işaret eder:
Önce krizi tırmandır, Sonra çözümle sahneye çık, güçlü
lider imajı inşa et. Gücünü göster, pazarlık et.
Bu Durumda İran Krizi Ne Anlama Geliyor?
*Bu bir ideoloji savaşı değildir.
*Bu, güç dengesi arayışının yeni perdesidir.
*ABD ve İsrail için İran kontrolsüz bir güçtür, kontrol altına
alınmalıdır.
*İran ise mevcut rejimin devamı için kriz üretmek zorundadır.
*Diğer büyük güçler Çin ve Rusya, çıkarları çerçevesinde pozisyon
alır ama sıcak çatışmadan kaçınır.
Uluslararası ilişkilerde kalıcı dostluklar veya
düşmanlıklar yoktur, sadece çıkarlar vardır.
Yeni dünya düzeni artık klasik savaşlarla değil;
jeoekonomik tehditler, siyasi izolasyon ve medya üzerinden
psikolojik savaşlarla kuruluyor.