Esat Coşan suikast kurbanı mı?
Abone olAvusturalya'da esrarengiz bir trafik kazasının ardından yaşamını yitiren Prof. Dr. Esat Coşan'ın sır perdesi aralanıyor. İşte Zübeyir Somuncu'dan kafaları karıştıran iddia
Prof. Dr. Mahmud ES’ad Coşan Bir Suikast Kurbanı mı?
Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan bir suikast planı neticesinde trafik
kazası süsü verilerek öldürüldü.“Kimisi sesli, bazısı
kalbinden,benim gibiler de kaleminin ucundan geçiriyor bu
soruyu.
Amerika Birleşik Devletleri Başkanı, Fener Rum Patriği, Rusya
Devlet Başkanı, Vatikan’ın 1 numaralı ismi PAPA benzer bir trafik
kazası ile aniden aramızdan ayrılsaydı?... Ya da Genel Kurmay
Başkanımız, Başbakanımız bir dış gezide elim bir trafik kazası
nedeni ile canlı ayrıldığı ülkemize tabut içerisinde
dönseydi...?
Es’ad Coşan’ın vefatı ile alakalı herkes farklı yorumlar
yapacaktır.
Lakin Sn. Coşan’ın vefat ettiği tarih ve dünya ile birlikte
Türkiye’nin geçirdiği 11 Eylül ve 28 Şubat süreci çerçevesinde yeni
dünya düzeninin “Yeni Düşman Konsepti” dikkatle tahlil edildiğinde,
hedefteki tek isim olduğunu söylemek, iddialı bir söylem
olmayacaktır.
Vefatı sonrasında Türkiye’nin ne tür bir “Derin” boşluğa düştüğünü
anlamak; bu boşlukla birlikte meydana gelen olayların şifrelerini
çözmek ve satranç tahtasındaki taşları yerli yerine oturtarak
oyunun akışına hakim olmak açısından yardımcı olacaktır.
Türkiye’nin ve Dünyanın konjonktürünün “HER” dönem şifrelerini
çözen ve tahlil eden, isabetli teşhis ve tesbitlerde bulunan kimi
isimlere bu ilginç kazanın ölümle sonuçlandırılmasının karşı taraf
açısından avantajlarının ayrıntılarını sormak isterdim.
“Her dönem” diyorum zira dönem dönem yapanlar minik kuşları onlara
öttüğü sürece bu yeteneğe sahip oluyor. Ancak her dönem
yapabilenler için bu tecrübenin yanı sıra “Feraset Sahibi Olmak”
anlamına geliyor.
NETPANO’da ilk yazımın böylesine çetrefilli bir konu olmasını
istemezdim. Ama artık aleni olarak tartışmanın zamanı geldi de
geçiyor. Es’ad Coşan ölümünün “Şifresini” çok iyi okumuş. Herhalde
şah beyti yazanın kendisi olduğunu bilenlerin şaşkınlığına
gülüyordur Eyüp sırtlarında İstanbul’u temaşa ederken.... Zira
Şah’ta Piyon’da Es’ad Coşan’ın oyun torbasına girdi... perde
kapandıktan sonra..... Bunun şifresinin ayrıntılarını isteyene 20
sene sonra verebilirim...
Derin devlet ya da güç odakları olarak tabir edilen mihraklar da
onu arıyor... Zira dünyanın tansiyonu giderek yükseliyor... Bu
yükseliş öylesine tehlikeli ki... Şimdilik ticari rekabetler,
politik üstünlük sağlamalar olarak kendini gösteriyor ama.... sıcak
sürtüşmelerin yaşanmasına az kaldı...
Avustralya’da yaşanan kaza sonrasında olay mahallinin
profesyoneller yerine orada hiç olmaması gerekenler tarafından
temizlenmesi de şüpheleri daha da artırıyor. Hele Es’ad Coşan’ın
vefatından sonra yaşanmakta olan burukluk ve “Abdülhalid Sendromu”
içimde hiç kuşku bırakmıyor.
İki kamyon, iki cenaze ve BOP’un merkezindeki Türkiye...
Son olarak... Türkiye Cumhuriyeti’nin cenazelerin ülkeye gelmesinde
gösterdiği hassasiyet bu ülkenin vakarının bir dışa
yansıması...
Bu vakarın sahipleri misli ile mukabelede bulunmalı idi...
Türkçe’ye aşina dilleri votka kokan insanlar neden hala salına
salına dolaşabiliyor...? Kıpkırmızı burunları ile hop oturup hop
kalkıyorlar....Toplumsal güç nükleer güçten çok daha önemlidir
bazen...
Strateji’nin denklemlerini irab sanatı ve divan edebiyatı
hassasiyeti ile okuyanların kaybı bazen devasa nükleer santrallerin
kaybı gibi sizi güç zaafiyetine uğratır. Boşuna dememişler Alimin
kaybı alemin kaybı diye.... Zaten çağdaşı yoktu... Hadi
doldursanıza boşluğunu... Dolduramıyorsanız ....Kanıma dokunuyor
kanıma....Kızıl burunlular lal lal gezerken...
Yazı: Zübeyir Somuncu
Kaynak: www.netpano.com