Emine Aynanın en mutlu olduğu an
Abone olAK Partili Dengir Fırat, Emine Ayna'yı hiç öyle görmemişti. Fırat, Ayna'nın en sevinçli olduğu o ana takıldı.
AK Parti milletvekili, DTP kararını değerlendirirken Ahmet
Türk'e sahip çıktı, Emine Ayna'yı yerden yere vurdu.. Ayna'nın
'açılım bitti' derken sevinçli yüz ifadesi Fırat'ın tepkisini
çekti.
Adana milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat, Milliyet'ten Devrim
Sevimay'ın kapatma ve açılımla ilgili sorularını yanıtladı .
İşte o röportaj:
Anayasa Mahkemesi’nin kararı tartışılmamalı deniyor, ama
doğrusu biz şimdi size hep bunu soracağız...
Niye, nas (dogma) mı? Mahkeme kararları tanrısal kararlar mı? Tam
tersine karar verildikten sonra o artık topluma mal olmuş demektir
ve her yönüyle tartışılması gerekir. Hele Türkiye’de, mutlak
suretle gerekir.
Ancak deniyor ki 367, 10 ve 42’nci maddelerle ilgili
düzenlemenin iptali, Ak Parti kararları tartışılabilir, çünkü orada
laiklik çok soyut bir kavram. Oysa burada şiddetle bağ tespiti var
ve bu somut, dolayısıyla tartışacak bir şey yok;
sizce?
Tartışılmasın demek dahi bir tartışmadır aslında. Ancak bu sekter
(katı, hoşgörüsüz) bir düşüncedir. Benim söylediğim doğrudur ama
başka şekilde söyleyenlerinki tartışılmasın demek jakoben bir
düşüncedir. Bu karar tartışılmayacaksa o zaman mesela şunu sormak
lazım: DTP içindeki en uçta olan kişi Mahkeme’nin yasakladığı o iki
kişi miydi?
Bu soruyu şöyle daha açık soranlar da var: “Emine Ayna
dururken Ahmet Türk’e niye ceza verildi?”
Ben şu niye
cezalandırılmadı diye düşünmüyorum, ama bence DTP içinde siyasetin
dışına itilmesi gereken en son kişi Ahmet Türk’tü.
| “Açılım bitti, açılım bitti derken ne kadar sevinçliydi" |
| Bir yandan Fırat’la mülâkatımıza devam ederken bir yandan da
gözümüz Ahmet Türk’ün yapacağı basın açıklamasındaydı. DTP’nin
sine-i millete dönüp dönmeme kararına ilişkin ne söyleyeceğini
merakla beklediğimiz Türk’ün canlı yayında mikrofonların karşısına
geçtiğini görünce hemen televizyonun sesini açtık. Ahmet Türk’ün
ilk yakaladığımız cümlesi “...Hep barışı savunduk” oldu. Ekrandaki
Türk’e bakarak “Yanındaki hanım da (Emine Ayna) savunsaydı keşke”
diye mırıldandı Fırat... Sonra bize dönüp “Açılım bitti, açılım
bitti derken ne kadar sevinçliydi. Ben o hanımın güldüğünü ilk kez
açılım bitti derken gördüm” dedi. Bizim ise aklımızda Emine
Ayna’dan çok ara seçim vardı: |
Sizce Türk’ün “PKK’ya terör örgütü diyemeyiz” cümlesinde
bir zaaf yok mu?
Bana göre PKK bir terör örgütüdür. Hiç bunda benim şüphem yok. Ve
siyasi etik olarak da tabii ki araya kesinlikle mesafe konması
lazım. Ama bu bana göre Ahmet Türk’e beş yıllık bir yasak
getirilmesinin gerekçesi olamaz. Çünkü birincisi Türk’ün bunu
diyememesinin nedenlerini iyi algılamak lazım. DTP’nin bölgesel bir
parti olduğunu biliyoruz. Oy beklediği bir yer var. Dolayısıyla
direkt olarak bir çatışmanın içine girmesi ayrı şeydir, pasif
olması, onu nitelendirmemesi ayrı bir şeydir. İkincisi, siz buna
kötüdür dediğiniz zaman benim de evet bu kötüdür deme
mecburiyetimin olması düşünce özgürlüğünün kesin olarak ihlali
anlamına gelir. Ben eminim terör örgütü olduğundan. Ama başkasının
benim bu düşüncemi mot a mot (mot a mo) tekrarlamasını istemek de
ifade özgürlüğüne saygısızlıktır.
DTP’de barış isteyen çok isim var
Sizce DTP’nin içinde aslında PKK’yı sert bir şekilde eleştiren, ama
bunu uluorta yapamayan çok isim var mıdır?
Benim bildiğim kadarıyla kesinlikle DTP’nin içerisinde legal alanı
kullanmak isteyen, barışı isteyen, toplumun refahını isteyen
insanlar var. PKK’ya mesafe koyabilecek, özellikle bu sürece samimi
olarak destek olmak isteyenler var.
Niye yapamıyorlar peki sizce; korkuyor olabilirler
mi?
Korku da vardır tabii. Canlarıyla ilgili, siyasi gelecekleriyle
ilgili... Düşünebiliyor musunuz; birey olarak o tavrı gösterselerdi
bağımsız girip kaç oy alabilirlerdi? Bir nedeni bu. Bir diğer neden
de örgütlerinin ve yaşadıkları toplumun yaptığı psikolojik bir
baskı var üzerlerinde.
Eleştirdikleri anda hain ilan edilecekler
çünkü...
Tabii ki... Üstelik bir de toplumun diğer kesimi tarafından zaten
reddedilmişler. Siz aforoz etmişsiniz toplumdan bunları. Destek
buldukları belli bir çevre var, şimdi o çevre de bunları aforoz
etsin istiyorsunuz. Böyle bir şey olabilir mi? Biz bir taraftan
bunlara tu kaka diyoruz, öbür yandan onları destekleyenlerin de
kendilerini tu kaka ilan ettirecekler hareketler yapmalarını
istiyoruz. Bu mümkün mü, bunu yapabilirler mi?
“Ahmet Türk niye Garry Adams olamadı” eleştirisi yapılır,
ama bu sizce zaten imkânsız galiba...
Onu söyleyenlerin önce dönüp bir kendilerine bakmaları lazım. Biz
İngiltere’deki bir yazar gibi miyiz, öyle mi bakıyoruz hayata, bir
İngiliz veya bir İspanyol gibi mi düşünüyoruz? O ülkeler ETA, IRA
problemlerini hallediyorlarsa o toplumların yapısını da incelemek
lazım. Kanaat önderleri nedir, siyasi partiler nedir, yazarları
nedir, medyası nedir, hepsine bakıp öyle karar vermek lazım.
Sizin bu yaptığınız karşılaştırmanın bir benzeri de
Batasuna’yla ilgili yapılıyor: Batasuna’nın şiddetle organik bağı
olduğu için kapatıldığı İspanya’daki siyasi ortamla Türkiye’deki
ortam aynı mı deniyor?
Ben de bunu şöyle sorayım: Batasuna’dan önce İspanya’da kaç parti
kapatıldı? İngiltere’de kaç parti kapatıldı? Avrupa’da toplam kaç
parti kapatıldı?
O zaman belki şu da sorulabilir mi: Sinn Fein niçin
kapatılmadı da diyalog kuruldu?
Tabii aslında bu sorulara cevap vermemiz lazım, ama kimsenin işine
gelmiyor.
Peki sizce orada AİHM’nin Batasuna kararı dururken DTP
kapatılmayabilir miydi?
Birincisi ben parti kapatılmasına baştan karşıyım, çünkü mantıklı
bir çözüm yolu değil, hiçbir sorunu çözmüyor. Bunun da en güzel
örneği DTP; kapatılan kaçıncı parti, ama devam ediyor değil mi?
Zaten çağdaş hukuk normları da bu yüzden kapatma gerekçelerini çok
sınırlandırıyor. Ancak şiddeti kullanırsa, teşvik ederse, silahlı
mücadelenin doğru olduğunu söylerse kapatma nedenidir, diyor.
Kaldı ki İspanyol istihbarat örgütü Batasuna’yla ETA
yöneticilerinin bir araya gelip toplantı yaptığını, arada organik
bağ olduğunu ortaya koyduğu için Batasuna kapatıldı, en önemli
kapatılma gerekçesi buydu.
DTP davasında böyle bir delil var mı yok mu, onu ancak gerekçeli
kararda göreceğiz.
Bu tip bir delil olmadığı sürece Anayasa Mahkemesi’nin
DTP’yi kapatmama imkânı var mıydı sizce?
Bence vardı.
Dokunulmazlık kaldırılırdı
Peki kapatmayıp ne yapabilirdi?
Eski bir hukukçu olarak ben olsaydım hakikaten organik bağı
görmeden partiyi kapatmazdım. Ama şiddeti öven var idiyse ona
yasaklama getirirdim. Normal mahkemelerin bunlar hakkında işlem
yapmasının yolunu açardım.
Yani siyaseten yasaklamak yerine sadece dokunulmazlıklarını
mı kaldırırdınız?
Tabii, çünkü mahkûm etmeden siyaseten yasaklamanın da çok hukuki
olduğuna inanmıyorum ben. Mahkûm etmeyeceksiniz, ama beş yıl
yasaklısın diyeceksiniz; bu yanlış.
Ama oradaki en büyük açmazlardan biri de şu, bizim yasalarımıza
göre parti kapatmadan milletvekilliğini düşüremiyorsunuz. Çok
enteresan. Aslında Anayasa Mahkemesi’nin böyle bir yetkisinin
olması lazım.
Ara seçimden kim karlı çıkar? Fırat'ın cevabı sonraki sayfada
[PAGE]
İktidar olan sizsiniz... Niye bugüne kadar Ak Parti bu
imkânı Anayasa Mahkemesi’ne verecek düzenlemeleri
yapmadı?
Yapması gerekirdi. Yapabilir miydi o ayrı bir tartışma konusu, ama
parti kapatma hukukunun yeniden düzenlenmesi konusunda ısrarcı
olması lazımdı. Bunu bir eksik olarak kabul ediyorum ben.
Geniş açıyla yorumlama şartı
Peki o zaman “Mahkeme ne yapsın” diyenlere bu noktada katılır
mısınız?
Şimdi bu parti kapatmada zannediliyor ki -Anayasa Mahkemesi Başkanı
da aynı şeyi söyledi- “Siyasiler bu kanunları değiştirsin, bu görev
sadece siyasilere düşer.” Hayır! Bu, mesuliyeti üzerinden atmaktır.
Özellikle Anayasa Mahkemesi yasaları, çağın özelliklerine,
demokrasideki gelişmelere göre yorumlamak mecburiyetindedir. Çünkü
geniş bir açıyla yorumlarsanız o zaman zaten ülke çok fazla
sıkıntıya girmez.
Bu kadar yorum yetkisi var mı mahkemenin?
Anayasa Mahkemesi özel bir mahkemedir, bildiğiniz klasik mahkeme
yapısında değil. Siyasi yönü var. Aldığı kararlar da zaten aslında
siyasi kararlardır. Ülkenin menfaatlerinin zedelenmemesi konusunda
gündemine hâkimdir.
Türkiye’nin menfaatleri zedelendi mi sizce?
Türkiye şu anda piste girmiş, tam gazı vermiş, uçak kalkmak
istiyor, ama ağırlıkları yüzünden kalkamıyor. Üstelik pistin de
sonuna gelmiş artık. Ya burnu kaldırıp uçacak ya da pistin dışına
çıkacak. Böyle kritik noktada bir karar verilmiş. Yüklerinden
kurtulma kararı. Şimdi bunun en önemli ayaklardan birinin
muhatabını ortadan kaldırdığınız zaman bunun bu sürece fayda
getireceğini söylemek mümkün mü?,
Tabu olan konular ilk kez konuşuluyor
29 Temmuz’dan* daha kötü bir noktada mıyız?
Hayır bence çok iyi bir noktadayız.
Nesi iyi?
İlk kez tabu olan konular konuşuluyor ve eğer bir şey
konuşuluyorsa, gerçekler tartışılıyorsa bu fayda getirir. Bir yerde
mutabakat sağlanır, sonsuza kadar çatışma olmaz. Onur Öymen’in
konuşması dahil çok faydalı bir süreç yaşanıyor.
Ak Parti artık düşünecek midir acaba; biz bu beş ay içinde
nerede hata yaptık diye?
Bence Ak Parti bu açılım sürecine devam etmek mecburiyetinde.
Edecektir de... Çünkü ben bunu bisiklete binmeye benzetiyorum.
Bisiklete bindiğiniz anda pedalı çevirmek zorundasınız.
Yoksa?
Yoksa düşersiniz. Ama pedalı çevirirken
de bir şeye dikkat etmek lazım. Pedal tek taraflı çevrilmez, çift
taraflı çevrilir. İkisine de aynı anda basmalısınız.
Çünkü Türkiye’deki bu açılımın baştan itibaren tek başına bir Kürt
açılımı olarak algılanmaması gerekir; Kürt açılımı bunun bir
ayağıdır. Bunun içinde azınlıkların, Alevilerin de sorunları var ve
hepsinin eşit olarak götürülmesi lazım.
Ak Parti’nin hatası bu mu oldu?
İşte söylüyorum; Ak Parti bisikletin üzerinde, ama iki pedala
basmakta sorun var. Kürt açılımı dışında başka sorunların da
çözümüyle ilgili hızla yol alınması lazım. Mesela taş atan
çocuklarla ilgili bir düzenleme getiriliyor Meclis’e, niye aynı
anda Alevilerle de ilgili bir yasa tasarısı gelmiyor? Bir an önce
yol alınması lazım bu konularda, yoksa sadece Kürt pedalı
çevrilirse onun üzerinde lokalleşiyorsunuz ve o zaman da toplumda
bir gerilme meydana geliyor.
Sizce bu pazartesiden itibaren süreci devam ettirmek,
tekrar moral toplamak için ne yapmak lazım?
Pazartesiden itibaren beklemeden, zamana yaymadan demokratik hayata
ilişkin düzenlemeler yapmak lazım. Fiiliyata geçmek lazım. TRT Şeş
bu düzenlemeler içinde devrim gibiydi ve şu yapılacak olanlardan da
önemliydi.
Ama adına açılım denmeden yapılmıştı?
Açılım denmeden yapıldı ve şu anda tartışılıyor mu? Hayır. Şimdi de
kalan hepsini yapmak lazım. Ama Kürtçe kursları açarken olduğu gibi
kandırmadan, yapıyormuş gibi yapmadan yapmak lazım.
Bakın şunu herkes iyi anlamalı: Türkiye artık bir yola girdi. Ve bu
tek yol. Geri dönüşü olmayan bir yol. Bunu sürdürmek zorundayız.
Herkes bunun bilincine varmak zorunda. Çünkü bunu zorladığınız
zaman Türkiye’yi parçalarsınız.
Diyelim istifa ettiler; sizce Meclis kabul eder
mi?
Bilemiyorum, ama bugüne kadarki tatbikatlarına baktığımda Meclis’in
istifa taleplerine çok da müspet yaklaşmadığını görüyorum.
Dolayısıyla kabul edileceğini pek sanmam.
Ak Parti bir ara seçim olsun istemez mi?
Ara seçimden yüzde yüz kârlı çıkacak parti Ak Parti’dir, o kesin.
Güneydoğu’da 21 boş sandalye için yapılacak bir seçimin 21’ini de
Ak Parti alır. O zaman da herhalde istifa etmesi gereken CHP ile
MHP genel başkanları olur, ama burada asıl mühim olan istifanın bu
sürece fayda sağlamayacağıdır. Onun yerine kalan 19 vekilin yeni
bir parti çatısı altında örgütlenip Meclis’te siyaset yapma eğilimi
göstermeleri süreci rahatlatır.
Fırat bunları söylerken Türk’ün konuşmasının içinden de tam şu
cümleler geçiyor: “...Türkiye için bir şans yaratalım. Barış için
bir şans yaratalım. Kardeşlik için bir şans yaratalım...” Fırat
hemen şöyle devam ediyor: “Şu an söyledikleri samimi duygularıdır.
Ahmet Türk budur. Bu sözler yazılı eline verilen bir şey değil,
gerçek düşünceleridir.”
Fakat ne yazık ki aynı Türk’ün bazen kendisine ait olmayan
düşünceleri okumak zorunda kaldığı da iddia
ediliyor...
Keşke zorunda kalmasaydı... Zaten o durumu aşabilseydi Ahmet Türk
kahraman olurdu.
Yine aynı soru olacak, ama niye aşamadı?
Ahmet
Türk olmak lazım. Onun şartlarını anlamak lazım. Sizin ailenizin
Mardin’de yaşaması lazım. Ankara’da veya Trakya’da oturup “Ahmet
Türk niye böyle davranamıyor” diyerek bir sonuca ulaşamazsınız.
Ancak empati yaparsanız gerçek yanıtları bulabilirsiniz.
Sizce Mahkeme de empati yapmalı mıydı?
Benim bildiğim kadarıyla Anayasa Mahkemesi üyeleri de insan, robot
değil. Tabii ki empati yapacaklar. Türkiye’nin şartlarını
değerlendirecek, siyaseti değerlendirecek, bunun sonuçlarını
değerlendirecekler. Yüksek Mahkeme empati de yapar, tefsir
de...
O arada kulağımıza başka bir cümlesi takılıyor Türk’ün: “Ak Parti
DTP’nin kapatılması sürecinde sessiz kaldı...”
Sessiz mi kaldınız?
Hayır, ben çok konuştum.
Ama demek ki Cemil Çiçek’inki kadar gür bir ses olmadı bu? Onun
söyledikleri daha çok akılda kaldı galiba...
Cemil Çiçek’in konuşması beni hiç ırgalamıyor. Sayın Cemil Çiçek’in
bundan önceki konuşmalarını ben tasvip etmedim. Genel Başkan
Yardımcısıyken de tasvip etmedim.
İşte tam sözün burasında Türk çekilme kararı aldıklarını açıklıyor.
Fırat’ın yüzü üzüntülü. Soruyoruz:
Sabah saatlerinde Başbakan “Siyasette kalmaları” çağrısı yapsa
etkili olur muydu acaba?
Başbakan daha dün gelir gelmez “Parti kapatmalara karşıyım” dedi.
Ondan önce de açıkladı. Ama nedense kimse duymak istemiyor. Ve
bence Cemil Çiçek’ten çok bizi bağlayan açıklama Başbakan’ın o
açıklamasıdır. Cemil Çiçek’in açıklamaları bizi çok bağlamaz.
Peki şimdi ne olacak?
Hiç de hoş olmayan bir tablo var şu an Türkiye’nin önünde... Temel
bir sorunumuzun halli süreci darboğaza giriyor.
Sizce neyi kaybetti bugün Türkiye?
En azından Kürtlerin bir kısmının kendilerini legal bir platformda
ifade etmelerini kaybettik.
DTP bundan daha iyisini yapamaz mıydı?
Yapabilirdi. Legal siyaseti kendilerine yol seçmiş olanlar bu yolu
zorluklarına rağmen sonuna kadar kullanmak durumundadır. Hissi
davranamazlar. DTP aslında böyle bir karar aldığı anda MHP-CHP
çizgisine girmiş olacak, ki bundan aslında en çok uzak durması
gereken de DTP’dir.
Şu anda oybirliğiyle mi yapıyor sizce DTP bunu?
İzleyebildiğim kadarıyla değil. Siyasetin devam etmesi gerektiğine
inanan insanlar DTP’de var, ki Ahmet Türk bence onların en başında
geliyor. Zaten bunun için bir kayıptır Türk’ün siyaset yasağı
alması. Böyle mantıklı bir sese ihtiyaç olduğu için... Belki
çeşitli nedenlerle bundan sapma mecburiyetinde kalıyor, ama her
şeye rağmen artı bir değerdir Ahmet Türk.