Burada defalarca kez geleceği yakalayabilmek adına atılması
gereken adımlara değindim. “Çağın gerisinde kalmamak için nelere
önem verilmeli, neler göz ardı edilmeli?” konularını ele aldık
birlikte. Ancak bir de inatla çağın gerisinde kalmak için
çabaladığımız durumlar var.
Dünyanın farklı yerlerinde, olağanüstü teknolojik hedefler
üzerine çalışmalar yapılıyor. Bazılarının uygulamaya konulması an
meselesi.
Dünyadaki en büyük ihtiyaçlardan bir tanesi olan, enerji
ihtiyacını karşılamak adına atılan adımlar dudak uçuklatacak
cinsten. Kağıt inceliğinde güneş panelleri üzerine yapılan
çalışmaları mı dersiniz? Yoksa enerji tutma ve depolama oranının
kat be kat artırıldığı güneş paneli çalışmalarını mı konuşalım?
Belki de ulaşımın kanayan yarası olan trafik sıkışıklığını
gidermek için üzerine çalışılan proje ve prototipleri konuşmalıyız.
Yok yok konuşulması gereken şey; sanırım, kendi kendini onaran
kumaş çalışmaları olmalı!
Hangisini konuşursak konuşalım, tek bir noktaya varacağız.
Eğitim.
Ve biz, arabalardaki cam filmlerini konuştuğumuzdan daha uzun
süre eğitimi konuşmaya başladığımız zaman ileriyi görebilecek
duruma geleceğiz!..
***
10 Kasım 1938
10 Kasım ile ilgili çok fazla bir şey yazmak istemiyorum. Çünkü
ne yazsam, ne kadar yazsam bir şeylerin hep eksik kaldığı hissi
beliriyor içimde. Geçmiş 10 Kasım’da elimden geldiğince anlatmaya
çalıştım ama yine de bu hissiyatı yenemedim.
Atamızın değerini anlatmaya çalışırken kelimelerin kifayetsiz
kalmama ihtimali var mı? Atam, sana olan borcumuzu ödeyemeyiz.
Tüm imkansızlıklar içerisinden bir imkan çıkarıp, özgürlüğü
bizlere veren, ebedi liderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü bir kez daha
rahmetle anacağız inşallah.
Bu arada, bazılarının aklı başına yeni gelmiş. Atamızı anmanın
bu ülkenin şanlı tarihine saygı duymak demek olduğunu yeni
anlayanlar var. Bu konu üzerine de bir şeyler söylemek gerek.
Her 10 Kasım’da Atamızı saygıyla anmak her Türk vatandaşının
üzerine düşen vazifedir zaten. Bunu anlamış olmaları güzel. Ancak
umut ediyorum ki, bir seneye mahsus olmaz.
Ayrıca bu hassasiyetlerini, Atamıza küfretmeyi meziyet sayan
hastalıklı insanları kınama konusunda da bekliyoruz.
***
Siyah ve Beyaz…
Hayat bizden sorduğu sorulara cevap olarak “Evet ya da Hayır”
dememizi bekler çoğu zaman. İnsanlardan size gelen sorular da bu
niteliktedir.
Oysaki hayat sadece siyah ve beyaz ile açıklanamayacak kadar
kompleks bir yapıdadır. Bu durumu en karakteristik soru ile
örneklemek isterim.
“Aşk mı? Para mı?”
*
Bu konuya değinmemin sebebi şu: Hayattaki ön ezberlerimiz,
bilinçaltımızı kontrol eder ve bizi sürekli siyah veya beyaz gibi
birbirinden uzak ve net açıklamalar yapmaya, dolayısıyla bu
doğrultuda seçimler yapmaya iter.
Gelin görün ki, bu yanıtlar çoğu zaman yanlıştır. Sevdiğiniz ve
değer verdiğiniz kişileri yere göğe sığdıramazken, bir anda yapılan
tüm iyilikleri silmek ve yaşanan güzel günleri unutmak, yok saymak
ne kadar mantıklıdır?
O bilindik söz gibi değildir hayat. Yani madalyonun öbür yüzü
deriz ama hayat madalyon değildir ve sadece iki yüzü yoktur.
Unutmayın lütfen, siyah ve beyaz arasındaki skalaya yeryüzündeki
tüm renkleri sığdırabilirsiniz.
***
İYİ Parti…
İYİ Parti için hızlı bir başlangıç yaptı demek yanlış
olmayacaktır. Tecrübeli isimlerden kurulu bir Genel İdare Kurulu ve
Merkez Yürütme Kurulu var. Her şeyden önemlisi halktan son derece
olumlu geri dönüşler almayı başaran bir Genel Başkanları var. Meral
Akşener kesinlikle halka hitap etmeyi biliyor. Halka dokunmayı
bilen lider olmak kolay değildir.
Bürokrattan farkı olmalıdır parti liderlerinin. Sözümü söyler
kenara çekilirim deme lüksleri yoktur. Söylediklerini anlatabilmek
durumundadırlar. Geri dönüşleri tartmalı ve ona uygun hareket
etmelidirler. Meral Akşener bu hususlara dikkat ediyor ve ona göre
adımlar atıyor.
İYİ Parti kimseyi küstürmemeli ve halkın tamamını
kucaklamalıdır. Şu an için öyle yapıyorlar. Devamını beklemek ve
görmek lazım…
Sağlıcakla kalın…