Konu başlıkları titizlikle tespit edilmiş ve ABD ile Türkiye
arasında ilişkileri kopma noktasına getiren tüm hususlar üzerine
ciddi çalışmalar gerçekleştirilmişti.
Görüldü ki, çok başarılı bir görüşme süreci yaşandı. Hazırlık
yapılan konularda büyük bir başarı ile Türkiye’nin duruşu, görüşü,
yaklaşımları, beklentileri ifade edildi. ABD ile iyi ilişkilerin
devam ettirilmesinin temel tercih olduğu fakat bunun iki eşit ve
egemen devlet arasındaki ilişkiler biçiminde ancak kabul edileceği
vurgusu yapıldı. Ülkeler arası ilişkilere gölge düşüren hususların
üzerinden geçildi ve bir noktaya ulaşıldı.
Bütün buraya kadar güzel.
Mamafih, elde edilen başarılara rağmen ana muhalefet partimiz,
sanki ABD ile ilişkilerin bu kadar iyileşmesine karşı gibi bir
tutum ve davranış sergiliyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a görüşmeye gitmemesi çağrısı yapmışlardı.
Gerekçeleri, görüşmenin kötü geçeceği ve milletimizin incineceği
ihtimali idi. Görüşme tersine milletin hissiyatına en uygun
atmosferde cereyan etti. Milletimiz mutlu oldu. Diplomasi dışı,
malum ve meş’um mektubun iadesi başta olmak üzere, Türkiye’nin her
söylediği konu muhataplarınca anlaşıldı. Öyle ki, asılsız Ermeni
iddialarının en hararetli savunucusu haline gelen Senatör Lindsey
Graham konunun Senato’ya gelmesini bloke eden isim oldu. PKK
uzantısı YPG’nin Kürtlerin temsilcisi görülmesi/gösterilmesi
çabalarının Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çıkışı tuz buz etti, dağıttı,
Ferhat Abdi Şahin adlı teröristin kendisini “General Şahin Cilo,
General Mazlum Kobani” gibi isimlerle takdimine karşı hazırlanan
video ABD Başkanı dahil tüm haziruna
izletilerek kendisine “Ebubekir Bağdadi” dedirten DAİŞ lideri
teröristten hiçbir farkı olmadığı anlatıldı. Biri Bağdadi diye
Arapların liderliğine, diğeri Kobani diye Kürtlerin liderliğine hak
kazanmaya uğraşan iki eli kanlı, vahşi terörist… Bunların dışında F
35 konusu, S 400 Hava savunma sistemi konusu, Halkbank konusu, FETÖ
konusu gibi pek çok Türkiye ABD arasında ihtilaflar bulunan
başlıklarda gelişmeler ve uzlaşma alanları yakalanmışken ana
muhalefetin sanki hiçbir şey olmamış, elde edilmemiş gibi bir
yaklaşım içinde olması hakkaniyetli değil.
Her zaman şunu savunuyoruz, Türkiye’nin problemleri etkin bir
diplomasi ile neticeye ulaşabilir. Etkin bir diplomasi için iç
politik hesapların bir kenara bırakılması ve tüm ulusu ilgilendiren
hususlarda ağız birliği içinde olunması lazım.
Dış politik konularda siyasi partilerin birbirlerinden farklı
farklı önermelerinin, görüşlerinin olması ulusal çıkarlarımızın da
çok farklı olduğu anlamına gelmez. Türkiye’ye yönelik irili ufaklı
tüm hasmane tutumların bedelini içerde hep birlikte milletçe ödemek
durumunda kalacağız. Hal böyle olunca, tartışmaların dışarı
taşınmaması, içerde ve uygun zeminlerde akıllıca yapılması
faydalıdır. Kendi zemininin dışına çıkan, ekseni kayan
tartışmalardan Türkiye zararlı çıkar. İktidarlar değişir ama
milletin yararları, çıkarları değişmez. İktidar için ulusal
çıkarları feda edemeyiz.
Dolayısıyla Türkiye’nin diğer ülkelerle ilişkilerini ele alırken
iç politik beklentilerden çok hep birlikte yaşadığımız bu ülkenin
bu gününe ve yarınına odaklanmamız gerekmektedir.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Sayın
cumhurbaşkanı’nın ABD’ye hareketinden önce fevkalade önemli bir
açıklama yaparak görüşmelerin seyri ne olursa olsun Hükümetin
yanında olacağını beyan etmiştir. Bu kuşkusuz ki Türkiye’nin elini
kuvvetlendiren ve moralleri yükselten bir açıklama olmuştur.
Ülkeler arasındaki çatışmalar da, uzlaşmalar da normaldir. Biz
binlerce yıllık bir devlet geleneğinden bu günlere ulaşan bir
millet olduğumuz gerçeğini hep hatırımızda tuttuğumuz sürece her
çatışmayı da başarı ile yönetir ve başarıya ulaşırız.
Sözün özü, Erdoğan-Trump görüşmesi Türkiye açısından başarılı
olarak değerlendirilecek bir temas olmuştur. Önümüzdeki günlerde
heyetlerarası görüşmelerle liderlerin açtığı bu olumlu yolda yine
iki ülke yararlarına sonuçlara ulaşılması muhtemeldir.