Sosyal medya, sanal olanla gerçeğin çarpışması sonucu
yeni bir gerçeklik anlayışı yarattı zihinlerde. Bu
gerçekliğin yeni bir anlamsal düzlemde tartışılması ya da
sindirilmesi bizler için pek mümkün görünmüyor.
Hafta sonu yaşanan iki olay oldukça can sıkıcıydı.
1- Erkan Oğur'un Twitter hesabından MİT
aleyhine bir tweet atılıyor. Bunu görenler Twitter'da
olayı köpürtüyor ki başı da troller çekiyor. Sakarya'da konseri
olan Erkan Oğur'un konseri jet hızıyla hava muhalefetine takılıyor
ve iptal ediliyor. Ardından bu trollerden biri "Başbakan'a
küfür eden adamların belediyede konser vermesini
engelleyebildiğimiz kadar engelleriz" diye tweet
atıyor.
O da yetmiyor AK Parti Genel Başkan
Yardımcısı "tweetleriyle hakarette bulunan
Erkan Oğur'un konseri Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanımızca
iptal edilmiştir” diye iptali tekrar duyuruyor.
Sonra ortaya çıkıyor ki Erkan Oğur'un sanılan hesap
sahteymiş. Ve tüm bu hengameden sonra Erkan Oğur çareyi
Twitter hesabı açmakta buluyor.
28 dereceyle kendine havadan sudan muhalefet bulan
belediyeye mi yanarsın, trolün peşine takılıp giden siyasetçiye
mi?
Erkan Oğur bir açıklama yapıyor ama yılların sanatçısına bu
ayıbı yapanlar tek bir açıklama yapmıyor.
Bırakın açıklamayı hem konserinin iptaline neden olanlar hem de bu
olay üzerinden propagandalarını yapanlardan, ne bir özür ne
de bir yanlış anlama olduğuna dair tek bir cümle
göremiyoruz.
Kim ne derse desin Sakarya Belediyesi'nin Erkan
Oğur'a yaptığı büyük bir ayıptır. Sanata ve sanatçıya
saygı gösterecek bir kültüre ulaşamamış olmaları ne acı...
Önceleri Twitter bir linç aracı olarak
kullanılırdı. Fakat bunu bile o kadar laçkalaştırdık ki son bir
yıldır her hangi bir linç girişimi eskisi kadar etki
yaratmıyor.
Onun yerine daha esaslı bir yöntem bulduk sanırım. İşin
derinliğini, gerçekliğini bile sorgulamadan bulunan formülün özünde
"söylemsel linçle yetinme direkt harekete geç"
yatıyor. Çünkü daha azı kesmiyor artık kimseyi.
ÖMER DÖNGELOĞLU ÖRNEĞİ
2- Kanal 7'de sahur programları yapan
ilahiyatçı yazar Ömer Döngeloğlu Irmak TV'nin
"Hocaefendi Ramazan'da iştiyak çağrısında bulundu"
içerikli tweetini RT ediyor.
Bazı AK Parti'liler ve troller Döngeloğlu'nu hedef
tahtasına oturtarak başlıyorlar vurmaya. Linçle kalmıyor tabi ki,
olayın boyutu tehditlere varıyor.
Döngeloğlu'nun bir anda seceresini çıkarıveriyorlar.
Başakşehir Belediyesi'nde danışmanlık yaptığından tutun da
daha önceleri attığı tweetlere kadar her şey saçılıyor
ortalığa.
Ömer Döngeloğlu'nun ısrarlı "sehven"
açıklamaları bir türlü tatmin etmiyor onları.
Yanlışlıkla RT etmişim, klavyem sürçmüş falan hak
getire. Kendini AKlayana kadar baya bir
uğraşıyor. Allah'tan imdadına bazı hatırı sayılır kişiler
yetişiyor, "biz hocamızı biliriz" falan diyor da
paçayı zor kurtarıyor bu linç bataklığından.
Üzülerek söylemeliyim ki bu iki olay da yukarıdan bir okumayla
bize "mahalle baskısı şiddetini artırarak sosyal medya
baskısına dönüşmüştür" cümlesinden başka bir şey
söylemiyor.
Birilerinin ipinizi çekmesi için sahte bir hesaptan atılmış
bir tweet ya da bir Retweet yetiveriyor.
Sizin kim olduğunuzun, şahsiyetinizin, birikiminizin, bunca yıllık
emeklerinizin hiç bir önemi yok. "O tweeti atmayacaktın, o
RT'yi yapmayacaktın. Yaptıysan bedelini ödersin!"
Yazık ki artık bu kadar basit bu işler. Asıl
acı olansa siyaset kurumunun bu itibarsızlaştırma, yok etme
güdüsüne fiilen ortak olması.
TROLL SİYASETİ
Özellikle Gezi olaylarından sonra oluşan AK Parti'nin sosyal
medya timlerini, trollerin peşinden sürüklemesi bir yöntemdi.
Ama AK Parti'nin kurumsallığını gölgeleyecek kötü bir
yöntemdi.
Bu trollerin danışman kadrosuyla Twitter üzerinden
yaptıkları diyaloglar onlara sanal da olsa bir otorite
sağladı.
Şimdi sahip oldukları bu otoriteyle siyaseti arkalarına alarak
bulundukları mecrada baskı unsuru oluşturmaktan
çekinmiyorlar. AK Parti cenahında bunun bir sorun olarak
görülmediği aşikar. Hatta onlar "bizim troller" olacak
kadar himayedeler.
Hadi trolleri anlarsın bir derece, hele de yetkilendirilmiş, himaye
edilmişse. Adı üstünde troll... Manipüle etmek zaten
işi.
Fakat sanallığıyla birlikte sahteliği de barındıran
sosyal medya hesaplarına verilen itibar, siyaset yapma
biçiminizi de etkisi altına alıyorsa bu bir tehlike içermez mi?
Yanıltmaya, yanılmaya fazlasıyla açık bu ortamda gerçek
siyasetçilerin ve kanaat önderlerinin en azından bi durup
düşünmesi gerekmez mi?
Ya da bir vatandaş olarak bizim bu "temkinli hali",
siyasetçilerden beklemeye hakkımız yok mu?